et-TASRÎF

(التصريف)

Ebû Osman el-Mâzinî’nin (ö. 249/863) yazdığı, günümüze ulaşan ilk sarf kitabı.

Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ından itibaren nahiv eserlerinde nahiv ve sarf konularıyla idgam, ibdâl, kalb, imâle, işmâm, ibtidâ-vakf gibi kıraate ve fonetiğe dair meseleler nahiv adı altında ve karışık biçimde ele alınıyordu. Nitekim el-Kitâb’ın ikinci kısmının çoğunu sarfla ilgili meseleler teşkil etmektedir. Daha sonra yazılan el-Muķteđab (Müberred), el-Mufaśśal (Zemahşerî) ve el-Elfiyye (İbn Mâlik) gibi nahiv eserlerinde de aynı sistem görülür. Yalnız İbnü’l-Hâcib el-Mufaśśal’ın nahivle ilgili konularını özetleyip el-Kâfiye, sarfla ilgili konularını da eş-Şâfiye adıyla ayrı eserlerde toplamıştır. Ebû Osman el-Mâzinî, el-Kitâb’ın içinde dağınık şekilde yer alan sarf meselelerini kendisi fazla bir şey katmadan ve Sîbeveyhi’nin yöntemini değiştirmeden bir araya getirip tasnif etmiş, et-Taśrîf ile sarf ilmini nahivden ayırıp bağımsız bir disiplin haline getirmiştir; bu çalışmasıyla da eseri günümüze ulaşan ilk dil âlimi olarak kabul edilmiş, bundan dolayı sarf ilminin kurucusu sayılmıştır. Onun et-Taśrîf’inden önce Ali b. Hasan el-Ahmer, Yahyâ b. Ziyad el-Ferrâ ve Ahfeş el-Evsat’a da zamanımıza kadar gelmeyen bu adla eserler nisbet edilmiştir (Sezgin, VIII, 118; IX, 69, 133). Mâzinî et-Taśrîf’te, Arap dilinde henüz derinleşmeyen ve diğer nahiv meselelerini bilmeyenlerin sarf ilmine dalmalarının doğru olmayacağını, nitekim Arapça’nın bir üstünlüğü sayılan idgam ve imâle hakkında soru soranların çoğunu kurrânın teşkil ettiğini, bu meselelerin onlar için bir sorun oluşturmasının diğer nahiv konularını bilmemelerinden kaynaklandığını belirtir (İbn Cinnî, II, 340). Mâzinî’nin eseri günümüze Müberred, İbnü’s-Serrâc, Ebû Ali el-Fârisî ve İbn Cinnî senediyle intikal etmiştir (a.g.e., I, 6). et-Taśrîf’e el-Münśıf adıyla bir şerh yazan İbn Cinnî eserin sarf kitapları içinde en mükemmel, gereksiz uzatmalardan, eskilerin anlamsız lafızlarından, yenilerin birçok hatasından uzak bir telif olduğunu belirtir (a.g.e., I, 5).

İsim ve fiil kalıplarının karışık biçimde incelendiği eser yedi bölümden meydana gelir. 1. İsim ve fiil kalıplarında bulunan ziyade harfler ve yerleri, ilhâk, med, mâna değişikliği için ve asıl itibariyle ziyade olanlar, sülâsî ve rubâî mücerred fiil ve isim kalıpları, humâsî mücerred isim kalıpları, isim ve fiil kalıplarında kıyasî (muttarid) ve şâz ilhaklar, elif ve nûn ziyadesi, vasıl ve kat‘ hemzeleri ve yerleri, mezîd fiil kalıplarındaki ziyadeler, isim ve fiillerde ziyade harflerin (ا، ت، س، ل، م، ن، و، هـ، ي) yerleri, değişim ve dönüşümleri. 2. İlk harfi illetli (vâv, yâ, elif/hemze) olan (misâl) isim ve fiil kalıplarındaki değişim, dönüşüm ve düşmeleri (i‘lâl). Vâv ile “yâ”nın birbirine, hemzeye ve “tâ”ya dönüştüğü isim ve fiil kalıpları, iftiâl kalıbında vâv ve “yâ”nın “tâ”ya dönüşmesi. 3. Ecvef fiil ve isimlerin kalıp ve sîgalarındaki değişim, dönüşüm ve düşmeler, kendisi harekeli, önü sahih/sâkin harf olan illet harfinin harekesinin önüne geçtiği ve kendisinin sâkin kaldığı isim ve fiil kalıpları, vâv ile “yâ”nın değişime uğramadan sahih harf gibi kullanıldığı isim ve fiil kalıpları ile sîgaları, bazı ecvef isimlerin düzensiz çoğullarında çoğul elifinden sonraki vâv ile “yâ”nın hemzeye dönüştüğü örnekler, ecveflerde vâv ile “yâ”nın birbirine dönüştüğü yerler, son harfi hemze olan ecvef kelimelerdeki değişiklikler. 4. Nâkıs isim ve fiil kalıpları ile kiplerindeki değişim, dönüşüm ve düşmeler, nâkıs isim ve fiil kalıplarındaki vâv ile “yâ”nın birbirine dönüştüğü yerler. 5. Son iki harfi yâ olan lefîf, makrûn ve mefrûk lefîfler, ortası hemzeli mefrûk lefîf türünden fiil ve isim kalıpları ile kiplerindeki değişim, dönüşüm ve düşmeler, lefîflerde taz‘îften (şeddelilik ya da aynı harften iki adet bulunması) doğan bazı meseleler. 6. “رمي، غزا، قال، باع، وأى، أوى، ودّ” gibi illetli fiillerden “اغدودن، قمطر، هدملة، قوصرّة، عنكبوت، اطمأنّ...، تَرْقُوَةٌ، عُنفوان، قمحدُوّة” gibi kalıplara uygun veya “فعيلول، فعليل، فعلول، فَيْعُول، مَفعلة” gibi kalıplara uygun ve birçoğu yapay olan kelime kalıp ve vezinlerini bulma alıştırmaları. 7. İftiâl babında tâ (ت) harfinin “ŧâ”ya (ط) ve “dâl”e (د) dönüşmesi.

et-Taśrîf’te sarf konuları Arap dilinde geçen müfredatın çoğunu kapsayacak biçimde bol örnekle, kıyasî ve şâz olanlar, bazı Arap lehçelerindeki farklı kullanımlar sebepleri belirtilerek açıklanmıştır. Eserin birçok yerinde geçen, “Bunlar sikalardan alınmıştır” ifadesiyle Arapça bilgisine güvenilen Araplar ve Arap dili âlimleri kastedilmiş olmalıdır. Zira kitapta Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Ahfeş el-Evsat, Yûnus b. Habîb, Asmaî, Ebû Ubeyde gibi dilcilerin görüşleri sıkça geçmektedir. Mâzinî yer yer bu görüşleri yorumlayıp aralarında tercihler yaptığı gibi kendi görüşlerine de yer vermiştir. Nitekim bir yerde (İbn Cinnî, I, 307) Medine kārii İmam Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın kıraatinde yeterli sarf bilgisine sahip olmadığı için birçok hatanın bulunduğunu ifade etmiştir. Eserde ve özellikle eserin altıncı bölümünde zikredilen kalıplara göre illetli fiillerden yapay vezin tesbiti örneklerine bol miktarda yer verilmesi, Sîbeveyhi’den intikal eden mirasın bir araya toplanması yanında müellifin kendi ilâvelerinin de bulunduğunu göstermektedir. Çünkü Mâzinî’nin bu konuda mâhir olduğu, öğrencilerini iyi yetiştirdiği, diğer dilcilerle, bilhassa Kûfeli dil âlimleriyle giriştiği tartışmalarda bu yönüyle galip geldiği kaydedilmektedir. Başta İbn Cinnî şerhi el-Münśıf olmak üzere daha sonra yazılan birçok sarf kitabında “mesâil müşkile, mesâil avîśa” gibi başlıklar altında bu tür yapay vezin bulma alıştırmalarına genişçe yer verilmiştir.

Eser İbn Cinnî’nin şerhiyle birlikte günümüze ulaşmıştır (nşr. İbrâhim Mustafa - Abdullah Emîn, I-III, Kahire 1373-1379). Sarf ilmi alanında en güvenilir kaynak olan


şerh üç bölümden meydana gelmektedir. İlk iki ciltte et-Taśrîf’in parça parça metni ve her parçanın devamında şerhi, üçüncü ciltte “Tefsîrü’l-luġa min Kitâbi’t-Taśrîf li’l-Mâzinî” başlığı altında metinde geçen garîb kelimelerle anlaşılması zor yerlerin izahı, son kısımda da “Mesâil fî (min) avîsi’t-tasrîf” başlığıyla yapay vezin tesbiti temrinleri ele alınmıştır. Arap dil âlimi Ebü’l-Bekā İbn Yaîş’in bu şerhe bir hâşiye yazdığı kaydedilmektedir (Keşfü’ž-žunûn, I, 412).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Cinnî, el-Münśıf (nşr. İbrâhim Mustafa - Abdullah Emîn), Kahire 1373-79/1954-60, I, 1, 5, 6, 307; II, 340; ayrıca bk. tür.yer.; Keşfü’ž-žunûn, I, 412; Brockelmann, GAL, I, 131; Sezgin, GAS, VIII, 118; IX, 69, 73, 75, 80, 112, 133, 178-179; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), II, 69; İsmail Durmuş, “Nahiv”, DİA, XXXII, 301; Hulûsi Kılıç, “Sarf”, a.e., XXXVI, 136-137; “el-Mâzinî, Ebû ǾOŝmân”, el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyyetü’l-Ǿâlemiyye, Riyad 1419/1999, XXII, 77; İbrâhim Abdullah, “el-Mâzinî”, el-MevsûǾatü’l-ǾArabiyye, Dımaşk 2007, XVII, 479.

İsmail Durmuş