GÂİB

الغائب

Şiî fırkalarınca, ölmediği halde insanlar arasından ayrıldığına ve bir gün döneceğine inanılan lider için kullanılan sıfat.

“İnsanlar arasında bulunmayan” veya “onlar tarafından görülemeyecek şekilde gizlenmiş olan” anlamındaki gâib kelimesi İslâm tarihinde özellikle Şiî fırkaları tarafından, ölmediğine ve kıyametten önce mutlaka bir gün dönerek kendilerini kurtaracağına inandıkları önderleri hakkında bir sıfat olarak kullanılır.

Mevcut belgelere göre bu sıfat ilk defa, Muhtâriyye-Keysâniyye fırkası tarafından Mehdîliği ile paralel olarak Muhammed b. Hanefiyye (ö. 81/700) için kullanılmıştır. Daha sonra Şiîler’in hemen hemen bütün kolları bu kolun kurucusunu veya son temsilcisini gâib imam olarak görmüşlerdir. Gâib inanışının en yaygın şekline İmâmiyye-İsnâaşeriyye fırkasında rastlanır. Bu fırkaya göre on ikinci imam Muhammed el-Mehdî, babası Hasen el-Askerî’nin 260 (873) yılında vefatından sonra evlerindeki serdâba girerek gözden kaybolmuştur; ancak Muhammed Mehdî halen sağdır ve kıyametten önce mehdî sıfatıyla dönerek (rec’at) zulümle dolmuş bulunan dünyada adaleti hâkim kılacaktır. Onlara göre bu bir inanç esasıdır. Sünnî âlimleri gâib ve rec’at anlayışına iltifat etmemişlerse de bazı kesimlerde bu telakki bir halk inanışı olarak muhtelif şekillerde göze çarpmaktadır (bk. GAYBET).

BİBLİYOGRAFYA:

Nevbahtî, Fıraku’ş-ŞiǾa, s. 25-26, 79-80, 90-93; Eşǿarî, Makâiat (Ritter), s. 18-19; Küleynî, el-Usû minel-Kâfî, I, 235-242; İbn Bâbeveyh, Kemâlü’d-dîn ve temâmü’n-niǾme (nşr. Ali Ekber el-Gaffârî), Kum 1405, II, 383-384, 479-482; Şeyh Müfîd. el-İrşâd, Beyrut 1399/1979, s. 346-366; Bağdadî, el-Fark (Abdülhamîd), s. 23, 64-65; Ebû CaǾfer et-Tûsî, el-İktisâd fîmâ yeteǾalleku bi’l-iǾtikâd, Necef 1399/1979, s. 36’l-372;’Şehristârû el-Milel (Kîlânî), I, 150, 170-171; Muhammed es-Sadr, Târîhu’l-gaybeti’s-suğrâ (baskı yeri yok), 1392/1972, s. 36’l-393; Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşǿetü’l-fikri’l-felsefî fî’l-İslâm, Kahire 1977, II, 216-217.

Ethem Ruhi Fığlalı