GÜFTÎ

(ö.1088/1677)

Divan şairi ve şuarâ tezkiresi yazarı.

Edirne’de doğdu. Asıl adı Ali olan şairin hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Tahsilini Edirne’de yaptıktan sonra 40 akçe ile müderris olmuş, azledilmesinin ardından kadılığa geçmiştir. Divanındaki “Selânik Seyahatnâmesinden anlaşıldığına göre bir ara kadılıkla Selânik’te bulunduktan başka uzun müddet yine kadılıklarla Rumeli’de dolaşmıştır. Selânik’te şair Tâlib ile tanışan Güftî, şair Vâhid ve Neşâtî ile de dostluk kurmuştur. İlmiye ricali içinde haklarında en fazla kaside yazdığı kişiler olan Şeyhülislâm Karaçelebizâde Abdülaziz’den ve özellikle Şeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi’den himaye gördüğü anlaşılmaktadır. Nitekim Bahâî Efendi şeyhülislâm olunca Güftî de Bağdat kadısı olmuştur. Ayrıca tezkiresinde Abdülaziz ve Bahâî efendilerden övgü ile bahsetmesi de bunu göstermektedir. Bazı saray mensupları ve devlet ileri gelenleriyle ilgili manzumeleri bulunmakla beraber onların himayesini elde edip etmediği belli değildir.

Şiirlerinden ve tezkiresinde söylediklerinden anlaşıldığına göre Güftî’nin hayatı mihnet ve yoksulluk içinde geçmiştir. Kıymeti takdir edilmemiş, hayatta beklediklerine kavuşamamıştır. Güftî, içinde bulunduğu zamandan ve değer bilmez çevreden hemen her eserinde şikâyet eder. Özellikle Gamnâme adlı mesnevisinde, şiir ve ilimle faziletin takdir bulmayıp aksine liyakatsizlerin rağbet gördüğünden acı acı yakınırken tezkiresinin çeşitli yerlerinde yaşadığı ülkede şiirden anlayanlar bulunmadığı için ona değer verilmediğini ifade etmektedir.


Hayatta sürekli mahrumiyet içinde yaşaması Güftî’de bedbahtlık duygusu uyandırmış, onun bu psikolojisi istihzaya, zaman zaman da hicve yönelmesine sebep olmuştur. Güftî, tezkiresinde kendisini telâşçı, zayıflıktan kadîdi çıkmış, tiryaki bir züğürt olarak tasvir eder.

Mürettep bir divanı olan Güftî daha çok gazel ve rubâîde başarı göstermiştir. Kuvvetli bir nazım dili ortaya koyan şair manzumelerinde kederli bir ruh hali aksettirir. Rubâîlerinde zevkçe Azmîzâde Mustafa Hâletî’ye yaklaşan Güftî, tahmis ve nazîrelerinde de sanatkârane bir kabiliyet göstermiştir.

Eserleri. 1. Divan. İçindeki şiir sayısı yazma nüshalarına göre değişen divanda toplam sekiz mesnevi, bir na‘t, yetmiş altı kaside, yirmi sekiz kıta, üç terkibibend, yedi tahmîs, bir müseddes, bir muhammes, 269 gazel, on iki tarih, iki müfred, 113 rubâî yer almaktadır. Bazıları külliyat halinde bulunan divan nüshaları arasında Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindeki yazma (Bağdat Köşkü, nr. 162) müellif hattı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Atatürk Üniversitesi’nde (Agâh Sırrı Levend, nr. 123-125), Süleymaniye (Hamidiye, nr. 1113), Nuruosmaniye (nr. 4959/33) ve İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 1861, 462/11) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır (TYDK, II, 442-443; Karatay, II, 157). 2. Teşrifâtü’ş-şuarâ. Manzum olarak kaleme alınmış “hezel-hiciv” vadisinde bir şairler tezkiresidir. Güftî bu eserinde kendisi de dahil çağdaşı olan şairleri ele alarak hicveder.

Bu arada devrinden ve talihinden şikâyetlerini de tekrarlar. Tezkirede nüshadan nüshaya değişen şair sayısı toplam 106’yı bulmaktadır. Bunların bir kısmı sadece bu eserde yer almaktadır. Bilinen dört nüshası Millet (Ali Emîrî, Manzum, nr. 1324) ve İstanbul Üniversitesi (TY, 1533, 9619, 462/11) kütüphanelerindedir. 3. Zafernâme. Varadin fethi münasebetiyle yazdığı 646 beyitlik bir manzume olup başında otuz dört beyitlik bir na‘t vardır. Zafernâme’nin iki yazması, divanın Agâh Sırrı Levend nüshası ile Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi nüshasının sonunda (Bağdat Köşkü, nr. 162, vr. 90b-107b) bulunmaktadır. Güftî üzerinde doktora çalışması yapan Kâşif Yılmaz bu üç eserin tenkitli metnini hazırlamıştır (bk. bibl.). 4. Gamnâme. Varadin kadısı iken yazdığı ve 21 Ramazan 1062’de (26 Ağustos 1652) tamamladığı 2000 beyitlik bir mesnevi olup devriyle ilgili bir şikâyetnâmedir. İlk defa Bursalı Mehmed Tâhir Edirne’de Selimiye Kütüphanesi’nde bir nüshasının mevcut olduğunu haber vermişse de eser bu kütüphanede bulunamamıştır. Gamnâme’nin diğer bir nüshası M. Fuad Köprülü’nün bildirdiğine göre kendi kitaplığındaki “Güftî Külliyatı” içinde yer almaktadır, s. Hilye-i Güftî. Nüshası tesbit edilemeyen ve bazı kaynaklarda Düvâzdeh İmam adıyla da zikredilen bu manzum eserde Hz. Hasan ve Hüseyin ile aşere-i mübeşşerenin hilyelerinin yer aldığı belirtilmektedir (Kocatürk, s. 458). 6. Şâh u Dervîş. Şeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi adına başlayıp tamamlayamadığı bir mesnevi tercümesidir. İlk defa Bursalı Mehmed Tâhir’in haber verdiği bu eserin de bilinen tek nüshası M. Fuad Köprülü’deki “Güftî Külliyatı” içindedir. 7. Zellenâme. Hiciv vadisinde küçük bir mesnevi olup bir nüshası aynı külliyatta bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Riyâzî, Riyâzuş-şuarâ, İÜ Ktp., TY, nr. 761, vr. 114b; Safâî, Tezkire, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2549, vr. 237b; Beliğ, Nuhbetü’l-âsâr, s. 454-460; a.e., İÜ Ktp., TY, nr. 1182, vr. 79b-80b; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, İÜ Ktp., TY, nr. 81, s. 688-691; Âsım, Tezkire, İÜ Ktp., TY, nr. 2401, s. 54; Sicill-i Osmânî, IV, 76; Ahmed Bâdî, Riyâz-ı Belde-i Edirne, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 10392, s. 538-542; Osmanlı Müellifleri, II, 391; Tahir Olgun, Manzum Bir Muhtıra, İstanbul 1931, s. 37; Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, İstanbul 1939, s. 252; Faruk K. Demirtaş (Timurtaş), XVII. Asır Şairlerinden Güftî ve ‘Teşrîfât-üş-Şüerâ’ (mezuniyet tezi, 1946), Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, nr. 227; a.mlf., “XVII. Asır Şairlerinden Edirneli Güftî ve Teşrîfât-üş-Şüerâsı”, TDED, II/3-4 (1948), s. 193-221; TCYK, I, 585; TYDK, II, 442-443; Karatay, Türkçe Yazmalar, II, 157; Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 458; Banarlı, RTET, II, 698-699; Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 303-305; Kâşif Yılmaz, Güftî, Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği, Tezkireciliği ile Divânı, Zafernâmesi ve Teşrifâtü’ş-Şuarâsının Tenkidli Metni (doktora tezi, 1983), Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Ed. Fak. (bir nüshası İSAM Ktp., nr. 8380); Köprülüzâde Mehmed Fuad, “Edirneli Güftî”, Millî Mecmua, nr. 108, İstanbul 1928, s. 1735-1736; nr. 109 (1928), s. 1750-1751; “Güftî”, TDEA, III, 382.

Kâşif Yılmaz