GÂLİB-BİLLÂH

الغالب بالله

Şeyh Ebû Abdillâh el-Gâlib - Billâh Muhammed b. Yûsuf b. Muhammed el-Ensârî en-Nasrî (ö.671/1273)

Nasrîler’in kurucusu ve ilk hükümdarı (1232-1273).

591’de (1195) Arcûne’de (Arjona) doğdu. Mensup olduğu Nasrîler’in, Hazrec kabilesinin reisi sahâbî SaǾd b. Ubâde’nin soyundan geldiği söylenmektedir. Ancak bu konuda başka rivayetler de vardır. Gâlib-Billâh, İbnü’l-Ahmer ve I. Muhammed adıyla da bilinir. “Ahmer”, tenindeki hafif kırmızılıktan dolayı dedesine verilmiş bir lakaptır. İbn İzârî, Nasrîler’in alâmet olarak yalnız bu rengi kullandıklarını, hep al ata bindiklerini, yazıları bu renk kâğıda yazdıklarını, İbn Hûd’un Abbâsîler’in alâmeti olan siyah rengi elbiselerinde aksettirmesi gibi onların da al renkli elbiseler giydiklerini belirtir. Bu renk, hıristiyan kaynaklarında Bermejo (kızıl) diye tanınan VI. Muhammed ve diğer aile fertlerinde de görülmeye devam etti. Nasrî sultanları kırmızı rengi saraylarında, kubbelerinde ve bayraklarında bir alâmet olarak benimsediler.

Muvahhidler 1212’de İkâb Savaşı’nda (Las Navas de Tolosa) mağlûp olunca Endülüs’teki çok sayıda İslâm şehir ve kalesi hıristiyanların eline geçti. Bu sırada Belensiye (Valencia) bölgesi dışında bütün Endülüs’ü ele geçiren İbn Hûd’un ordusu, Liyûn (Leon) Kralı IX. Alfonso karşısında Mâride’de (Merida) yenilgiye uğradı (627/1230). Aynı yıl III. Fernando (Ferdinand) kuvvetlerini Şerîş’in (Jerez) tepelerine doğru çekti. 629’da ise (1232) İbnü’l-Ahmer İbn Hûd’a tâbi olmaktan vazgeçip Arcûne’de halkı kendisine tâbi olmaya çağırdı. Kumandanların, fakihlerin ve âlimlerin de desteğiyle Vâdîâş (Guadix) ve Besta’yı (Baza) kendine bağladı. Arcûne’den sonra Ceyyân’ı da (Jaen) hâkimiyeti altına aldı. 630’da (1232) kendisine biat edildi ve aynı yıl Şerîş de ona itaatini bildirdi. Bütün bu gelişmelerde kumandanı Abdülmelik b. Sanâdid’in büyük payı vardır. Bir süre sonra Kurtuba halkı da İbnü’l-Ahmer’e biat etti; fakat halkına iyi davranmadığı için Kurtuba’dan kovuldu. 631 (1233-34) yılında şehir yeniden İbn Hûd’un eline geçti. Bu esnada müslümanlar Endülüs’te yaşanan karışıklıklardan dolayı büyük bir sıkıntı içinde idiler. İbnü’l-Ahmer aynı yıl İşbîliye’yi (Sevilla) ele geçirdi, ancak yaklaşık otuz gün şehre hâkim olabildi. İşbîliyeliler onu şehirden çıkardılar ve yeniden İbn Hûd’a biat ettiler. Gâlib - Billâh, İbn Hûd gibi başlangıçta bir süre Abbasî Halifesi Müstansır-Billâh’a bağlılığını bildirmiş ve onun adına hutbe okutmuştur. Daha sonra “emîrü’l-müslimîn” unvanını aldı ve 26 Ramazan 635 (12 Mayıs 1238) tarihinde Gırnata’da kendisine biat edildi. Böylece Gırnata Nasrîler’in başşehri oldu.

Gâlib-Billâh dış siyasette Kastilya (Castilla, Kaştale) kralını hoşnut etmeyi, Mağrib ve Tunus sultanları ile de iyi


geçinmeyi hedef edinmişti. Başlangıçta Mağrib sultanlarına bağlıydı ve uzak görüşlülüğü, zekâsı ve liyakatiyle Endülüs’te Muvahhidler idaresini yeniden ihya etmekte olan bir lider görüntüsü verdi. Bu sebeple onlar tarafından tanındı, yardım ve destek gördü. 636 (1238-39) yılında Muvahhidler’den Abdülvâhid er-Reşîd’e biat etti. 637’de (1239-40) bu biatini yeniledi. Bu durum Abdülvâhid er-Reşîd’in 640’ta (1242) ölümüne kadar devam etti. Onun ölümünden sonra bu defa hutbeyi Hafsî Sultanı I. Ebû Zekeriyyâ Yahya adına okuttu. Bunun üzerine sultan cihada destek vermek maksadıyla kendisine çok miktarda yardım gönderdi.

Gâlib-Billâh döneminde hıristiyanlar İslâm topraklarında ilerlemeye devam ettiler. III. Fernando’nun hedefi, Kurtuba’dan sonra Gırnata’nın savunma hatlarını da ortadan kaldırmaktı. Fernando iki günlük bir kuşatmadan sonra Arcûne’yi ele geçirdi (Kasım 1244); Ceyyân ise yedi ay süreyle kuşatmaya dayandı. Fakat Gâlib-Billâh bu şehri kurtaramadı. III. Fernando ile şehri ve bazı kaleleri ona bırakma karşılığında antlaşma imzaladı (643/ 1246). Antlaşmadan sonra erginlik çağındaki müslümanlar şehri terkettiler, diğerleri ise hıristiyanlarla birlikte kaldılar; bunlara “müdeccen” denilir. Gâlib-Billâh yapılan antlaşma ile Fernando’nun hâkimiyetini tanımayı, yıllık 150.000 altın haraç vermeyi ve gerektiğinde askerî yardımda bulunmayı taahhüt ediyordu. Ceyyân Antlaşması, Gırnata’da kurulan Nasrî Emirliği’nin Kastilya Krallığı tarafından tanınması demekti. Bu antlaşma Gırnata emîrini Kastilya’ya boyun eğmeye mecbur bırakmıştı. Gerçekten de antlaşmaya sadık kalan Galib-Billâh İşbîliye kuşatmasında krala 500 atlı gönderdi. Daha sonra Şerîş, Erkuş (Arcos), Şezûne (Sedona), Lebrîha (Lebrija) ve Leble’ye (Niebla) yönelik saldırılara da katıldı. Bu durum 1262 yılma kadar devam etti.

Ceyyân Antlaşması’ndan sonraki yirmi yıl barış içinde geçti. Gâlib-Billâh bu sayede Mâleka, Meriye ve diğer komşu şehirlere karşı koydu. Gırnata Sultanlığı’nı güçlendirme fırsatı buldu. Halbuki bu dönem Endülüs’te en sıkıntılı günlerin yaşandığı bir dönemdi. 652 (1254) yılında İşbîliye dışında Alfonso ile bir araya gelip yeniledikleri bu antlaşma ile ittifak daha da güçlendi.

Endülüslü mahallî liderlerin çoğunun kendisine boyun eğmesinden sonra durumu kuvvetlenen Galib-Billâh, hıristiyanlara kaptırdığı bazı toprakları geri almak düşüncesiyle Sebte’ye göz dikti. 659 (1261) yılında Sebte Valisi Azafî buraya saldıran Gırnata kuvvetlerinin kumandanı Zâfir’i öldürdü ve Gırnata donanmasının tamamına yakınını ele geçirdi. Daha sonra X. Alfonso Kâdis, Şerîş, İsticce ve Leble’yi işgal etti.

Gâlib-Billâh 1265 yılının sonlarında sınırlarını tahkim etti. Bu sırada onun 150 kadar şehir ve kaleyi Alfonso’ya terketmesinin ardından Mürsiye ve diğer bölgelerden müdeccenler Benî Ahmer topraklarına göç etmeye başladı. Gâlib-Billâh düşmanlarını zayıflatmak için aralarına nifak sokmaya çalıştı. 1267 yılında üç ay boyunca sürdürdüğü Mâleka kuşatması başarısızlıkla sonuçlandı. Kastilya asilzadeleri 1272’de X. Alfonso’yu tanımayı reddedip Don Filip (Alfonso’nun kardeşi) ve Nuno Gonzalez kumandasında Gırnata’ya gittiler. Gâlib bunları çok iyi karşıladı, Nuno Gonzalez’i Şenîl sarayında ağırladı; onu Benî Eşkîlûle’ye karşı kullanmak istiyordu.

Elhamra Kalesi’nin bulunduğu yerde yeni bir kasabanın (bugünkü Elhamra) kurulması talimatını veren ve cami, hamam gibi birçok hayır eseri yaptıran Gâlib-Billâh, 671 yılının Cemâziyelâhir ortalarında (Ocak 1273) attan düştü ve 29 Cemâziyelâhir 671’de (21 Ocak 1273) vefat etti. Sebîke tepesindeki Eskicami Kabristanı’na defnedildi. Yerine “Fakih” lakabıyla tanınan oğlu II. Muhammed geçti. Ebü’l-Bekâ er-Rundî Ravżatü’l-üns ve nüzhetü’n-nefs’i ona ithaf etmiş, birçok şehir ve kaleyi X. Alfonso’ya terketmesi üzerine de Riŝâǿü’l-Endelüs’ü kaleme almıştır.

İbnü’l-Hatîb’in kaydettiğine göre Gâlib-Billâh lükse ve rahatına düşkün değildi. Çok sade giyinir, kıt kanaat geçinmeyi ve bir bedevî gibi yaşamayı tercih ederdi. Savaşlara bizzat katılır, güçsüz kimselere yardım ederdi. Haftada iki gün halkla görüşürdü. Bu sırada şairler şiir okur, heyetler gelir giderdi. Özel toplantılarında itibarlı kimselerin, üst düzey görevlilerin ve başkadıların tavsiyelerini dinlerdi.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Hatîb, el-İhâta, II, 92-101; İbn Haldun, el-Ǿİber, IV, 170 vd.; Makkarî, Nefhu’t-tîb, I, 446-454; A. Prieto Vives, Formación del reino de Granada, Madrid 1929; C. Torres Delgado, El antiguo reino nazari de Granada (1232-1340), Granada 1974; Anwar G. Chejne. Muslim Spain, Minneapolis 1974, s. 97-99; M. A. Ladero Quesada, Granada, Historia de un pais islámico, Madrid 1979; L. S. de Lucena, Granada, León 1983; R. Villa-Real, Historia de Granada, Granada 1987; A. Gala, Granada de los Nazaríes, Barcelona 1992; I. S. Allouche, “La révolte des Banû Aškilûla”, Hespéris, XXV, Paris 1938; M. Gómez Moreno, “Granada en el siglo XIII”, Cuadernos de la Alhambra, II, Granada 1966; Abbâdî, “el-AǾyâd fî memleketi Gırnata”, Mecelletü’l-MaǾhedi’l-Mısrî, XV, Kahire 1970; M. J. Rubiera. “Los Banû escallola”, Andalucia Islâmica, Granada 1983; J. D. Latham, “Naśrids”, El2 (İng.), VII, 1020-1021; Abdülkerîm Halîfe, “Ebü’l-Bekâ er-Rundî”, DİA, X, 298-299; Mehmet Özdemir, “Elhamra Sarayı”, a.e., XI, 30.

Câsim el-Ubûdî