HÂNÎ, Abdülmecîd b. Muhammed

(عبد المجيد بن محمد الخاني)

Abdülmecîd b. Muhammed b. Muhammed b. Abdillâh ed-Dımaşkī el-Hânî (ö. 1318/1900)

el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye adlı eseriyle tanınan Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.

9 Safer 1263’te (27 Ocak 1847) Şam’da doğdu. Hâlid el-Bağdâdî’nin önde gelen halifelerinden Muhammed b. Abdullah el-Hânî’nin torunudur. Babası Muhammed, hadis ve fıkıh dersleri aldıktan sonra babasından tasavvufa dair eserler okumuş, Mısır’a gidip ünlü âlimlerle tanışmış, babasının 1862’de ölümü üzerine


onun yerine geçmiş, uzun yıllar Hâlid el-Bağdâdî Dergâhı’nda şeyhlik yaptıktan sonra vefat ederek Hâlid el-Bağdâdî’nin türbesi civarında defnedilmiştir (Abdürrezzâk el-Baytâr, III, 1215). Abdülmecîd’in, Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden Ahmed Erbîlî’nin kızı olan annesinin soyu Ahmed er-Rifâî’ye ulaşır. Eğitimini üstlenen dedesi, Abdülmecîd’i Kur’an öğrenmesi için halifelerinden Şeyh Ali el-Humûsî’ye gönderdi. Dinî ilimleri, el-Fütûĥâtü’l-Mekkiyye’yi ve el-CâmiǾu’ś-śaġīr’i dedesinden okudu. Emîr Abdülkādir el-Cezâirî’den Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’ini dinledi. Babasının Şam Murâdiye Camii’nde verdiği derslere devam etti. Abdürrezzâk el-Kâşânî’nin Iśŧılâĥâtü’ś-śûfiyye adlı eseriyle Fuśûśü’l-ĥikem üzerine yazılan şerhleri okuyarak İbnü’l-Arabî’nin tasavvufunu anlamaya çalıştı. Şiirde özellikle tarih düşürme ve mutarraz şiir (akrostiş) alanında üstat olarak tanındı. Muhammed Abduh ile yazışmalarda bulunması Abdülmecîd’in Selefî harekete ilgi duyduğu şeklinde yorumlanmıştır. Ancak el-Aķvâlü’l-marżiyye fi’r-red Ǿale’l-Vehhâbiyye (Kahire 1901) adlı eseri övmesi onun bu mezhebe karşı olduğunu göstermektedir.

Abdülmecîd babası vefat edince onun yerine geçmek istediyse de şeyhlik postuna amcası Ahmed el-Hânî oturdu. Şeyh Ahmed’in bir yıl sonra ölümü üzerine yerine bu defa diğer amcası Abdullah el-Hânî geçti. Kendisi Hâlid el-Bağdâdî Dergâhı şeyhliğine davet edildiği sırada İstanbul’da vefat etti ve Nişantaşı Mezarlığı’na defnedildi.

Eserleri. 1. el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye fî ĥaķāǿiķi ecillâǿi’n-Naķşibendiyye (Kahire 1308). Müellif eserin önsözünde, dedesinden Nakşibendiyye şeyhlerinin adlarını sık sık duyduğunu, ancak çoğu İran, Hindistan ve Türkistanlı olan bu şeyhler hakkında yeterli Arapça kaynak bulamadığını, bunun üzerine 1303 (1885-86) yılında Nakşibendiyye meşâyihinin hal tercümelerini yazmaya karar verdiğini, Farsça ve Türkçe kaynakları kullanırken bu dilleri bilenlerden yardım gördüğünü söyler. Fahreddin Sâfî’nin 909’da (1503) tamamladığı, Nakşibendiyye silsilesine dahil şeyhler hakkında bilgi veren Reşeĥât’ından sonra bu konuda yazılmış en kapsamlı eser olan el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye’de Nakşibendiyye’nin Hz. Ali’ye ulaşan iki Alevî silsilesiyle Hz. Ebû Bekir’e ulaşan Bekrî silsilesi verilmiş ve bunlarda yer alan şahıslar ayrı ayrı anlatılarak Nakşibendiyye silsilesindeki diğer meşâyih kronolojik olarak tanıtılmıştır. Reşeĥât’ta biyografisi verilenlerin yanı sıra XVI-XIX. yüzyıllarda yaşayan Nakşibendiyye şeyhlerine dair derli toplu ve güvenilir bilgiler veren eserin önemli bir özelliği de Hâlid el-Bağdâdî’nin halifeleri hakkında önemli bilgiler ihtiva etmesidir. Abdülmecîd el-Hânî yer yer Nakşibendiyye’nin âdâb ve erkânından, bu tarikatla ilgili özel terimlerden de bahsetmiş, bu arada tenkit ve itirazlara cevap vererek tarikatı savunmuştur. Eser Abdülkadir Akçiçek tarafından aynı adla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1986). 2. es-SaǾâdetü’l-ebediyye fî mâ câǿe bihi’n-Naķşibendiyye (Dımaşk 1313; İstanbul 1983). Eserde Nakşibendiyye ve bu tarikatın Hâlidiyye kolu hakkında bilgi verildikten sonra sohbet, hatm-i hâcegân, râbıta, zikir ve murakabe konuları kısaca anlatılmıştır. Bu iki eserin bazı kaynaklarda (Serkîs, I, 817-818; Brockelmann, II, 774) Abdülmecîd el-Hânî’nin dedesi Muhammed b. Abdullah el-Hânî’ye nisbet edilmesi yanlıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülmecîd el-Hânî, el-Ĥadâǿiķu’l-verdiyye, Kahire 1308, s. 276-299; Muhyiddin b. Ahmed el-Hânî, “Tercemetü’l-müǿellif”, a.e., s. 1-3 (sonunda); Abdülcevâd el-Kâyâtî, Nefĥatü’l-beşâm fî riĥleti’ş-Şâm, Kahire 1901, s. 186-191; Reşîd Rızâ, Târîħu’l-üstâź, Kahire 1911, s. 611-613; Takıyyüddin el-Hısnî, Münteħabâtü’t-tevârîħ li-Dımaşķ, Dımaşk 1928, II, 749-750; Îżâĥu’l-meknûn, I, 396; Edhem el-Cündî, AǾlâmü’l-edeb ve’l-fen, Dımaşk 1954, II, 116; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 5; Serkîs, MuǾcem, I, 817-818; Brockelmann, GAL Suppl., II, 774; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, VI, 170; Ziriklî, el-AǾlâm, IV, 294; M. Cemîl eş-Şattî, AǾyânü Dımaşķ, Dımaşk 1972, s. 86, 392; Selâhaddin el-Müneccid, MuǾcemü’l-müǿerriħîne’d-Dımaşķıyyîn ve âŝâruhümü’l-maħŧûŧa ve’l-maŧbûǾa, Beyrut 1978, s. 392; Abdüllatîf Sâlih el-Ferfûr, AǾlâmü Dımaşķ, Dımaşk 1408/1987, s. 199; D. Dean Commins, Islamic Reform: Politics and Social Change in Late Ottoman Syria, New York-Oxford 1990, s. 37; Abdürrezzâk el-Baytar, Ĥilyetü’l-beşer fî târîħi’l-ķarni’ŝ-ŝâliŝ Ǿaşer, Beyrut 1993, II, 1037; III, 1215.

Osman Türer