FEVÂTİHU’s-SÜVER

فواتح السور

Sûrelerin başlangıç cümleleri anlamında bir tefsir terimi.

“Bir şeyin evveli; açış, giriş, başlangıç” anlamındaki fâtihanın çoğulu olan fevâtih ile sûrenin çoğulu olan süver kelimesinin birleşmesinden meydana gelmiştir.

İnsanlara hitap ederken söze onların ilgisini çekecek bir ifade ile başlamak edebî sanatlardan biri olarak kabul edilir (bk. BERÂAT-i İSTİHLÂL). Üstün edebî özelliklere sahip bulunan Kur’ân-I Kerîm’in sûrelerinin başlangıçları bu açıdan incelenmiş, gerek müstakil kitaplarda gerekse tefsir, tefsir usulü ve Kur’an ilimlerine dair eserlerde konu üzerinde etraflıca durulmuştur (meselâ bk. Zerkeşî, I, 164-181; Taşköprizâde, II, 520-521; Süyûtî, II, 967-975). Bu konuya ilmî ve edebî açıdan bakış yapan âlimler, her bir sûrenin hem ifade şekli hem de mâna itibariyle muhatabın ilgisini çekecek, âdeta onu dinlemeye zorlayacak çarpıcı bir ifade ile başladığını tesbit etmişlerdir. Sûre başlangıçlarının bu özellikleri on madde halinde özetlenmiştir.

1. Övgü ile başlayanlar. Bu nevi sûreler, Allah’ı acz ve eksiklik niteliği taşıyan sıfatlardan tenzih eden (sebbeha, tebâreke) veya O’nu kemal sıfatlarıyla nitelendiren (hamd) bir ifade ile başlamaktadır. Böylece Allah’a karşı duyarlı olan insan fıtratı bu üslûpla harekete geçirilerek sözün devamının dinlenmesi sağlanmaktadır. “Hamd âlemlerin rabbi Allah’a mahsustur” (el-Fâtiha 1); “Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı teşbih etmektedir” (el-Hadîd 57); “Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah yüceler yücesidir” (el-Mülk 67) gibi. Bu gruba giren on dört sûre şunlardır: Fâtiha, En’âm, Kehf, İsrâ, Furkān, Sebe’, Fâtır, Hadîd, Haşr, Saf, Cum‘a, Tegābün, Mülk, A‘lâ.

2. Hecâ harfleriyle başlayanlar. Yirmi dokuz sûrenin başında “elif-lâm-mîm”, “yâ-sîn”, “kāf gibi mânaları bilinmeyen ve “hurûf-i mukattaa” denilen harfler bulunmaktadır. Bakara, Âl-i İmrân, A‘râf, Yûnus, Hûd, Yûsuf, Ra‘d, İbrâhîm, Hicr, Meryem, Tâhâ, Şuarâ, Neml, Kasas, Ankebût, Rûm, Lokmân, Secde, Yâ-sîn, Sâd, Mü’min, Fussılet, Şûra, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkāf, Kāf ve Kalem sûreleri bu gruba dahildir (bk. HURÛF-ı MUKATTAA).

3. Ünlemle başlayanlar. “Ey” mânasındaki “yâ eyyühâ” ile başlayan on sûre vardır. Bunların beşinde “Ey nebî!” (el-Ahzâb 33; et-Talâk 65; et-Tahrîm 66), “Ey örtünüp bürünen!” (el-Müzzemmil 73), “Ey bürünüp sarınan!” (el-Müddessir 74) şeklinde doğrudan Hz. Peygamber’e; üçünde “Ey iman edenler!” (el-Mâide 5; el-Hucurât 49; el-Mümtehine 60) diye müminlere ve diğer ikisinde de “Ey insanlar!” (en-Nisâ 4; el-Hac 22) ifadesiyle bütün insanlara seslenişle söze başlanmaktadır.

4. Haber cümlesiyle başlayanlar. Bir haber veya bilgi vererek söze başlayan sûrelerin sayısı yirmi birdir. “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” (el-Kamer 54); “Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir” (el-Müminûn 23); “Sana savaş ganimetlerinden soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah’a ve Resulü’ne aittir” (el-Enfâl 8) meâlindeki âyetlerde olduğu gibi sûrenin ilk âyetinde ilgi çeken açıklamalar yapılmış, haber ve bilgi verilmiştir. Tevbe, Nahl, Enbiyâ, Nûr, Zümer, Muhammed, Feth, Rahmân, Mücâdile, Hâkka, Meâric, Nûh, Abese, Kadr, Beyyine, Kâria, Tekâsür, Kevser sûreleri bu kısma dahil diğer sûrelerdir.

5. Yemin ile başlayanlar. Sayıları on yediye ulaşan bu sûrelerin beşinde önem ve özelliklerinden dolayı bazı zaman dilimlerine (el-Kıyâme 75; el-Fecr 89; el-Leyl 92; ed-Duhâ 93; el-Asr 103), altısında mekân ve cisimlere (et-Tûr 52; en-Necm 53; el-Burûc 85; et-Târık 86; el-Beled 90; eş-Şems 91), beşinde meleklere ve savaş atları, rüzgâr gibi bazı güçlere (es-Sâffât 37; ez-Zâriyât 51; el-Mürselât 77; en-Nâziât 79; el-Âdiyât 100), birinde de incir ve zeytine (et-Tîn 95) yemin edilerek söze başlanmaktadır (daha geniş bilgi için bk. AKSÂMÜ’l-KUR’ÂN).

6. Şart ile başlayanlar. Yedi sûrede (Vâkıa, Münâfikūn, Tekvîr, İnfitâr, İnşikāk, Zilzâl, Nasr) söze başlanırken şart cümlesi kullanılmıştır. “Kıyamet koptuğu zaman...” (el-Vâkıa 56); “Allah’ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah’ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit...” (en-Nasr 110/1-2) gibi şart cümleleriyle, bu şartın gerçekleşmesi halinde daha neler olacağı hususunda muhatapların merak duyguları harekete geçirilmektedir.

7. Emirle başlayanlar. Tamamı Mekkî olan altı sûreden beşinin başında “de, söyle” mânasına gelen “kul” emri yer alırken (el-Cin 72; el-Kâfirûn 109; el-İhlâs 112; el-Felâk 113; en-Nâs 114) bir sûre de “oku” mânasındaki “ikra’” emriyle başlamaktadır (el-Alak 96) “De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam” (el-Kâfirûn 109/1-2); “De ki: O Allah birdir” (el-İhlâs 112) şeklinde sûreye emirle başlanmasında, emredilen hususun zihinlere iyice yerleştirilmesi ve sözün devamına ilgi gösterilmesinin sağlanması gibi hikmetler olduğu söylenebilir. A‘lâ sûresi şekil bakımından emirle başlıyorsa da âlimler onu övgü ile başlayan grup içinde mütalaa etmişlerdir.

8. Soru ile başlayanlar. Muhatapla diyalog kurmak ve söylenenlere ilgisini çekmek için fikirlerin soru cümleleri halinde şekillendirilmesi edebiyatta başvurulan bir yoldur. Kur’an’da da şu altı sûrenin farklı soru edatlarıyla başladığı görülür: İnsân, Nebe’, Gāşiye, İnşirâh, Fîl, Mâûn, “Dini yalanlayanı gördün mü?” (el-Mâûn 107) gibi.

9. Kınama ile başlayanlar. İki sûrenin başında “yazıklar olsun! vay haline!” gibi kınama ve azarlamayı ifade eden “veyl” lafzı (el-Mutaffifîn 83; el-Hümeze 104), bir sûrenin başında da “kurusun! yok olsun!” mânası taşıyan “tebbet” fiili (Tebbet 111) bulunmaktadır.

10. Sebep bildirme ile başlayan sûre. Kurân-ı Kerîm’de sadece Kureyş sûresine illet ve sebep gösterme (ta’lîl) edatı olan “lâm” harfiyle başlanmaktadır. Sûrenin ilk âyetinde, Allah’ın Kureyş kabilesine inkâr edemeyecekleri lutuflarda bulunduğu gerekçe gösterilerek bu kabile insaf ve imana davet edilmektedir.

Fevâtihu’s-süver konusu, ulûmü’l-Kur’ân’a dair kitaplarda ayrı bir başlık altında ele alınıp incelendiği gibi bu alanda telif edilmiş müstakil eserler de vardır. Gazzâlî’ye nisbet edilen Fevâtiĥu’s-süver (Esrârü’l-fevâtiĥ; Diyanet İşleri Başkanlığı Ktp., nr. 217, 189 varak), İbn Ebü’l-İsba‘a ait el-Ħavâtirü’s-sevâniĥ fî esrâri’l-fevâtih


(Keşfü’ž-žunûn, I, 727), ve İbnü’d-Düreyhîm’in Kenzü’d-dürer fî ĥurûfi evâǿili’s-süver’i (a.g.e., II, 1514) bu tür eserlerden bazılarıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, “ftĥ”, “vyl”, “tbb” md.leri; Taberî, CamiǾu’l-beyân (Şâkir), I, 205-224; Zerkeşî, el-Burhân, I, 164-181; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, II, 520-521; Süyûtî, el-İtķān (Bugā), II, 967-975; Keşfü’ž-žunûn, I, 727; II, 1514; Ca‘fer Şa‘âr, Pezûheşî der Bûre-i Fevâtiĥ-i Süver”, Yâdnâme-i Üstâd Hâc Mîrzâ Yûsûf ŞaǾǾâr, Tahran 1973, s. 5-10; İbrâhim Ali Ömer, el-Ķurǿânü’l-Kerîm, Târîħuh ve âdâbüh, Küveyt 1404/1984, s. 99-l0l; Muhammed el-Hasnâvî, el-Fâśıla fi’l-Ķurǿân, Beyrut 1406/1986, s. 198-205; Muhammed Ahmed İbrâhim, Ĥurûfü’l-muǾceme fî fevâtiĥu’s-süver, Küveyt 1413/1992, s. 23-46; Âişe Abdurrahman, el-İǾcâzü’l-beyânî li’l-Ķurǿân ve mesâǿilü İbni’l-Ezraķ, Kahire, ts. (Dârü’l-Maârif), s. 140-205; Abdülvehhâb Hamûde, “Reǿyün fî teǿvîli fevâtiĥi’s-süver”, Risâletü’l-İslâm, XII/1, Kahire 1960, s. 74-78; İyâde b. Eyyûb el-Kebîsî, “İmǾânü’n-nažar fî fevâtiĥi’s-süver”, ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye, XXV/2, İslâmâbâd 1990, s. 5-42.

Abdurrahman Çetin