EYS

الأيس

Bazı ilk devir İslâm filozofları ve kelâmcıları tarafından varlık veya var olan nesneler için kullanılan terim.

“Yokluk” ve “yok olan şey” anlamındaki leys kelimesinin karşıtıdır. Arap dilinde çok az bir kullanım alanı bulunan ve ilk defa filozof Kindî’nin felsefî risâlelerinde görülen eys terimi Allah’ın varlığı, sıfatları ve âlemin yaratılmışlığı söz konusu edilirken kullanılmıştır. Kindî’ye göre Allah, “geçmişte ve gelecekte üzerinden asla yokluk geçmeyen” (لم تكن ليس ليساً ولا تكون ليساً أبداً) “mevcudiyetini daima sürdüren” (لم يزل ولا يزال أيساً) gerçek varlıktır. Varlığının sebebi bulunmayan Allah bütün varlıkları (evsât) yoktan (leys) yaratan ilk sebep ve gerçek fâildir (müeyyis). Çünkü yok olan bir şey kendi kendini var edemez, var olmak için mutlaka bir sebebe muhtaçtır. Bu sebep de daima var olan ve başka hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah’tır (Resâǿil, s. 58-60). İbn Sînâ genellikle varlığı vücûd, yokluğu da adem kelimeleriyle karşılamakla birlikte bazan varlık yerine eys. adem yerine de leys terimlerini kullanmıştır. Nitekim ilim sıfatından söz ederken Allah’ın bir şeyi varlık alanına çıkmadan önce yok (leys), meydana geldikten sonra var (eys) olarak bildiğini belirtir (el-İşârât, III, 292).

Hârizmî, İslâm kelâmcılarının eys terimini eserlerinde kullandıklarını söylüyorsa da (Mefâtîhu’l-Ǿulûm, s. 17) bu kullanım pek yaygınlık kazanmış değildir. Tesbit edilebildiği kadarıyla eys sadece bazı İsmâiliyye kelâmcılarının eserlerinde görülmektedir (Meselâ bk. Hamîdüddin el-Kirmânî, s. 49-52). İlk İslâm filozofu olan Kindî’nin eysi hem Allah hem de yaratıklar hakkında kullanmasına karşılık İsmâiliyye kelâmcılarından Ebû Ya’kūb es-Sicistânî ve Hamîdüddin el-Kirmânî varlık kavramının, dolayısıyla eysin Allah’a atfedilemeyeceğini ileri sürerler. Çünkü Allah’ı varlıkla nitelemek O’nun varlığa yani bir bakıma başkasına muhtaç olmasını gerektirir, halbuki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Eğer Allah varlık sıfatıyla nitelenebilseydi cevher veya araz türünden bir varlık olacak, ayrıca ya zâtı veya başkası tarafından meydana getirilmesi gerekecekti: oysa hatıra gelebilecek bu gibi ihtimallerin tanrı kavramıyla bağdaşması imkânsızdır.

Öyle anlaşılıyor ki İsmâilî müellifler eleştirilere hedef olmamak için vücûd yerine eys terimini tercih etmişler ve bu terim aracılığıyla Allah’ın varlıkla nitelenemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak bu görüş, sonuçta Allah’ın gerçek bir varlık değil sadece zihnî bir kavram olduğu düşüncesine götüreceğinden sakıncalıdır. Zira insan zihninde herhangi bir iz bırakmayan aşırı tenzih fikri Allah’a inanıp bağlanmayı güçleştirdiği gibi âtıl ve pasif bir tanrı anlayışına da yol açmaktadır. Ayrıca bütün varlıkları cevher ve araz kategorisi içinde düşünmek ve her var olanı bu çerçevede değerlendirmek mantık açısından isabetli değildir. Kelâm ve İslâm felsefesinde vücûd, mevcûd, adem ve ma’dûm kavramlarının kullanılmaya başlandığı IV. (X.) yüzyıldan itibaren eys ile leys veya “lâ eys” terimleri çok az kullanılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “eys”, “lys” md.leri; Cemil Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 183-184; Kindi. Resâǿil, s. 53, 58-60; Hârizmî, Mefâtîhu’l-Ǿulûm, Kahire 1342, s. 17, 18; İbn Sînâ. el-İşârât (nşr. Süleyman Dünyâ), Kahire 1985, III, 292; Hamîdüddin el-Kirmânî, er-Ri-sâletü’l-mevsûme bi’l-mudıyye fi’l-emr ve’l-âmir ve’l-meǿmûr (MecmüǾatü resâǿil içinde, nşr. Mustafa Gâlib), Beyrut 1403/1983, s. 49-52; Abdurrahman Bedevi, Mezâhibü’l-İslâmiyyîn, Beyrut 1973, II, 220-224.

Yusuf Şevki Yavuz