HAYR en-NESSÂC

(خير النسّاج)

Ebü’l-Hasen Muhammed b. İsmâîl el-Bağdâdî (ö. 322/934)

İlk dönem sûfîlerinden.

202’de (817) Sâmerrâ’da doğdu. Daha sonra Bağdat’a giderek oraya yerleşti. Sâmerrâlı olduğu için Sâmerrâî nisbesini almışsa da daha çok Hayr en-Nessâc diye tanınmıştır. Bu dönemde geçimlerini sağlamak için çeşitli meslekler icra eden sûfîler gibi Hayr da muhtemelen dokumacılık yapmaktaydı. Nitekim bazı kaynaklar bu hususa işaret etmişlerdir (Hatîb, VIII, 345; Attâr, II, 112). Fakat hakkında rivayet edilen menkıbelere göre, Ebü’l-Hasan henüz dokumacı olmadan ve Hayr en-Nessâc lakabını almadan önce bir hac yolculuğu sırasında Kûfe’ye vardığında bir şahıs, onu kendisini terkedip kaçan Hayr adındaki siyahî kölesine benzeterek yakalamış, dükkânına götürüp dokumacılıkta çalıştırmış, o da bu duruma ses çıkarmadığı gibi kendisine Hayr diye hitap edilmesine de itiraz etmemişti. Dükkân sahibi, bu kişinin kendi kölesi olmadığını yıllar sonra farkederek onu serbest bırakmak istemişse de o güne kadar Hayr en-Nessâc diye tanınan Ebü’l-Hasan bu ismi değiştirmeyi uygun bulmamıştı (Sülemî, s. 322; Kuşeyrî, s. 145). Ebû Nuaym el-İsfahânî bu olayı daha değişik bir şekilde kaydeder (Ĥilye, X, 307).

Hayr en-Nessâc, Bağdat’ta tanınmış zâhid ve sûfîlerin sohbetlerinde bulunmuş, birçok zâhid ve sûfî de kendisinden faydalanmıştır. Tasavvuftaki üstadı Serî es-Sakatî ve Ebû Hamza el-Bağdâdî idi. Çağdaşı olan ünlü sûfî Cüneyd-i Bağdâdî onu kastederek, “Hayr en hayırlı olanımızdır” demişti (Attâr, II, 112). Uzun ömrü boyunca edindiği mânevî tecrübeleri ve zengin tasavvufî bilgileriyle tanınan Hayr en-Nessâc’ın çevresine birçok mürid toplanmıştı. Kaynaklar onun bir sohbet halkasına sahip olduğunu bildirir (Hatîb, VIII, 345; Zehebî, XV, 270). İbrâhim el-Havvâs ve Ebû Bekir eş-Şiblî gibi tanınmış sûfîleri irşad eden Hayr’ın yaşama tarzı güzel ve etkili konuşması (Hücvîrî, s. 182) bu halkanın genişlemesini sağlamıştır.

Kaynaklar, hakkında birçok menkıbe anlatılan Hayr en-Nessâc’ın yaşı ilerlemiş ve iki büklüm olmuşken bile semâ meclislerine katıldığını, vecde gelince kamburunun düzeldiğini ve kendisini bir delikanlı gibi güçlü hissettiğini, bu hal geçince de eski şekline döndüğünü belirtir (Hatîb, VIII, 346; İbn Hallikân, II, 252).

Hayr en-Nessâc’a göre Allah korkusu, kötü alışkanlıklar edinen kişileri düzeltmeye yarayan bir kırbaçtır. Hayr, nimete şükretmeyi nimetin kendisinden daha önemli görür, insanların kendi ibadetlerinden çok Hakk’ın lutfuna bel bağlamaları gerektiğini söylerdi. Ne kadar mükemmel olursa olsun insanın ifade ettiği tevhidin eksik olduğunu belirtir ve, “Allah senden, kendisinin muhtaç olmadığı şeyi kabul ederek karşılığında senin ihtiyacın olan şeyi vermektedir” derdi.

BİBLİYOGRAFYA:

Sülemî, Ŧabaķāt, s. 322; Ebû Nuaym, Ĥilye, X, 307; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VIII, 345-347; Kuşeyrî, er-Risâle, s. 145; Hücvîrî, Keşfü’l-maĥcûb (Jukovski), s. 182; Herevî, Ŧabaķāt, s. 345; Attâr, Teźkiretü’l-evliyâǿ, II, 111-113; İbnü’l-Cevzî, Śıfatü’ś-śafve, II, 451-454; a.mlf., el-Muntažam, VI, 274; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 251-252; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XV, 269-270; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 181; Ma‘sûm Ali Şah, Ŧarâǿiķ, II, 466-469; Şa‘rânî, eŧ-Ŧabaķāt, I, 102; Câmî, Nefeĥât, s. 135; Münâvî, el-Kevâkib, I, 222; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, II, 294; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 175.

Mehmet Demirci