HAMÂDİŞE

(الحمادشة)

Ali b. Hamdûş’a (ö. 1135/1722-23) nisbet edilen ve daha çok Fas’ta yaygın olan bir tarikat.

Tarikatın kurucusu Sîdî Ebü’l-Hasan (Ebü’l-Berekât) Ali b. Muhammed Hamdûş ile halifesi Sîdî Ahmed ed-Dagūgī hakkında yeterli bilgi yoktur. Fas Karaviyyîn Medresesi’nde tahsilini tamamladığı bilinen Ali b. Hamdûş daha sonra bugün zâviyesinin bulunduğu Zerhûn’a yerleşti. Abdüsselâm b. Meşîş (ö. 625/1228 [?]) ve talebesi Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin mânevî terbiyesinde yetiştiği dikkate alınarak onun üveysîmeşrep bir sûfî olduğu söylenebilir. Dinî bir eğitim görmeyen Sîdî Ahmed şeyhinin vefat haberini aldıktan sonra kendini kaybederek teberle başını yaralamış, bu olay daha sonra, vecd halindeki Hamâdişe dervişlerinin tarikatın zikir meclislerinde uyguladığı bir gelenek halini almıştır. Bazı kaynaklarda 1131’de (1719) vefat ettiği belirtilen Ali b. Hamdûş’un türbesi Miknâs şehrine 34 km. mesafede bulunan Zerhûn’un köylerinden Benî Reşîd (Sîdî Ali), Sîdî Ahmed’in türbesi de Benî Verâd köyündedir. Bu türbelerde mevlid kandilinden bir hafta sonra yapılan ve “mûsem” (mevsim) denilen törenlere Fas’ın çeşitli bölgelerinden gelen pek çok Hamâdişe mensubu katılır. Kuzeybatı Afrika’nın birçok bölgesinde kurulan zâviyelerle tesir sahasını genişleten Hamâdişe bölgenin en yaygın tarikatlarından biridir. XX. yüzyılın başlarında Miknâs’ın üçte ikisinin Hamâdişe’ye mensup olduğu bilinmektedir.

Tarikatın zikir meclislerine “hadra, leyle” gibi adlar verilir. Kudüm, ney ve diğer mahallî mûsiki aletlerinin eşliğinde yapılan hadra zikri, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı odalarda yerlerini almalarından sonra okunan bir münâcâtla başlar. Dervişlerin cezbe haline ulaşmaları şarttır; aksi takdirde zikrin tekrar edilmesi gerekir. Zikrin başlangıç, gelişme ve kemal hali “soğuk”, “ılık” ve “sıcak” kelimeleriyle ifade edilir. Leyle adı verilen yemekli zikir gece yapılır. Bu sırada tarikat mensuplarından toplanan sadakalar Sîdî Ali ve Sîdî Ahmed’in torunlarına ve diğer yoksul dervişlere dağıtılır. Tarikat mensuplarının zikir sırasında teber, bıçak, çivili sopa vb. ile başlarına vurmaları İslâmî esaslara aykırı bir âdet olduğundan şiddetle eleştirilmiştir (İbn Zeydân, V, 459-464). Hamâdişe tekkelerindeki coşkulu zikir meclislerinin cin çarpmış insanları tedavi ettiğine inanılması tarikatın yaygın hale gelmesini kolaylaştırmıştır. Hamâdişe daha sonraki yıllarda Sîdî Ali’ye nisbetle Allâliyyîn ve Ahmed ed-Dagūgī’ye nisbetle Dagūgıyyîn adlı iki kola ayrılmışsa da bunlar arasında önemli bir fark yoktur.

BİBLİYOGRAFYA:

Kādirî, Neşrü’l-meŝânî, III, 263; İbn Zeydân, İtĥâfü aǾlâmi’n-nâs, Rabat 1352/1933, V, 459-475; E. Dermenghem, Le culte des saints dans l’Islam maghrébin, Paris 1954, s. 12; Abdelouahed Ben Talha, MoulayIdriss du Zerhoun: Quelques aspects de la vie sociale et familiale, Rabat 1965, s. 22, 33, 44-46, 110, 123-124; V. Crapanzano, “The Hamadsha”, Saint, Scholars and Sufis (ed. N. Keddie), Berkeley 1972, s. 327-348; a.mlf., “Ĥamādisha”, EI² Suppl. (İng.), s. 350-351; Sıddîk b. el-Arabî, Kitâbü’l-Maġrib, Beyrut 1404/1984, s. 159-160; İbrâhim Harekât, el-Maġrib Ǿabre’t-târîħ, Dârülbeyzâ 1405/1985, III, 551; G. Draque, Esquisse d’histoire religieuse du Maroc, Paris, ts., s. 122; J. Herber, “Les Hamadcha et les Dghoughiyyin”, Hespéris, III, Paris 1923, s. 217-236.

Ethem Cebecioğlu