HÂLİD b. SİNÂN

(خالد بن سنان)

Hâlid b. Sinân b. Gays el-Absî (IV veya VI. yüzyıl [?])

Câhiliye döneminde yaşamış sâlih bir kişi.

Gatafân kabilesinin büyük kollarından birini teşkil eden ve cengâverlikleriyle meşhur olan Benî Abs kabilesine mensup olduğu nakledilir. Yaşadığı dönem kesin olarak bilinmemektedir. Bazı rivayetlerde milâttan önce, bazılarında milâdî IV. yüzyılda veya Kisrâ Enûşirvân döneminde (531-579) yaşadığı söylenmektedir. Kızının veya oğlunun Hz. Peygamber’le görüştüğüne dair rivayetleri dikkate alarak onun Resûl-i Ekrem’in doğumundan kısa bir süre önce yaşadığını söylemek mümkündür. Bir rivayete göre Hz. Peygamber, Hâlid b. Sinân’ın kendisini Medine’de ziyaret eden kızı veya oğluna, “Merhaba ey kardeşimin çocuğu!” diyerek iltifatta bulunmuş, bu kişi Resûl-i Ekrem’den İhlâs sûresini dinleyince babasının da aynı şeyleri söylediğini ifade etmiştir (Hâkim, II, 598-599).

Abs kabilesi mensupları, aralarında Hâlid b. Sinân gibi tevhid akîdesine inanan ve Hz. Muhammed’in bi‘setini haber veren bir kişinin bulunmasından dolayı iftihar ederlerdi. Yine bir rivayete göre Resûl-i Ekrem Medine’de kendisini ziyaret eden Abs kabilesi heyetine Hâlid b. Sinân’ı sormuş ve onun hakkında, “Hâlid kavminin kaybettiği bir nebîdir” demiştir (İbn Kesîr, II, 212). Ancak İbn Abbas’a atfedilen bu haber sahih hadis kitaplarında yer almamaktadır.

Bu tür güvenilmez rivayetlerde ona isnat edilen birtakım menkıbelere de rastlanır. Bunlardan bazılarına göre Hâlid Necid, Hicaz, Hayber, Harretüleşcâ‘ gibi bölgelerden birinde gündüzleri yoğun duman çıkarıp, geceleri uzak mesafeleri aydınlatacak kadar güçlü ışık veren, “nârü’l-harreteyn” (nârü’l-hadesân) adlı bir ateşe tapmaya başlayan kavmini tevhid inancına çağırmıştır. Diğer bazı menkıbelere göre ise Absoğulları, peygamberlik iddiasında bulunan Hâlid b. Sinân’dan bir mûcize göstermesini isteyerek kayalıklar arasından bir ateş seli akıtmasını teklif etmişler, istedikleri mûcize zuhur edip ateş etrafı yakmaya başlayınca bu defa onu söndürdüğü takdirde kendisine inanacaklarını söylemişler, Hâlid de ateşi söndürmek için içine dalmış ve yanmamıştır.

Bu menkıbeleri nakleden kaynakların bir kısmı, Hâlid b. Sinân’ın Hz. Peygamber’den veya Hz. Îsâ’dan önce Araplar’a gönderilmiş bir peygamber olduğunu kabul eder. Söz konusu rivayetleri sened ve metin açısından değerlendiren âlimler ise Hâlid b. Sinân’ın Câhiliye devrinde yaşamış Kus b. Sâide, Ümeyye b. Ebü’s-Salt, Varaka b. Nevfel gibi tevhid inancına bağlı (Hanîf) sâlih bir kişi olabileceği görüşünü benimsemişlerdir. Kur’ân-ı Kerîm’de Resûl-i Ekrem’e yakın bir zamanda Araplar’a peygamber gönderilmediğinin bildirilmesi (es-Secde 32/3), ayrıca bazı sahih hadislerde Hz. Peygamber’le Hz. Îsâ arasında başka bir peygamberin bulunmadığına temas edilmesi de (Buhârî, “Enbiyâǿ”, 48; Müslim, “Feżâǿil”, 143, 144) bu görüşü teyit etmektedir. Kelâm âlimleri, Allah’ın, peygamberlerini şehirliler arasından seçip gönderdiğini dikkate alarak bir bedevî olan Hâlid b. Sinân’ın peygamber olamayacağı görüşünü benimsemişlerdir. Muhyiddin İbnü’l-Arabî Fuśûśü’l-ĥikem’de Hâlid b. Sinân’a bir bölüm ayırmıştır.

Hz. Peygamber’in Hâlid b. Sinân’ı taklit ettiğini ileri süren müsteşrik Caetani’nin bu iddiası ilmî dayanaktan yoksundur. Zira Caetani, bu hususta yukarıda bahsedilen rivayetleri esas almıştır ki bunların güvenilmez olduğu bilinmektedir. Söz konusu iddia, Hz. Muhammed’in gerçek bir peygamber olduğunu kabullenememekten kaynaklanmaktadır (ayrıca bk. HANÎF).

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Enbiyâǿ”, 48; Müslim, “Feżâǿil”, 143, 144; İbnü’l-Kelbî, Cemhere (Nâcî), s. 443, 449; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 296; Câhiz, Kitâbü’l-Ĥayevân, IV, 476-478; İbn Şebbe, Târîħu’l-Medîneti’l-münevvere, II, 420-430; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 62; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Meynard), I, 131-132; IV, 18-22; Hâkim, el-Müstedrek, Beyrut 1986, II, 598-600; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 376; a.mlf., Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 99; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd, Beyrut 1989, III, 671, dipnot: 1; İbn Kesîr, el-Bidâye, Beyrut 1966, II, 211-212; Demîrî, Ĥayâtü’l-ĥayevân, Kahire 1321, II, 18, 131-132; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ (Şemseddin), I, 467; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 466-469; Semhûdî, Vefâǿü’l-vefâ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Beyrut 1971, I-II, 152-154; Diyarbekrî, Târîħu’l-ħamîs, I, 199-200; Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Bulûġu’l-ereb, Beyrut, ts. (Dârü’l-Kütübi’l-ilmiyye), I, 176; II, 164-165, 278-279; L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1925, IV, 91; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, I, 348; IV, 253; VI, 462-463, 546, 698; Köksal, İslâm Tarihi (Mekke), IV, 255-260; Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşǿetü’l-fikri’l-felsefî fi’l-İslâm, Kahire 1978, s. 74; Andrew Rippin, “Rhmnn and the Hanīfs”, Islamic Studies Presented to Charles J. Adams (nşr. W. B. Hallaq - D. P. Little), Leiden 1991, s. 162; Ahmed Avni Konuk, Fusûsü’l-Hikem Tercüme ve Şerhi (haz. Mustafa Tahralı - Selçuk Eraydın), İstanbul 1992, IV, 311-316; İsmail Cerrahoğlu, “Kur’ân-ı Kerîm ve Hanifler”, AÜİFD, XI (1963), s. 87; Ch. Pellat, “Khālid b. Sinān”, EI² (İng.), IV, 928; Mustafa Fayda, “Abs (Benî Abs)”, DİA, I, 312.

Ahmet Önkal