HÂFIZ HÜSNÜ, Enderunlu

(1858-1919)

Türk mûsikisi bestekârı, mevlidhan ve hânende.

İstanbul Üsküdar’da doğdu. Asıl adı bazı eserlerde Hüseyin, bazılarında Mehmed olarak kaydedilir. Babası, Harem İskelesi’ndeki Tâhir Efendi Camii imamı Hâfız Mehmed Hakkı Efendi’dir. Henüz mahalle mektebinde iken sesinin güzelliğiyle dikkati çekti. Daha sonra Sultan Abdülaziz’in isteği üzerine saraya alınarak Enderun’da tahsilini sürdürdü ve hıfzını tamamladı. Yetişmesiyle padişahın da ilgilendiğini kendisi ifade etmiştir.

1875’te Hırka-i Şerif Dairesi müezzinliğine, beş yıl sonra da Enderun Mektebi Kur’ân-ı Kerîm muallimliğine tayin edildi. 1887’de müezzinlik görevi de üzerinde kalmak üzere Hırka-i Şerif Dairesi hademeliğine, 1900 yılında Hırka-i Şerif Dairesi ikinci imamlığına getirildi. Bu arada babasının vefatı üzerine onun camisinde bir müddet imamlık yaptı. Enderun’da başlalalık ve surre emini ağalığı görevlerinde bulundu. Son zamanlarında boğazındaki bir hastalık sebebiyle sesi kısıldığından II. Abdülhamid ve Sultan Mehmed Reşad tarafından ameliyat ettirildi; fakat sesi eski parlaklığına kavuşamadı. Ferik Ahmed Muhtar Paşa’nın kurduğu Müze-i Askerî-i Osmânî bünyesinde faaliyete geçen Mehterhâne-i Hâkānî’de mûsiki dersleri verdi (1914). Yakalandığı dizanteriden kurtulamayan Hâfız Hüsnü 1 Haziran 1919 tarihinde Gureba Hastahanesi’nde vefat etti ve Edirnekapı Mezarlığı’na defnedildi.

Hâfız Hüsnü Efendi parlak sesi ve bestelediği eserlerle şöhret olmuştur. Enderun’daki eğitimi sırasında Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmesinin yanı sıra Sermüezzin Rifat Bey ve Hacı Fâik Bey gibi üstatlardan faydalanarak mûsiki bilgisini ilerletti. Bir müddet sonra mûsiki meclislerinin aranan hânendeleri arasında yer almaya başladı. Bu meclislerde Ali Rifat Bey (Çağatay), Tanbûrî Cemil Bey, Neyzen Aziz Dede, Rahmi Bey, Ziyâ Paşa, Kaşıyarık Hüsâmeddin Efendi, Ûdî Nevres, Halit Lemi Bey (Atlı), Lavtacı Andon, Leon Hanciyan gibi hânende ve sâzendelerle beraber bulundu. Kur’an ve mevlid okurken gösterdiği hassasiyet, ezan okuyuşundaki ses genişliği, dua esnasındaki uzun âmin çekişleri onun en dikkat çekici özelliklerindendir. Dolmabahçe Camii’nde okuduğu ezanın Üsküdar’dan duyulduğu söylenir. Hafif kısık ve yakıcı sesiyle okuduğu mevlidlerde özellikle makam geçkilerindeki ustalığı ve sanatkârane taksimleriyle şöhret bulmuştur. Eserleri duyarak ve yaşayarak okurdu. Mûsiki icrası esnasında ortama çok önem verir, gürültü ve ilgisizliğe tahammül edemezdi. Nitekim Erenköy’deki bir fasıl es-nasında, dinleyiciler arasında fazla konuşma olması üzerine sazı durdurup orada bulunanlara, dinlemek istemeyenlerin dışarı çıkmasını hiddetli bir şekilde hatırlatması, bu konudaki hassasiyetinin bir örneğidir. Edirne’nin Bulgarlar’dan kurtuluşu gününde (21 Temmuz 1913) Selimiye Camii’nde okuduğu ezan ve mevlid, uzun süre hâfızalardan silinmeyecek izler bırakmış icralardandır. I. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa tarafından Fâtih Camii’nde düzenlenen törende okuduğu mevlid, son mevlidi olmuştur. Hâfız Hüsnü’nün yetiştirdiği talebeler arasında Tanbûrî Fâize Ergin ile Hâfız Sâmi en meşhurlarıdır.

Hâfız Hüsnü Efendi, kimseden ders almaksızın kendi kendine üflemesini öğrendiği neydeki ustalığı yanında şarkı, marş ve ilâhi formlarında bestelediği yüze yakın eserle bestekârlıktaki gücünü de ortaya koymuştur. Daha çok Hacı Ârif Bey tesirinin hissedildiği şarkıları arasında, “Çok sürmedi geçti tarab-ı şevk-i bahârım” mısraıyla başlayan bestenigâr şarkısı ile, “Sabâ, tarf-ı vefâdan peyâm yok mu?” mısraıyla başlayan mâhur şarkısı sevilen eserlerdendir. Ayrıca, “Gönül mazhardır envâr-ı cemâle” mısraı ile başlayan bayatîaraban ilâhisi de sıkça okunan eserler arasındadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Ezgi, Türk Musikisi, IV, 123-124; Ergun, Antoloji, II, 654, 682; İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 187; Mustafa Rona, Yirminci Yüzyıl Türk Musikisi, İstanbul 1970, s. 48-51; Özalp, Türk Musikisi Tarihi, II, 26, 52, 116, 122; Cüneyd Kosal, 99 Makamda İlâhîler, İstanbul 1994, s. 30-31; Murat Bardakçı, Refik Bey. Refik Fersan ve Hatıraları, İstanbul 1995, s. 93, 109, 118-122, 130-131; Hayri Yenigün, “Hafız Hüsnü Efendi (Enderunlu)”, Musıkî ve Nota Mecmuası, sy. 17, İstanbul 1971, s. 11; Orhan Nasuhioğlu, “Refik Fersan’dan Hatıralar”, MM, sy. 417 (1987), s. 12-14; sy. 418 (1987), s. 19-20; Öztuna, BTMA, I, 362-363.

Nuri Özcan