FAKÎRİ

فقيرى

XVI. yüzyıl divan şairi.

Rumeli’de Üsküp’e bağlı Kalkandelen (Tetova) kasabasında doğdu. Kendisinden bahseden tezkirelerde asıl adı belirtilmediği gibi doğum ve ölüm tarihleri hakkında da bilgi yoktur. Latîfî ve Kınalızâde Hasan Çelebi’nin onu Yavuz Sultan Selim zamanında (1512-1520) ölmüş göstermelerinin, Kanunî Sultan Süleyman’a sunduğu Risâle-i Ta‘rifât’ın 941 (1534-35) olarak verdiği yazılış tarihi karşısında asılsız olduğu anlaşılmaktadır. Sicill-i Osmânî’de de Kanunî devrinde öldüğü kaydedilmektedir.

Medrese kültürüne sahip bulunduğu anlaşılan Fakîrî’nin şiirlerinde Kur’an ve hadis ilimlerinden gelen çeşitli unsurlara rastlanmaktadır. Evliya Çelebi onun ânında şiir söyleme kabiliyetinden söz etmektedir. Orta derecede bir şair olan Fakîrî’nin divanı bilinmemekle beraber çeşitli nazîre mecmualarında bir divançe teşkil edecek miktarda gazelleri vardır. Fakîri asıl ününü Risâle-i Ta‘rifât ve Şehrengîz-i İstanbul adlı eserleriyle yapmıştır. Onun şiirindeki mahallîlik yönünü aksettiren bu iki eserde özellikle muhtelif tabaka ve mesleklerden insanlarla devrin sosyal hayatına yer verilmiştir. Bu sebeple eserleri sanat bakımından önemsenecek bir seviyede olmamakla beraber tarihî birer vesika değeri taşırlar. Dilinin sade oluşu yanında manzumelerinde divan şiirinde nâdir görülen, sonraları kullanılmaz olmuş bazı deyimlere de rastlanmaktadır.

Eserleri.

1. Şehrengîz-i İstanbul. Yirmi beş beyitlik bir girişten sonra Hz. Peygamber’in ve Kanunî Sultan Süleyman’ın övgüsüne geçilen eserde önce bir ilkbahar tasviriyle İstanbul’un methi yapılır. Daha sonra şehrin en ünlü güzeline uzunca bir manzume ile yer verilip arada başka bir İstanbul tasvirinden sonra diğer kırk üç güzel ele alınıp anlatılır. Fakîrî’nin bunlarla ilgili tasvirlerinde yer yer müstehcen ve mizahî bir yön kendini gösterir. Eserin Köprülü Kütüphanesi ile (Fâzıl Ahmed Paşa, 9/2; vr. 62a-87b) İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde (TY, nr. 3051) birer nüshası vardır. Ayrıca Köprülü Kütüphanesi’nden istinsah edilen bir nüsha Atatürk Üniversitesi Agâh Sırrı Levend kitapları arasında kayıtlıdır (nr. 189-190).

2. Risâle-i Ta‘rîfât. Eserde XVI. yüzyıl Osmanlı Cemiyeti içindeki çeşitli meslek, mevki ve sınıftan kimseler üçer beyitlik manzumelerle ele alınarak portreleri çizilmiş, gerçekçi bir şekilde bunların kıyafetleri ve davranışları ile haklarındaki mevcut düşünceler aksettirilmiştir. 941 (1534-35) yılında Kanunî Sultan Süleyman’a sunulan eserin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki nüshası (TY, nr. 351) 158 faslı ihtiva etmekte olup sonunda telif tarihini belirten beyit de bulunmaktadır. Bu nüsha mevcutların en tam olanıdır. Köprülü Kütüphanesi nüshasında (Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 279, vr. 73a-97b) fasıl sayısı 122’dir. Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüsha ise (Fâtih, nr. 5424, vr. 89a-93b) eksik olup içinde yalnız doksan altı fasıl vardır.

3. Sâkīnâme. İki varaktan ibaret olan bu manzume İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki bir mecmua ile (TY, nr. 4097) Atatürk Üniversitesi Agâh Sırrı Levend kitapları arasındaki bir yazmanın içinde mevcuttur.

4. Letâif. Kaynaklar Fakîrî’nin böyle bir eserinden söz etmemekle beraber Türkische Handschriften’de yer alan Fakîrî külliyatı (Bk. bibl) içinde Letâif adlı bir eser de bulunmakta ve başında şu ibare yer almaktadır: “Bu letâif, hayli igen mergûb Fuzûlî-i zaman Mevlânâ Fakîrî letâifindendir ki zikr ü beyân ve şerh ü iyân olunur”. Eserde Sâdullah Çelebi’den İstanbul kadısı olarak bahsedilmesi ve Sâdullah Çelebi’nin 930’da (1523-24) bu göreve tayin edilmiş olması Letâif in Fakîrî tarafından yazıldığı kanaatini kuvvetlendirmektedir. Eserin on sekizinci latifesinde şair Figānî (ö. 938/1532) ve Basîrî’den (ö. 941/1535) “merhum” olarak söz edilmesi, kitabın belli aralıklarla uzun bir süre içinde kaleme alındığını göstermektedir. Eserdeki otuz dört latifenin yirmi ikisi insanlarla, sekizi hayvanlar, dördü de diğer şeylerle ilgilidir. İnsanlarla ilgili olanların içinde on ikisi Ahmed Paşa, Necati Bey, Hayalî, Figānî gibi meşhur şahsiyetlere dairdir. Bazı latifeler müstehcendir. 1, 2, 3, 6, 8, 10 ve 18 numaralı latifeler Gülçin Ambros tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiştir (Bk. bibl). Eserde yer alan latifelerden bazılarının Fakîrî’ye ait olmadığı söylenebilir. Bunların bir kısmının. Lâmiî Çelebi’nin (ö. 938/1532) topladığı ve oğlu Abdullah Çelebi tarafından bir araya getirildiği kaydedilen Letâifnâme adlı eserden (İÜ Ktp., TY, nr. 3814) alındığı anlaşılmaktadır.

Fakîrî’nin Edirneli Nazmî’nin Mecmûatü’n-nezâir’inde (Nuruosmaniye Ktp. nr. 4222) elli üç gazeli yer almaktadır. Ayrıca Pervâne Bey Mecmuası ile (TSMK, Bağdat Köşkü, nr. 406) İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan nazîre mecmualarında da (TY, nr. 1547, 2955) gazelleri vardır.


BİBLİYOGRAFYA:

Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ, vr. 201b-202a; Latîfî, Tezkire, s. 268; Kınalızâde, Tezkire, II, 768-769; Beyânî, Tezkire, İÜ Ktp., TY, nr. 2568, vr. 68a; Riyâzî, Riyâzü’ş-şuarâ, İÜ Ktp., TY, nr. 761, vr. 107 ab;; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 347; Sicill-i Osmânî, IV, 25; Mustafa İzzet, Şehr-engizler (mezuniyet tezi, 1936), İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ktp., Tez, nr. 76, s. 56-59; Nesrin, Fakîrî’nin Risâle-i Ta‘rifât’nın Edisyon Kritiği (mezuniyet tezi, 1939), İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ktp., Tez, nr. 41; İsmail Ulçügür, Fakîrî ve Risâle-i Ta‘rifat‘ı (mezuniyet tezi, 1947), İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Ktp., Tez, nr. 220; Agâh Srrı Levend, Türk Edebiyatında Şehr-engizler ve Şehr-engizlerde İstanbul, İstanbul 1958, s. 31-33, 97-101; Kâşif Yılmaz, Fakîrî, Şehr-engiz-i Fakîrî Risâle-i Ta‘rifât (yüksek lisans tezi), Atatürk üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; H. Sohrweide, Türkische Handschriften, Wiesbaden 1981, Band XIII, s. nr. 283; Haluk İpekten v.dğr., Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara 1988, s. 126; Köprülüzade Mehmed Fuad, “Meddahlar-Türklerde Halk Hikâyeciliği Tarihine Âid Bazı Maddeler”, TM, I (1925), s. I, 45; Gülçin Ambros (Vienna), “The Letā’if of Faqīrī, Ottoman poet of the 16 th century”, WZKM, LXXX (1990), s. 59-78; Kâmûsü’l-a‘lâm, V, 3417; Fahir İz. “Fakīrī”, EI²(ing.), II, 758; “Fakîrî”, TDEA, III, 151.

Kâşif Yılmaz