et-TEMHÎD

(التمهيد)

Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) kelâma dair eseri.

Kitabın adı Paris nüshasında et-Temhîd fi’r-red Ǿale’l-mülĥideti’l-muǾaŧŧıla ve’r-Râfiża ve’l-Ħavâric ve’l-MuǾtezile, Süleymaniye (Ayasofya) ile Âtıf Efendi kütüphanelerindeki nüshalarında Kitâbü Temhîdi’l-evâǿil ve telħîśı’d-delâǿil şeklindedir. Müellif el-Beyân adlı eserinde bu kitabına et-Temhîd adıyla atıfta bulunmakta (s. 88), ayrıca eser çeşitli kaynaklarda bu adla geçmektedir (et-Temhîd, nşr. McCarthy, neşredenin girişi, s. 28). et-Temhîd’i neşredenlerin de belirttiği gibi kitabın ismine yapılan ilâveler müstensihlere veya bazı araştırmacılara ait olmalıdır. Yaklaşık doksan babdan meydana gelen et-Temhîd’in muhtevasını mukaddime ve girişten sonra beş bölüm halinde ele almak mümkündür. Mukaddimede eserin “emîr”in isteği üzerine kaleme alındığı belirtilmekte ve içeriğine kısaca işaret edilmektedir. Bu emîr Büveyhî Hükümdarı Adudüddevle’dir (DİA, I, 393). İbn Asâkir, Bâkıllânî’nin eserini Adudüddevle’nin hocalığını yaptığı oğlu için kaleme aldığını söylemektedir (Tebyînü keźibi’l-müfterî, s. 120). Eserin girişi bilgi meselesiyle ilgili olup burada ilmin tarifi, kısımları, beş duyu, iç duyu, istidlâl çeşitleri, delil ve istidlâl münasebeti gibi hususlar özlü biçimde işlenmiştir. Allah’ın varlığı konusuna ayrılan birinci bölüm insan bilgisinin yöneldiği alanlar (mâlûmat), varlık çeşitleri, âlemin yaratılmışlığı gibi meselelerle başlayıp Allah’ın varlığı, birliği, hay, alîm, semî‘, basîr, mütekellim ve mürîd gibi sıfatlarının açıklanmasıyla devam eder. Ardından İslâm’ın ulûhiyyet anlayışına ters düşen inanç gruplarının görüşleri reddedilir. Bunlar âlemin bir yaratıcı olmadan kendiliğinden meydana geldiği anlayışı, yedi yıldız telakkisini benimseyenler, düalistler, Mecûsîler, Allah’ı cevher diye niteleyen hıristiyanlar, ekānîm-i selâse, ittihâd ve hulûl konularıdır. İkinci bölümün başında nübüvveti benimsemeyen Berâhime tenkit edilir. Hz. Muhammed’in nübüvvetini inkâr eden yahudiler, Mecûsîler, Sâbiîler ve hıristiyanların bu bağlamdaki telakkileri tartışılır; i‘câzü’l-Kur’ân’ın yahudi ve hıristiyanlarca kabul edilmeyişi eleştirilir. Yahudilerin Hz. Mûsâ’dan sonra bir peygamberin ve şeriatın gelmeyeceği, dolayısıyla Mûsâ şeriatının neshedilmediğine dair ileri sürdükleri delillerin geçersizliği ispat edilir.

et-Temhîd’in en hacimli kısmı Allah’ın sıfatlarına ayrılan üçüncü bölümüdür (s. 220-387). Müellif konuya Mücessime’yi eleştirmekle başlar. Ardından Mu‘tezile kelâmcıları tarafından kabul edilmeyen hayat, ilim, kudret gibi mâna sıfatlarının zât-ı ilâhiyyeye nisbetinin gereği hakkında bilgi verilip Ebû Hâşim el-Cübbâî’nin “ahvâl” teorisi tenkit edilir ve Mu‘tezile’nin mâna sıfatlarının reddine dair ortaya koyduğu deliller çürütülür. Bâkıllânî zât-ı ilâhiyyeye sıfat nisbet etmekle O’nu vasfetmek arasındaki fark üzerinde durarak (mâna sıfatları-mânevî sıfatlar; bk. SIFAT) isim-müsemmâ münasebetini konu edinir; ilâhî isim veya sıfatların taksimine değinir; harflerden ve lafızdan oluşmayan ilâhî kelâmın mahlûk olmadığı meselesini geniş biçimde tartışır; Mu‘tezile’nin bazı anlayışlarına kısaca temas ettikten sonra yine sıfat bahsine döner. Burada haberî sıfatlardan “vech” ve “yed” kavramları, ayrıca rü’yetullah konusu işlenir. Ardından irade ve kudret sıfatları çerçevesine giren kader meselesi ele alınır; önce ilâhî iradenin bütün nesne ve olaylara taalluku üzerinde durulur, ihtiyarî fiillerin teşekkülünde beşerî kudretin de rol aldığına temas edilir; Mu‘tezile’ce benimsenen “tevellüd”ün yanlışlığı belirtilir ve ihtiyarî fiillerin sadece kulun iradesiyle meydana gelemeyeceği anlatılır. Ehl-i sünnet tarafından Mu‘tezile’ye Kaderiyye denmesinin sebebine değinildikten sonra -kelâm kitaplarında kader meselesine bağlı konular olarak incelenen- rızık, fiyatların yükselmesi-düşmesi, ecel, hidayet ve sapıklık bahisleri işlenir.

Dördüncü bölümde büyük günah işleyenlerin durumu çerçevesinde iman, islâm, esmâ ve ahkâm konuları incelenir. Burada önce iman, islâm ve küfrün tanımı ve açıklanması yapılır, ardından fâsıkın (büyük günah işleyen mümin) mümin olup olmadığı hususu tartışılır, va‘d ve vaîd terimleri konu edinilir, şefaatin mürtekib-i kebîre için de vâki olacağı hususu ispat edilmeye çalışılır. et-Temhîd’in beşinci bölümü devlet başkanlığı (imâmet) hakkındadır. Bâkıllânî burada daha önce Menâķıbü’l-eǿimme adlı kitabına giriş niteliğinde bir risâle yazdığını, risâleyi bazı ilâve ve çıkarmalarla bu eserine naklettiğini belirtir. Müellif, Şîa’nın “nas tezi”nin eleştirisine bir giriş olmak üzere bilgi vasıtalarından haberin mânasını, çeşitlerini, mütevâtir haberle haber-i vâhidi kısaca işler. Ardından Hz. Ali’nin imâmetine dair “nas” diye aktarılan haberlerin eleştirisine ve


ihtiyar (tercih/seçim) yönteminin ispatına geçer. Kendisine biat edilecek imamın özelliklerini anlatır. Daha sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin imâmetlerinin meşrûiyetini, Şîa mensuplarının ileri sürdüğü iddiaları, Hz. Ali ile bazı ashap grupları ve Havâric arasındaki anlaşmazlıklara değinir, bu arada büyük İslâm çoğunluğunun imâmete dair Sünnî görüşünü de ortaya koyar.

et-Temhîd’de tartışma üslûbu (“Eğer denilirse ...” “şöyle cevap verilir ...”) kullanılmıştır. Eserde âhiret bahisleri dışında Sünnî kelâmının hemen bütün konuları ele alınmış, daha sonra gelen Eş‘arî kelâmcıları için bir örnek ortaya konmuştur. Kitaptaki tartışmaların çoğunun Mu‘tezile’ye yönelik olduğu görülmektedir. Bu arada İslâm dışı gruplarla ilgili eleştirilerle imâmete dair açıklamaların fazla uzatıldığı kabul edilmektedir. et-Temhîd, Bâkıllânî’nin doğduğu tarihlerde vefat eden Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin Kitâbü’t-Tevĥîd’iyle mukayese edildiğinde hacim bakımından birbirine yakın olan bu iki eserden et-Temhîd’de muhtevanın beşte birinden fazla bir kısmının Sünnî kelâmının ikinci derecedeki konuları arasında yer alan imâmete ayrıldığı görülür. İki eserde konuların ele alınışı genel kültür, mantıkî bağlantı, ilmî üslûp ve naslara başvuru açısından karşılaştırıldığında Kitâbü’t-Tevĥîd’in daha üstün olduğu ortaya çıkmaktadır.

et-Temhîd’in bugüne kadar üç nüshası tesbit edilmiştir. Bunlardan birincisi 472’de (1079) istinsah edilen Paris nüshası olup (Bibliothèque Nationale, nr. A 6090) varak 61a’dan itibaren İmâdüddin neşrine göre 191 sayfa eksiktir (s. 242-433). İkinci nüsha Süleymaniye (Ayasofya, nr. 2201, istinsah tarihi 478 [1085]), üçüncü nüsha Âtıf Efendi kütüphanelerindedir (istinsah tarihi 555 [1160] olup halen bu kütüphanede yer almamaktadır, krş. McCarthy, neşredenin girişi, s. 27). Eser ilk defa Mahmûd Muhammed el-Hudayrî - Muhammed Abdülhâdî Ebû Rîde tarafından et-Temhîd fi’r-red Ǿale’l-mülĥideti’l-MuǾaŧŧıla ve’r-Râfiża ve’l-Ħavâric ve’l-MuǾtezile adıyla yayımlanmışsa da (bk. bibl.) burada sadece Paris nüshasına dayandığından metnin üçte birinden fazlası eksiktir. Neşrin sonuna Kādî İyâz’ın Tertîbü’l-medârik’inde Bâkıllânî’ye ait biyografi kısmı eklenmiş ve et-Temhîd hakkında bazı notlar konmuştur. R. J. McCarthy, Kitâbü’t-Temhîd adıyla gerçekleştirdiği neşirde (bk. bibl.) üç nüshayı göz önünde bulundurmakla birlikte imâmet bahsine yer vermemiş, buna sebep olarak da imâmetin kelâmın temel konularından olmayışını ve kendisinin bu kısmı neşretmeye hazır bulunmayışını zikretmiştir (neşredenin önsözü, s. 21-23). et-Temhîd’in İmâdüddin Ahmed Haydar tarafından (Kitâb) Temhîdü’l-evâǿil ve telħîśu’d-delâǿil adıyla yapılan neşri metnin tamamını ihtiva etmekte olup matbu iki nüshaya dayanmaktadır. et-Temhîd üzerine Ebü’l-Kāsım Abdülcelîl b. Ebû Bekir er-Rabaî ed-Dîbâcî (İbnü’s-Sâbûnî) et-Tesdîd fî şerĥi’t-Temhîd adıyla bir şerh yazmıştır (Süleymaniye Ktp., Turhan Vâlide Sultan, nr. 20/1; Rabaî için bk. Hasan Hüsnî Abdül-vehhâb, I, 390-391). et-Temhîd’le ilgili çeşitli makaleler kaleme alınmış olup bazıları şunlardır: Armand Abel, “Le chapitre sur le Christianisme dans le Tamhîd d’al-Bâqillânî” (Etudes d’orientalisme dédiées a la mémoire de Lévi-Provençal, Paris 1962, I, 1-11); “Le chapitre sur l’imâmat dans le Tamhîd d’al-Bâqillânî” (Le Shî’isme imâmite, Paris 1970, s. 55-68); Jose M. Forneas Besterio, “al-Tamhîd De al-Bâqillânî y su transmision an al-Andalus” (Miscelanea de Estudios Arabes y Hebraicos, XXVI-XXVII/2 [Granada 1977-1979], s. 433-440); Kambiz Ghaneasbassiri, “The Epistemological Foundation of Conceptions of Justice in Classical Kalâm: A Study of ‘Abd al-Jabbâr’s al-Mughnî and Ibn al-Bâqillânî’s al-Tamhîd” (Journal of Islamic Studies, XIX/1 [Oxford 2008], s. 71-96).

BİBLİYOGRAFYA:

Bâkıllânî, et-Temhîd (nşr. İmâdüddin Ahmed Haydar), Beyrut 1407/1987, tür.yer.; a.e. (nşr. Mahmûd Muhammed el-Hudayrî - M. Abdülhâdî Ebû Rîde), Kahire 1366/1947, s. 241-259, 260-273, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 28-31; a.e. (nşr. R. J. McCarthy), Beyrut 1957, neşredenin girişi, s. 21-23, 26-28; a.mlf., el-Beyân (nşr. R. J. McCarthy), Beyrut 1958, s. 88; İbn Asâkir, Tebyînü keźibi’l-müfterî, s. 120; Sezgin, GAS, I, 609; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Kitâbü’l-ǾUmr fi’l-muśannefât ve’l-müǿellîfîne’t-Tûnisiyyîn (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî - Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1990, I, 390-391; Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmi: Giriş, İstanbul 2010, s. 57-58; a.mlf., “Allah”, DİA, II, 496; Abdülkerim Özaydın, “Adudüddevle”, a.e., I, 393; Mustafa Sinanoğlu, “Hıristiyanlık”, a.e., XVII, 369; a.mlf., “Reddiye”, a.e., XXXIV, 519-520; M. Mansûr Hâşimî, “et-Temhîd”, Dânişnâme-i Cihân-i İslâm, Tahran 1383/2004, VIII, 195-200.

Bekir Topaloğlu