HÂKİM eş-ŞEHÎD

(الحاكم الشهيد)

Ebü’l-Fazl Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Mervezî el-Belhî el-Hâkim eş-Şehîd (ö. 334/945)

Sâmânîler zamanında vezirlik yapan Hanefî fakihi.

Eski kaynaklarda ne zaman doğduğu belirtilmemektedir. Bazı çağdaş araştırmacılar, Ahmed b. Hanbel’den rivayette bulunduğunu ileri sürerek 241 (855) yılından önce doğduğunu kaydetmekteyse de (Sezgin, I, 443) onun Ahmed b. Hanbel’den doğrudan değil Ebû Recâ Muhammed b. Hamdûye vasıtasıyla rivayette bulunduğu dikkate alınırsa bunun doğru olmadığı anlaşılır. Üstlendiği devlet görevi dolayısıyla “Hâkim” (Gerdîzî, s. 154), bu görevi sırasında öldürülmesi sebebiyle de “Şehîd” lakabını almıştır.

Küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim gördü; ilmî şahsiyeti yanında şairliği ve münazaralardaki maharetiyle de dikkatleri üzerinde topladı. Kendi memleketi olan Merv’den başka Buhara, Nîşâbur, Rey, Bağdat, Kûfe, Mekke ve Kahire gibi ilim merkezlerini dolaşarak Ebû Recâ Muhammed b. Hamdûye el-Hûrekānî, Yahyâ b. Sâsûye ez-Zühelî, Abdullah b. Şîrûye, Heysem b. Halef ed-Dûrî, Ali b. Abbas el-Becelî, Mufaddal b. Muhammed el-Cenedî, Muhammed b. Saîd en-Nevcâbâzî ve Hasan b. Süfyân en-Nesevî gibi âlimlerden hadis tahsil etti.

Döneminde Buhara ve civarının en meşhur âlimleri arasında yer alan Hâkim eş-Şehîd fıkıh yanında hadis alanındaki bilgisi sebebiyle de bir muhaddis olarak kabul edilmiştir. Hâkim en-Nîsâbûrî gibi bazı hadisçiler, özellikle metodoloji açısından onu kendi zamanlarındaki fakihlere göre hadisçilere daha yakın görmüşlerdir. Yine Hâkim en-Nîsâbûrî, kendilerinden hadis yazdığı Hanefî âlimleri arasında ondan daha çok hadis bileni ve hadisi ondan iyi anlayanı görmediğini ifade eder. Sem‘ânî de Hâkim’in 60.000 hadisi ezbere bildiğini söyler.

Uzun süre Buhara’da kadılık yapan ve bu görevi sırasında adaletiyle meşhur olan Hâkim eş-Şehîd, özel hayatındaki örnek şahsiyeti ile de halkın sevgisini kazanmıştır. Bu görevde iken, Sâmânîler’in Horasan Emîri Nasr b. Ahmed’in oğlu Ebû Muhammed Nûh (I. Nûh) başta olmak üzere birçok devlet adamı onun ders ve sohbetlerine devam ediyordu. Nasr b. Ahmed’den


sonra emîr olan oğlu Nûh hocası Hâkim eş-Şehîd’i vezirliğe tayin etti ve bundan sonra âdeta bütün devlet işlerini ona bıraktı. Bu görevi esnasında da ilmî faaliyetlerinden geri kalmayan Hâkim eş-Şehîd, idarî açıdan zaman zaman bazı devlet adamlarının tenkitlerine mâruz kalmıştır.

İç isyanların ve devletin dağılma alâmetlerinin görülmeye başlandığı I. Nûh devrinde maaşların ödenmesinde ve erzak dağıtımındaki gecikmelerden veziri sorumlu tutan askerler bir gece ayaklandılar ve 334 yılı Rebîülâhir ayında (Kasım 945) Hâkim’i öldürdüler. Ölüm tarihi 335 (946) veya 344 (955) olarak da kaydedilmektedir. Bazı kaynaklarda, ayaklanma sırasında olaylardan sorumlu tutulan Hâkim eş-Şehîd’in idam edilmek üzere emîr tarafından askerlere teslim edildiği ileri sürülür.

Eserleri. Çok yönlü bir âlim olan Hâkim eş-Şehîd’in yazdığı nakledilen eserlerin büyük kısmı günümüze ulaşmamıştır. Bilinen eserleri şunlardır: 1. el-Kâfî. Müellif, en önemli eseri olan ve el-Muħtaśarü’l-kâfî diye de anılan bu çalışmasında İmam Muhammed’in zâhirü’r-rivâye* kitaplarını birleştirip tekrarları çıkararak konuları fıkıh bablarına göre tanzim etmiştir. Hanefî mezhebindeki zâhirü’r-rivâye görüşlerin tesbiti konusunda güvenilir bir kitap olan el-Kâfî mezhepte İmam Muhammed’in eserlerinden sonra temel kaynaklardan biri sayılır (yazmaları için bk. Sezgin, I, 443). İmam Muhammed’in nevâdir* rivayete dayanan Kitâbü’ş-Şürût ve Kitâbü’l-Ĥiyel’i ile Ebû Yûsuf’un İħtilâfü Ebî Ĥanîfe ve İbn Ebî Leylâ adlı eserinin de yer aldığı (el-Kâfî, vr. 653b vd.; Serahsî, XXX, 128-215) el-Kâfî’nin birkaç şerhi arasında en önemlisi Şemsüleimme es-Serahsî tarafından kaleme alınan el-Mebsûŧ’tur (I-XXX, Kahire 1324-1331). 2. el-Münteķā. Bir önceki eser gibi mezhep imamı ve talebelerinin görüşlerini toplayan önemli kitaplardan biri olup Takıyyüddin et-Temîmî ve Kâtib Çelebi’nin bazı nevâdir görüşleri de ihtiva ettiğini kaydetmelerine karşılık (eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, I, 36; Keşfü’ž-žunûn, II, 1851) Abdülhay el-Leknevî zâhirü’r-rivâye görüşleri topladığını belirtmektedir (en-NâfiǾu’l-kebîr, s. 17). Ancak eser el-Kâfî kadar yaygınlaşmamış ve zamanla kaybolmuştur.

Hâkim eş-Şehîd’e nisbet edilen diğer eserler de şunlardır: el-Ġurer (Keşfü’ž-žunûn, II, 1202), el-Müstaħlaś mine’l-CâmiǾ (Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 37), Şerĥu’l-CâmiǾ (Sem‘ânî, VII, 426), Uśûlü’l-fıķh (a.g.e., VII, 426), el-İşârât (İbn Âbidîn, I, 21), Muħtaśaru Kitâbi’l-Ĥiyel, el-Muħtaśar. Bunlardan bir kısmının yukarıdaki eserlerin değişik adları veya bazı bölümleri olması mümkündür. İmam Muhammed’in Kitâbü’l-Ĥiyel’inin talebesi Ebû Hafs el-Kebîr tarafından yapılan bir rivayetinin ihtisarı olduğu söylenen Muħtaśaru Kitâbi’l-Ĥiyel bazı araştırmacılara göre müstakil bir eser değildir. Hâkim eş-Şehîd, İmam Muhammed’in bu eserini el-Kâfî içerisinde özetlemiş olup Serahsî’nin el-Mebsûŧ’undaki “Kitâbü’l-Ĥiyel” bu ihtisarın şerhidir. Serahsî, el-Mebsûŧ’un mukaddimesinde ve çeşitli yerlerde el-Kâfî’den söz etmeyip şerhettiği metni el-Muħtaśar adıyla anarken İbn Âbidîn ve Leknevî her ikisini ayrı eser olarak kaydetmekte, Leknevî ayrıca el-Muħtaśar’ın Ebû Abdullah ed-Dâmegānî tarafından şerhedildiğini de belirtmektedir (MecmûǾatü’r-resâǿil, I, 21; el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 182, 185).

BİBLİYOGRAFYA:

Hâkim eş-Şehîd, el-Kâfî, Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 580; Ahmed b. Muhammed el-Halîfe en-Nîşâbûrî, Telħîś-i Târîħ-i Nîşâbûrî (nşr. Behmân Kerîmî), Tahran, ts. (Kitâbhâne-i İbn Sînâ), s. 109; Nerşahî, Târîħu Buħârâ (trc. Emîn Abdülmecîd Bedevî - Nasrullah Mübeşşir et-Tırâzî), Kahire, ts. (Dârü’l-Maârif), s. 18; Gerdîzî, Zeynü’l-aħbâr (nşr. Abdülhay Habîbî), Tahran 1347 hş./1968, s. 154-155; Serahsî, el-Mebsûŧ, I, 3-4; XXX, 128-215; Sem‘ânî, el-Ensâb, VII, 424-426; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VI, 346-347; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 403-404, 458-459; a.mlf., el-Lübâb, II, 217-218; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, III, 313-315; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 215; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 231-232; Temîmî, eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, I, 36; Keşfü’ž-žunûn, II, 1202, 1378, 1851-1852; İbn Âbidîn, MecmûǾatü’r-resâǿil, I, 20-21; Leknevî, el-Fevâǿidü’l-behiyye, s. 182, 185-186; a.mlf., en-NâfiǾu’l-kebîr (Süyûtî, el-CâmiǾu’ś-śaġīr içinde), Beyrut 1406/1986, s. 17; Brockelmann, GAL, I, 182; Suppl., I, 294; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 37; Ziriklî, el-AǾlâm, VII, 242; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XI, 185; Sezgin, GAS, I, 443; Bilmen, Kamus2, I, 365; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 32, 41, 43; Saffet Köse, İslâm Hukukunda Kanuna Karşı Hile, İstanbul 1996, s. 41; Hayreddin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, İstanbul, ts. (İrfan Yayınevi), s. 78, 98, 130; M. Ebû Zehre, Ebû Ĥanîfe, [baskı yeri ve yılı yok] (Dârü’l-Fikri’l-Arabî), s. 216-217, 418-419; M. İbrâhim Ahmed, el-Meźheb Ǿinde’l-Ĥanefiyye (Dirâsât fi’l-fıķhi’l-İslâmî içinde), Mekke, ts. (Matâbiu’s-Safâ), s. 74; Eyyüp Sait Kaya, Hanefi Mezhebinde Nevazil Literatürünün Doğuşu ve Ebü’l-Leys es-Semerkandi’nin Kitabu’n-Nevazil’i (yüksek lisans tezi, 1996), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 18-19, 22, 27; K. V. Zetterstéen, “Nûh”, İA, IX, 346-347.

Beşir Gözübenli