HÂNÎ, Muhammed b. Abdullah

(محمد بن عبد الله الخاني)

Muhammed b. Abdillâh b. Mustafâ el-Hânî (ö. 1279/1862)

Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.

1213’te (1798) Hama-Halep yolu üzerinde bulunan Han (Hân-ı Şeyhûn) köyünde doğdu. Hayatı hakkındaki bilgiler, geniş ölçüde torunu Abdülmecîd b. Muhammed’in el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye adlı eserinde verdiği bilgilere dayanmaktadır. Babasını küçük yaşta kaybeden Muhammed el-Hânî, Rifâî-Keyyâlî şeyhi Muhammed el-Keyyâlî’nin kızı olan annesiyle birlikte Hama’ya gidip öğrenimini burada sürdürdü. Altı yıl kadar Fâris adlı bir zatın sohbetlerine devam ettikten sonra Kādirî şeyhi Muhammed Geylânî’ye intisap etti. Uzunca bir süre vaaz verip ders okuttu; ardından Şeyh Ulvân el-Hamevî zâviyesinde inzivaya çekildi. Daha sonra Şam’a gidip Hâlid el-Bağdâdî’ye biat etti. Addâs Camii’nde girdiği halveti tamamlayıp şeyhinin izniyle Hama’ya döndü. Sonraki yıllarda iki defa daha Şam’a gidip halvete girdi. 1825’te şeyhinden aldığı emir üzerine ailesiyle birlikte Şam’a yerleşti. Hâlid el-Bağdâdî’nin Şam Murâdiye Camii’nde görevli halifesinin vefatı üzerine onun yerine getirildi. Hânî’nin yeteneğini gören Hâlid el-Bağdâdî ona irşadda bulunma, zikir halkası kurma, aralarında Emîr Abdülkādir el-Cezâirî’nin de bulunduğu bazı müridlerin terbiyesine nezaret etme yetkisini verdi. Bu yıllarda dervişlere Hâlid el-Bağdâdî’nin önde gelen halifelerinden Muhammed b. Süleyman’ın el-Ĥadîķatü’n-nediyye adlı eserini okutmaya başladı.

Hânî, Hâlid el-Bağdâdî’nin ölümünden sonra yerine geçen İsmâil el-Enârânî’ye, Enârânî’nin birkaç hafta sonra vefatı üzerine halifesi Abdullah Herevî’ye biat etti. Bu zatın da ölümü üzerine onun yerine geçti. 1829’da annesiyle birlikte hacca gitti. 1837 yılında el-Behcetü’s-seniyye adlı eserini kaleme aldı. 1843’te ikinci defa, üç yıl sonra oğlu Muhammed’i de yanına alarak Şam Valisi Mûsâ Saffetî Paşa’nın hac kafilesiyle üçüncü defa hacca gitti. 1849’da kalabalık bir mürid topluluğu ile Kudüs’ü ziyaret etti. 1853’te oğlu Muhammed ile birlikte, o sırada İstanbul’da bulunan Mûsâ Saffetî Paşa’nın daveti üzerine Beyrut’tan İstanbul’a gidip paşanın Eyüp’teki konağında dört ay kaldı. Ertesi yıl kardeşi Ahmed ve oğlu Muhammed ile birlikte tekrar hacca gitti. 19 Safer 1279’da (16 Ağustos 1862) yakalandığı humma hastalığından kurtulamayıp vefat etti. Şam’da Hâlid el-Bağdâdî’nin türbesi civarında toprağa verildi.

Torunu Abdülmecîd b. Muhammed, onun geçimini en helâl rızık yolu olduğuna inandığı çiftçilikle sağladığını, İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye’sini, İbnü’l-Fârız’ın et-Tâǿiyyetü’l-kübrâ’sını ve Şa‘rânî’nin eserlerini çok okuduğunu söyler. Şam Valisi Mehmed Reşid Paşa ve


Mûsâ Saffetî Paşa gibi devlet adamlarıyla iyi ilişkiler kuran, onların saygı ve güvenini kazanan Muhammed el-Hânî, Hâlid el-Bağdâdî’nin Hâlidiyye tarikatının yayılmasında en etkili olan halifelerindendir. Hâlidiyye tarikatı kendisi, oğlu Muhammed ve torunu Abdülmecid vasıtasıyla İstanbul’dan Hicaz’a kadar geniş bir coğrafyada yayılma imkânı bulmuştur. Yetiştirdiği halifelerden Ayasofya başvâizi Yûsuf Efendi, Mehmed Ârif Efendi, Hasan Feyzullah Efendi, Ahmed Hâfız Efendi, Dağıstanlı Muhammed Mehdî Efendi İstanbul’da; Bursalı Şeyh İsmâil Efendi, Erzincanlı İbrâhim Efendi, Mardinli Şeyh Hâmid, Kulalı Şeyh İsmâil, Diyarbekirli Şeyh Ahmed Anadolu’da; Bağdatlı Şeyh Mahmud, Şamlı Şeyh Ahmed, Şeyh Muhammed ve Şeyh Ömer, Hamalı Şeyh Said ve Şeyh Ahmed Ulvân ile oğlu Muhammed, amcası Ahmed el-Hânî Suriye ve Kuzey Irak’ta faaliyet göstermişlerdir. Hânî’nin soyundan gelenler, XX. yüzyılda Suriye ve Irak’ta önemli ilmî ve idarî görevlerde de bulunmuşlardır. Hânîler, Türkiye’de faaliyet gösteren Hâlidî silsilelerinin çoğunda yer almaktadır.

Hânî, el-Behcetü’s-seniyye fî âdâbi’ŧ-ŧarîķati’l-Ǿaliyyeti’l-Ħâlidiyyeti’n-Naķşibendiyye (Kahire 1303, 1319) adlı eserinde Hâlidiyye tarikatının usul ve âdâbıyla hatm-i hâcegân, râbıta gibi bazı terimler hakkında bilgi vermiştir. Eserin son bölümü Bahâeddin Nakşibend, İmâm-ı Rabbânî ve Hâlid el-Bağdâdî’nin hayat ve menkıbelerine ayrılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülmecîd el-Hânî, el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye, İstanbul 1308, s. 261-276; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 377; İżâĥu’l-meknûn, I, 201; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 222-223; Brockelmann, GAL Suppl., II, 774; Serkîs, I, 817-818; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, X, 249; Ziriklî, el-AǾlâm, V, 120; D. Dean Commins, Islamic Reform: Politics and Social Change in Late Ottoman Syria, New York-Oxford 1990, s. 35-36; M. Mutî‘ el-Hâfız - Nizâr Ebâze, ǾUlemâǿu Dımaşķ ve aǾyânühâ, Dımaşk 1412/1991, II, 606; Abdürrezzâk el-Baytâr, Ĥilyetü’l-beşer fî târîħi’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer, Beyrut 1413/1993, III, 1210-1245; Ahmed el-Hânî, el-Üsretü’l-Ħâniyye, Dımaşk, ts., s. 29-36; M. Cemîl eş-Şattî, AǾyânü Dımaşķ, Dımaşk 1414/1994, s. 241, 386.

Osman Türer