HARRÛBÎ

(الخرّوبي)

Ebû Abdillâh Muhammed b. Alî el-Harrûbî et-Trablusî (ö. 964/1557’den sonra)

Cezayirli âlim ve mutasavvıf.

Trablus’un yaklaşık 6 km. batısındaki Karkâruş köyünde doğdu. Babası Ali el-Harrûbî tanınmış bir Şâzelî şeyhi ve fıkıh âlimi idi. Küçük yaşta kaybettiği babasının dostları olan birçok âlimden faydalanma imkânı buldu. Bunlar arasında, annesi tarafından yakın akrabası olup el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye’yi ezbere bilen ve okutan Muhammed b. Temmâm ile Şâzeliyye’nin Zerrûkıyye kolunun kurucusu Şeyh Zerrûk özelikle anılmalıdır. Muhammed b. Temmâm’ın tavsiyesi üzerine tasavvuf eğitimini Şeyh Zerrûk ve onun Zeytûn el-Fâsî lakabıyla tanınan hocası Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah ez-Zeytûnî’den aldı. Fas’ta bulunan Şeyh Zeytûn’un yanına gitmek için hazırlandığı sırada hac yolculuğuna çıkan şeyh Trablus’a gelip onun misafiri oldu. Şeyh Zeytûn’un gözetiminde sülûkünü tamamlayıp icâzet alan Harrûbî, bir süre Kuzey Afrika’nın çeşitli şehirlerine seyahatler yaptıktan sonra Cezayir’e yerleşti ve orada vefat etti. Biyografisini veren kaynakların hemen tamamında vefat tarihi 963 (1556) olarak zikredilmekteyse de tefsirini 1 Rebîülâhir 964’te (1 Şubat 1557) tamamladığına dair VIII. cildin sonundaki kayıt Harrûbî’nin bu tarihten sonra vefat ettiğini göstermektedir (Habîb Vedâa el-Hasnâvî, sy. 3, s. 285). İbnü’l-Kādî’nin, onun 960 (1553) yılından sonra vebadan vefat ettiğini, ancak hastalığın 965’te (1558) Fas’ta ortaya çıktıktan sonra mı Cezayir’e sirayet ettiği, Cezayir’den mi Fas’a geçtiğinin bilinmediğini belirtmesi de bu bilgiyi desteklemektedir.

Şeyh Zerrûk’un görüş ve düşüncelerine bağlı olan Harrûbî Kuzey Afrika tasavvuf hayatının önemli şahsiyetlerindendir. Harrûbî’nin dinî ilimler sahasında geniş bilgiye sahip olması tesir alanının genişlemesini kolaylaştırmıştır. Merakeş’in meşhur sûfîlerinden Ebû Amr el-Kastalî’ye yazdığı bir mektupta, Hallâc-ı Mansûr’un ifadelerine benzer sözlerin yanlış olduğunu savunmasından onun temkin sahibi bir sûfî olduğu anlaşılmaktadır. İbn Ebû Mahallî, Harrûbî’nin bu görüşlerine bir reddiye yazarak onun tasavvufî meseleleri kavrayamadığını iddia etmiştir (Muhammed Haccî, I, 171-172).

Harrûbî içtimaî ve siyasî hayatta da etkin roller oynamıştır. Barbaros Hayreddin Paşa ile iyi geçinmesi, Cezayir-Fas sınırıyla ilgili olarak 959 (1552) yılında Kanûnî Sultan Süleyman’ın elçisi sıfatıyla Fas Sa‘dî Sultanı Mevlây Muhammed eş-Şeyh’e mektup götürmesi bu açıdan önemlidir. Harrûbî, bu konuda iki yıl sonra bir elçilik göreviyle Sa‘dî sultanına tekrar gitmiştir. Fas’taki büyük bir ticarî pazarın paylaşımı hususunda yerli halkla Endülüslü muhacirler arasında meydana gelen gerginliğin onun teklif ve tavsiyeleri doğrultusunda çözümlenmesi Harrûbî’nin nüfuzlu bir şahsiyet olduğunu göstermektedir. Yahudilik’ten ihtidâ edenlere bu pazarda yer vermemenin Hz. Peygamber’in davranışlarına aykırı bir uygulama olduğunu belirterek yerlilerin bu konudaki tepkilerinin yanlışlığını söylemekten çekinmemiştir.

Eserleri. 1. Riyâżü’l-ezhâr ve kenzü’l-esrâr. Sekiz ciltten meydana gelen tasavvufî bir tefsir olup Mağrib hattıyla yazılan bir nüshası Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’dedir (Tefsir, nr. 364). Bu nüshanın üzerindeki kayıttan, eserin Muhammed Endelüsî tarafından Cezayir’deki Endülüs Zâviyesi’ne vakfedildiği, sonundaki 964 (1557) tarihinden de Harrûbî’nin son eseri olduğu anlaşılmaktadır. 2. Şerĥu’l-Ĥikem. İbn Atâullah el-İskenderî’nin el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye adlı eserinin şerhidir (İbnü’l-Kādî, I, 322; Brockelmann, GAL, Suppl., II, 701). 3. Źikru baǾżi’l-evliyâǿ bi-Ŧrâblus. Harrûbî’nin ailesi, hocaları ve yakın çevresi hakkında bilgi veren otobiyografik bir risâledir (Habîb Vedâa el-Hasnâvî, sy. 3, s. 280). 4. Risâletü źi’l-iflâs ilâ ħavâśśı ehli medîneti Fâs. Müellifin İslâm’ın beş temel esasıyla ilgili çeşitli görüşlerini ihtiva eder (İbn Asker el-Mağribî, s. 9, 127; Muhammed Haccî, I, 282). 5. Kifâyetü’l-mürîd ve ĥilyetü’l-Ǿabîd. Müridlerin eğitimi için hazırlanmış bir eserdir (İbn Asker el-Mağribî, s. 127; Îżâĥu’l-meknûn, II, 374; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 245). 6. Şerĥu’ś-Śalâti(Śalavâti)’l-Meşîşiyye. Abdüsselâm b. Meşîş’in Śalavât’ının şerhidir (Brockelmann, GAL, I, 569; Suppl., I, 788). 7. Müzîlü’l-lebs Ǿan âdâbi ve esrâri’l-ķavâǾidi’l-ħams (Îżâĥu’l-meknûn, II, 471; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 245). 8. ed-Dürretü’ş-şerîfe fi’l-kelâm Ǿalâ Uśûli’ŧ-ŧarîķa.


Hocası Zerrûk’un Uśûlü’ŧ-ŧarîka adlı risâlesinin şerhidir (Brockelmann, GAL Suppl., II, 361; Habîb Vedâa el-Hasnâvî, sy. 3, s. 295).

Bağdatlı İsmâil Paşa’nın Kitâbü’l-Üns fi’t-tenbîh Ǿalâ ǾUyûbi’n-nefs (Îżâĥu’l-meknûn, II, 274) ve Hasnâvî’nin el-Üns fî şerĥi ǾUyûbi’n-nefs (Mecelletü’l-Buĥûŝi’t-târîħiyye, sy. 3, s. 295) adıyla Harrûbî’ye nisbet ettikleri eser, Brockelmann ve Sezgin’in kayıtlarına göre Sülemî’nin ǾUyûbü’n-nefs adlı risâlesinin Zerrûk tarafından manzum hale getirilmiş şeklidir ve Harrûbî de buna bir şerh yazmıştır (Brockelmann, GAL, I, 218-219; Suppl., I, 362; II, 362, 701; Sezgin, I, 672-673).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Asker el-Mağribî, Devĥatü’n-nâşir (nşr. Muhammed Haccî), Rabat 1397/1977, s. 9-10, 40, 126, 127; İbnü’l-Kādî, Cezvetü’l-iķtibâs, Rabat 1973, I, 322; Kādirî, Neşrü’l-meŝânî, I, 90; Selâvî, el-İstiķśâ, V, 28; Brockelmann, GAL, I, 218-219, 569; Suppl., I, 362, 788; II, 361, 362, 701; Îżâĥu’l-meknûn, II, 274, 374, 471; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 245; Sezgin, GAS, I, 672-673; Ziriklî, el-AǾlâm, VII, 185; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XI, 6-7; Muhammed Haccî, el-Ĥareketü’l-fikriyye bi’l-Maġrib fî Ǿahdi’s-SaǾdiyyîn, Muhammediyye 1396/1976, I, 170-172, 277-280, 282-283; Abbas b. İbrâhim, el-İǾlâm, Rabat 1976, V, 129-131; Abdülkerîm Küreyyim, el-Maġrib fî Ǿahdi’d-devleti’s-SaǾdiyye, Rabat 1398/1978, s. 25, 75, 77; Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, Târîħu’l-Cezâǿiri’l-Ǿâm, Beyrut 1400/1980, III, 107-108; Ömer Mevlûd Abdülhamîd, “el-Ħarrûbî”, Mecelletü Külliyyeti’l-luġati’l-ǾArabiyye ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, I/1 (1393-94/1973-74), s. 130, 204; Habîb Vedâa el-Hasnâvî, “Ebû ǾAbdillâh Muĥammed ǾAlî el-Ħarrûbî”, Mecelletü’l-Buĥûŝi’t-târîħiyye, sy. 3, Trablus 1981, s. 273-297.

Ethem Cebecioğlu