HERSEKZÂDE AHMED PAŞA CAMİİ ve TÜRBESİ

Yalova’ya bağlı Altınova ilçesi Hersek köyünde XV. yüzyıl sonları ve XVI. yüzyıl başlarında yapılmış cami ve türbe.

İzmit körfezi kıyısında Karamürsel ile Yalova arasında bulunan ve aslında küçük bir külliyeye ait olan cami, II. Bayezid ve I. Selim devri vezîriâzamlarından Hersekzâde Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. 917 yılı Ramazanında (Aralık 1511) tasdik edilen vakfiyesi, Amerika’da Philadelphia Freer Library’de John Frederick Lewis koleksiyonunda bulunmaktadır. İnşa tarihi kesin olarak tesbit edilemeyen cami hakkında devrin kaynaklarında bilgi yoktur. Yalnız Evliya Çelebi, 1058 yılı Şâbanında (Eylül 1648) uğradığı Hersek kasabasının, Ahmed Paşa’nın gazâ malıyla 700 hânelik bir yerleşim yeri olarak kurulduğunu bildirir. Hersekzâde Ahmed Paşa’nın, buradaki birçok evkafı dışında Edirne Keşan’da bir cami, İzmir’de Bornova ile Urla’da hamamlar, Kütahya’da kervansaray, Bornova’da, Aydın’ın Köşk kasabası ve Uşak’ın Beypazarı’nda dükkânlar yaptırdığı bilinmektedir.

Cami, 12 Zilhicce 1179’da (22 Mayıs 1766) İstanbul’a büyük zarar veren şiddetli depremde harap olmuş, kubbesi, minaresi ve son cemaat yeri yıkılmıştır. Bu felâketten sekiz yıl sonra Kemankeş İsmâil Ağa tarafından yapının tamir edildiği 1187 (1773) tarihli kitâbeden öğrenilmektedir. Bu sırada bazı kısımlar XVIII. yüzyılda hâkim olan üslûba göre tamamlanmıştır.

Hersekzâde Ahmed Paşa Camii 1965 yılına kadar bir harabe haline gelmiştir. Vakıflar İdaresi, bu tarihte eserin kurtarılması çalışmaları ile mimar Cahide Tamer’i görevlendirmiş ve böylece cami ilk şekline kavuşmasa da yeniden içinde ibadet edilir duruma gelmiştir.

Hersekzâde Camii dıştan 16,17 × 16,17 m. ölçüsünde kare planlı, kesme taştan yapılmış bir yapıdır. Evvelce girişinde dört sütunlu ve üç bölümlü bir son cemaat yeri olduğu, beden duvarında kalan bir kemer başlangıcından anlaşılmaktadır. Bu son cemaat yeri 1179’da (1766) yıkılınca ihya sırasında buraya öne meyilli, kiremit örtülü bir ahşap çatı yapılmıştır. Duvarda bir sıra halinde bu çatının kiriş delikleri görülür. 1965 tamirinde ise son cemaat yerinin dört mermer sütunu tekrar dikilerek üzerlerine mukarnaslı başlıkları konulmuş, fakat aslında bulunan kemerlerle ortadaki aynalı tonoz ve iki yanındaki küçük kubbeler yapılmadığından bu kısım tamamlanmadan kalmıştır.

Harime açılan mermer kapı söveleri kıvrımlı lentodan anlaşıldığı gibi 1187 (1773) yılındaki ihyada barok üslûpta yapılmıştır. Kare harimin üstünü evvelce yaklaşık 13 m. çapında bir kubbe örtüyordu. Bu kubbenin köşelerdeki pandantiflerinin uçları içeride belirlidir. 1965’teki tamirde harimin üstü ahşap çatı ile örtülerek içten yine ahşap çıtalı bir tavan yapılmıştır. Üç cephede altta dikdörtgen, üstte sivri kemerli dörder pencere içeriyi aydınlatır. Giriş cephesinde ise yalnız alt pencereler vardır.

Mermerden olan mihrap ve minber ilk yapıdan kalmış orijinal unsurlardır. Mihrap nişinin iki yanı zarif sütunçelerle yumuşatılmış olup kavsarası mukarnaslıdır. Kavsaranın iki yanında birer küçük rozet


bulunan mihrap üstte beş tomurcukla taçlanmış olup oldukça sadedir. Minber de yine mermerden çok sade olarak yapılmıştır.

Caminin binası gibi kesme taştan olan minaresi, bodur gövdesi ve kavisli profilli şerefe çıkması ile 1773 tamirinde inşa edilmiştir. Evliya Çelebi’nin bu külliyeye ait olduğunu bildirdiği mektep, medrese ve hanlardan hiçbir iz yoktur. İmaret bugün temel seviyesine kadar yıkılmıştır; hamamı ise ayakta olup harap durumdadır.

Hersekzâde Camii’nin sağ tarafında yerden oldukça yüksek bir set halinde kesme taştan yapılan türbe, alışılmamış biçimde olup bir namazgâh sofasını andırır. Dokuz basamak merdivenle çıkılan bu setin üstü mermer bir korkulukla çevrilidir ve kemeri klasik üslûpta işlenmiş yine mermerden bir kapı sövesi vardır. Bazı kısımlarının eksik olduğu anlaşılan bu açık kabir yerinin eğer aslında üstü kapalı değil idiyse bu kadar yüksek bir kapı çerçevesine gerek olmadığı bellidir. Bu türbeye, 1179’da (1766) caminin yıkılmasından önce 0,50 × 0,42 m. ölçüsünde bir mermer levhaya işlenmiş 1155 (1742) tarihli on mısralık bir kitâbe konulduğu ve bunun, 1187 (1773) tarihli tamir sırasında caminin giriş cephesinde kapı üstüne ve kapı lentosu ile İsmâil Ağa’nın ihya kitâbesi arasına yerleştirilmiş olduğu görülmektedir. Bu da sofa-türbenin önemli bir değişiklik geçirdiğine delil sayılabilir. Ahmed Paşa’nın kabir taşı kırılmışsa da çimentolanarak yerine konulmuştur. Caminin yanında birkaç mezardan oluşan küçük bir hazîre mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

The Waqfiyah of Ahmed Paşa, London 1940, s. 62; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, III, 4-5; V, 325; Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 16; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 391-394; Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi III-IV, s. 782-785; Yüksel, Osmanlı Mi‘mârîsi V, s. 311-312; Semavi Eyice, “Trakya’da Meydan Şadırvanları”, Mansel’e Armağan, Ankara 1974, II, 840-842, lv. 289-292.

Semavi Eyice