HAÇ

Hıristiyanlıkta büyük önem taşıyan dinî figür.

İlk devir İslâmî reddiye (polemik) literatüründe haça gösterdikleri saygı sebebiyle hıristiyanlar eleştirilmekle birlikte bu eleştirilerin ağırlık noktasını Hıristiyanlığın teslîs ilkesiyle Hz. Îsâ’nın ulûhiyyeti meselesi teşkil eder. Haçla yahut Hz. Îsâ’nın ölümüyle ilgili konular ise ikinci derecede ele alınmıştır. Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilmesi konusundaki doktriner inanç hıristiyan ilâhiyatında çok önemli bir yere sahiptir. Buna karşılık Kur’ân-ı Kerîm’de hıristiyanların bilgisinin bir zan ve tahminden ibaret olduğu, çarmıha gerilerek öldürülen kişinin Hz. Îsâ olmadığı, fakat onlara öyle gösterildiği ifade edilmiş (en-Nisâ 4/157), İslâmî literatürdeki açıklama ve reddiyeler de bu paralelde gelişmiştir. Hıristiyanların, Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilme olayının bir alâmeti ve hâtırası olarak görüp kutsal saydıkları haça karşı müslümanların tepkisi, dinî bir sembole tepkiden ziyade bu yanlış bilgi ve inancın


eleştirisi anlamını taşır. Öte yandan haça saygı gösterilmesi İslâm toplumunda bir putperestlik davranışı gibi algılanmış ve bu sebeple haçın sembolize ettiği inancı kabul anlamına gelecek davranışlardan müslümanları uzak tutma konusunda büyük hassasiyet gösterilmiştir. Hz. Peygamber’in, “Bir topluma benzeyen kimse onlardan sayılır” (Müsned, II, 50; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4) meâlindeki hadisine dayanılarak gayri müslimlerin inançlarının ifadesi olan kıyafet ve sembollerin kullanılması müslümanlara yasaklanmıştır. Bundan dolayı haç takılması haram kabul edilmiş, elbise, para, yüzük vb. şeylerde haç resminin yer alması en azından mekruh sayılmıştır (İbn Kudâme, I, 628). Ayrıca haçla ve üzerinde haç resmi bulunan maddelerle ilgili üretim, dağıtım, satım vb. işlemler içki, domuz eti gibi İslâm’a göre haram olan eşya ya da mal bağlamında değerlendirilmiştir (Mv.F, XII, 88-89, 91).

Hz. Peygamber zamanında hıristiyanlarla olan ilişkilerde geniş bir müsamahanın varlığı müşahede edilmektedir. Hâlid b. Velîd tarafından Resûl-i Ekrem’in huzuruna esir olarak getirilen Dûmetülcendel hâkimi Ükeydir b. Abdülmelik’in boynunda bir haç vardı (Vâkıdî, III, 1030). Yine Hz. Peygamber zamanında gayri müslimlerle yapılan anlaşmalarda hıristiyanların İslâm toplumunda haçlarını açıkça taşımaları hususunda herhangi bir sınırlama yer almadığı gibi, Necran hıristiyanlarıyla yapılan anlaşmada da hıristiyanların haçları ve tasvirleri koruma altına alınmıştır.

Hz. Ebû Bekir döneminden başlamak üzere hıristiyan toplulukları ile yapılan anlaşmalarda onların bayram günlerinde haç çıkarabilecekleri hükmü yer alır. Hz. Ömer tarafından Kudüs halkına verilen emanda hıristiyanlara haçlarının korunacağı bildirilmiştir. Onun zamanında gerçekleştirilen fetihlerin ardından müslümanlarla hıristiyanların yoğun olarak birlikte yaşadıkları merkezlerde, özellikle bayram vb. kutlamalar sırasında hıristiyanların haç dolaştırmalarına sınırlamalar getirildiği bilinmektedir. Daha sonra da zaman zaman görülen ve dinî olmaktan çok içtimaî, siyasî ve idarî birtakım sebeplere dayanan bu tür düzenlemeler genellikle büyük merkezlerde uygulanmıştır. Öte yandan hıristiyanların kendi mâbedlerinde haç bulundurmalarına ve müstakil olarak yaşadıkları yerleşim merkezlerinde haç taşımalarına izin verilmiştir. Hatta Fatımî Halifesi Hâkim-Biemrillâh zamanında olduğu gibi bazı dönemlerde diğer dinî gruplardan ve özellikle müslümanlardan ayırt edilmeleri için geleneksel kıyafetlerini korumaları yanında boyunlarında haç taşımaları da istenmiştir.

Klasik dönem İslâm toplumlarında gayri müslimlerden, dinî kimliklerini gösteren geleneksel kıyafetlerini koruyarak müslümanlara benzememelerinin istenmesi ve onlarla bir arada yaşarken uymaları gerekli görülen birtakım hususlar, sadece müslüman toplumlarında değil Ortaçağ toplum anlayışında hâkim olan içtimaî telakkilerden ve pratik faydalardan kaynaklanmıştır. Günümüzde inanç, ibadet ve âyinler yanında çeşitli din mensuplarının kullandıkları kıyafet ve semboller, temel insan haklarının sağladığı din ve vicdan hürriyeti çerçevesinde ele alınmakla birlikte, bu hürriyetin kullanımı sırasında her ülkede kamu düzeni ve genel ahlâkla bağlantılı olarak çeşitli kısıtlamalara gidilebilmektedir (ayrıca bk. GAYRİ MÜSLİM).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, II, 50; VI, 140; Buhârî, “Tevĥîd”, 23, “Mežâlim”, 31, “BüyûǾ”, 102, “Enbiyâǿ”, 49; Müslim, “Îmân”, 242, 243; İbn Mâce, “Fiten”, 33; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 4, “Melâĥim”, 14; Tirmizî, “Fiten”, 54; Ebû Yûsuf, el-Ħarâc, Kahire 1977, s. 137 vd.; Vâkıdî, el-Meġāzî, III, 1030; Belâzürî, Fütûĥ (Rıdvan), s. 75, 76; İbn Kudâme, el-Muġnî, I, 628; Kurtûbî, el-İǾlâm (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkā), Kahire 1980, IV, 410, 431, 415, 416; İbn Kayyim el-Cevziyye, Aĥkâmu ehli’ź-źimme (nşr. Subhî es-Sâlih), Beyrut 1983, II, 719; İbn Müflih el-Makdisî, el-Âdâbü’ş-şerǾiyye ve’l-mineĥu’l-merǾiyye, Kahire 1987, III, 504; Şevkânî, Neylü’l-evŧâr, II, 113, 118; İbn Âbidîn, Reddü’l-muĥtâr (Kahire), I, 648; VI, 391-392; A. S. Tritton, The Caliphs and Their Non-Muslim Subjects, London 1930, s. 5, 6 vd., 115-116, 118, 120, 124-125; Elmalılı, Hak Dini, III, 1665; L. W. Barnard, The Graeco-Roman and Oriental Background of the Iconoclastic Controversy, Leiden 1974, s. 14 vd.; Mustafa Fayda, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, İstanbul 1989, s. 129-130, 139, 146, 173; Mehmet Aydın, Müslümanların Hıristiyanlığa Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Konya 1989, s. 16, 168; S. H. Griffith, “Faith and Reason in Christian Kalām: Theodore Abü Qurrah on Discerning the True Religion”, Christian Arabic Apologetics During The Abbasid Period: 750-1258 (ed. Samir Khalil Samir - Jorgen S. Nielsen), Leiden 1994, s. 4; M. N. Swanson, “The Cross of Christ in the Earliest Arabic Melkite Apologies”, a.e., s. 117-118; Levent Öztürk, İslâm Toplumunda Birarada Yaşama Tecrübesi, İstanbul 1995, s. 125, 129 vd.; Habîb Zeyyât, “Simâtü’n-Naśârâ ve’l-Yehûd fi’l-İslâm: eś-śalîb ve’z-zünnâr ve’l-imâme ve’l-ġıyâr”, el-Meşrıķ, XLIII, Beyrut 1949, s. 195; S. H. Nasr, “The Islamic View of Christianity”, Christianity Through Non-Christian Eyes (ed. Paul J. Griffiths), New York 1992, s. 128; A. J. Wensinck - [D. Thomas), “al-Śalīb”, EI² (İng.), VIII, 980; “Taślîb”, Mv.F, XII, 88-89, 91; M. Akif Aydın, “Din (Gayri Müslimler)”, DİA, IX, 326, 327.

Mustafa Yayla