HADES

(الحدث)

Namaz gibi bazı ibadetleri ifa etmeye engel olan hükmî kirlilik anlamında fıkıh terimi.

Sözlükte “yakın zamanda meydana gelen, sonradan ortaya çıkan şey” anlamında olup fıkıh ilminde abdestsizlik veya cünüplük dolayısıyla insanda meydana geldiği var sayılan mânevî (hükmî) kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Bu durumda bulunan kimseye muhdis denir. Hadesin karşıtı “maddî kirlilik, pislik” anlamına gelen hubstur.

Hades hades-i ekber (büyük hades) ve hades-i asgar (küçük hades) diye ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cenâbet, hayız ve nifas gibi kirlilik hali büyük hades, abdestle giderilen kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül “tahâret-i kübrâ”, abdest de “tahâret-i sugrâ” şeklinde adlandırılır. Ancak hades kelimesi tek başına kullanıldığında daha çok abdestsizlik hali kastedilmekte (meselâ bk. Buhârî, “Vuđûǿ”, 2, 34, 36; Mergīnânî, I, 14, 25, 29), büyük hades ise genellikle cenâbet kelimesiyle ifade edilmektedir (bk. ABDEST; CENÂBET; GUSÜL).

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ĥdŝ” md.; et-TaǾrîfât, “ĥdŝ” md.; Tehânevî, Keşşâf, I, 278; Müsned, IV, 85; V, 427; Buhârî, “Vuđûǿ”, 2, 34, 36; Kâsânî, BedâǿiǾ, I, 3, 24 vd.; Mergīnânî, el-Hidâye, İstanbul 1986, I, 14, 25, 29; Aynî, ǾUmdetü’l-ķārî, Kahire 1392/1972, II, 376; Tahtâvî, Ĥâşiye Ǿalâ Merâķı’l-felâĥ, Bulak 1318, s. 139; Cezîrî, el-Meźâhibü’l-erbaǾa, I, 1-5; “Hades”, İA, V/1, s. 42; G. H. Bousquet, “Ĥadath”, EI² (İng.), III, 19; “Hades”, Mv.F, XVII, 108-128.

Rahmi Yaran