ESTERGON

Macaristan’ın kuzeybatısında Komárom ilinde XVI - XVII. yüzyılda bir Osmanlı sancak merkezi olan şehir.

Adı Macarca Esztergom, Almanca Gran ve Latince Strigonium olan, Osmanlı kaynaklarında Ustorgon şeklinde de geçen şehir, Tuna’nın sağ yakasında ve büyük dönemecindeki tepelik bölgede Macar


Hükümdarı Géza (970 [?] - 997) tarafından kuruldu. Zamanla gelişip büyüyerek XI. yüzyılda başşehir oldu. 1241 - 1242 yıllarındaki Moğol istilâsı şehrin tarihinde bir dönüm noktası teşkil etti. Kaleye giremeyen, fakat varoşunu tahrip eden Moğollar’ın geri çekilmesinden sonra başşehir Buda’ya (Budin) nakledildi. Estergon ise ülkenin en önemli dinî merkezi ve kardinalin bulunduğu yer haline geldi. Özellikle XV. yüzyılın ikinci yarısında ve XVI. yüzyıl başlarında en parlak dönemini yaşadı ve burada Rönesans tarzında bazı önemli eserler inşa edildi. Ayrıca bir su kulesiyle yukarıya su çıkaran bir de makine yapıldı.

1526 Mohaç Muharebesi’nden sonra ilk Osmanlı saldırılarına hedef olan Estergon 1529’da Viyana seferi sırasında geçici olarak zaptedildi. Bu tarihte Viyana’ya doğru ilerleyen Kanûnî Sultan Süleyman kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri birçok yerleşim birimi gibi Estergon’u da savaşsız olarak teslim almış, ancak geri dönerken boşaltmışlardı. Bundan sonra şehir bazan Habsburg hânedanından Ferdinand’ın, bazan da Macar Kralı János Szapolyai’nin eline geçti. 1530 yılında kardinalin bütün arşiv, kütüphane ve hazinesiyle birlikte Kuzey Macaristan’a geçmesi üzerine Habsburglar’ın himayesi altına girdi. Ancak bu arada iki kral arasındaki mücadele devam etti. Estergon’un stratejik ve mânevî ehemmiyetini çok iyi bilen Osmanlı idarecileri, Budin’in 1541’de merkeze bağlı bir eyalet haline getirilmesinden sonra Estergon’u da kontrol altına alma gereğini duydular. Bu sebeple 1543 Macaristan seferi sırasında ana hedeflerinin birini Estergon teşkil etti. Bazı kalelerin alınmasının ardından kuşatılan Estergon, iki buçuk hafta kadar dayanan muhafızlarının teslim olması ile 10 Ağustos 1543’te Osmanlı idaresi altına girdi ve Budin eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu.

Zaptedildikten sonra büyük katedrali camiye çevrilen ve savunması için kalenin tamirine başlanıp içinde 3000 civarında muhafız bırakılan Estergon’un ilk tahriri 1546’da yapıldı. Buna göre ahalisiz bir yer görünümünde olan şehrin bu durumu 1570’e kadar pek değişmedi. 1570 yılında veya biraz sonra hazırlanan ve Kuzey Macaristan’ın bazı şehirlerini içine alan bir listeden burada 800’den fazla hânenin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Daha itibarlı olan Üstkale’de yetmiş sekiz evden başka bazı mahzenler ve sayısı belirlenmeyen hâneler, Altkale’de 204, Varoş-ı Kebîr’de ise 542 hâne vardı. Sahiplerinin adlarından anlaşıldığına göre ilk iki bölümün nüfusu tamamıyla müslüman iken Varoş-ı Kebîr’de 383 hâne müslümanların, 148 ev martolosların ve on bir mesken de bir kısmı müslümanlaşmış çingenelerin elinde idi. Bütün bu semtlerde hiçbir Macar nüfusa rastlanmaması, bunların böylesine stratejik öneme sahip yerden ya karşı koydukları için ya da emniyet gerekçesiyle sürülmüş olabileceklerini düşündürmektedir. Muhtemelen Macarlar’ın terkettiği evler çoğunlukla askerî statüdeki kimselere satılmıştır. Bunların bir kısmı zamanla büyük aileler kurmuşlardır.

1546’da 70.000 akçeyi bulan Estergon’un geliri gümrük, ubûr gibi şehirlere has ticarî işlemlerden alınan vergilerden ibaretti. Ziraatla ilgili herhangi bir vergi çeşidi kaydedilmemişti. Vergi gelirlerinin önemli kısmı devlete ait olup sancak beyinin payı azdı. XVI. yüzyılın 70’li yıllarında Estergon’da hububat ve şıra vergilerinin alınmaya başlandığı dikkati çekmektedir. Bununla birlikte bu dönemde şehrin ekonomik hayatında ziraattan çok ticaret ön planda geliyordu. Nitekim burada seksenden fazla dükkânın bulunması şehirde ticarî hayatın canlı olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca yaklaşık 440 kişinin tasarrufunda değişik büyüklükte bağ, bahçe ve bostanların varlığı dikkate alınarak askerlerin dolaylı veya doğrudan ziraatla ilgilendikleri ve geçimlerini kısmen bu şekilde de temine çalıştıkları söylenebilir.

Kuzey sınırlarının emniyeti ve Tuna’nın öbür tarafına yapılan akınların hareket noktası olması bakımından stratejik önemi büyük olan Estergon 1546 yılında tahkim edilirken civarına bir palanka inşasına da başlanmıştı. İki yıla yakın bir sürede bitirilen, hendeklerine Tuna’dan şu doldurulan, içerisi çifte ağaçlı ve toprak duvarlı olan bu palankanın adı Ciğerdelen’dir. Ayrıca 1590 yılı civarında Szent Tamáshegy tepesine de Tepedelen adında bir palanka yapılarak içine birkaç bölük asker konulmuştur.

Estergon, coğrafî konumu bakımından Habsburg elçilerinin ayak bastığı ilk Osmanlı şehriydi. Bu sebeple şehirde görevli sancak beyi diplomatik işlerle de uğraşmak zorunda idi. Devletin kudret ve azametini göstermesi için burada yapılan elçi kabul törenleri özel kurallarla olurdu. Kaleyi ve şehri gezen bazı sefirler veya refakatlerindekiler gördüklerini hâtıralarında anlatmışlardır. Hem gidişte hem dönüşte Estergon’a uğrayan (1553-1555) Habsburg elçisi Busbecq şehri kısaca tasvir ettiği gibi aynı elçilik heyetinde yer alan H. Dernschwam, Estergon beyinin kale altında etrafı çitlerle çevrili bir konakta oturduğunu, şehirde işsiz güçsüz pek çok erkek kadın Macar’ın bulunduğunu yazar (İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, s. 19, 370-371). 1591’de Václav Vratislav z Mitrovic adındaki bir Çek tarafından yazılan eserden, kalenin Macar krallarını gösteren fresklerine XVI. yüzyılın sonuna kadar pek dokunulmadığı, bir Rönesans mimari eseri olan Tamás Bakócz şapelinin de güzelliğinden bir şey kaybetmediği anlaşılmaktadır.

Uzunca bir süre devam eden barış döneminin ardından başlayan Onbeşyıl Savaşları (1593 - 1606) sırasında şehir saldırılara mâruz kaldı. 1594’teki kuşatma esnasında daha önce camiye çevrilen büyük katedral kısmen tahrip oldu. Türk muhafızları saldırılara bir müddet karşı koydular; nihayet Veziriazam Koca Sinan Paşa’nın büyük bir orduyla yaklaşması üzerine Arşidük Matthias kuşatmayı kaldırdı. Bir yıl sonra Karl Mansfeld


kumandası altında daha kalabalık bir ordu tarafından kuşatılan Estergon Kalesi’nin muhafızları yine uzunca bir süre direndilerse de gerekli yardımı alamadıkları için kaleyi, Karl Mansfeld’in ölümü üzerine yerine geçen Arşidük Matthias’a teslim etmek zorunda kaldılar (Eylül 1595). On yıllık aradan sonra şehir 3 Ekim 1605’te yeniden Osmanlılar’ın eline geçti ve 1683’e kadar aralıksız Türk hâkimiyetinde kaldı. Ancak bu dönemde de özellikle Ciğerdelen palankası civarında birçok savaş oldu. Bunların en önemlilerinden biri 7 Ağustos 1663 günü meydana geldi; burada Uyvar Kalesi kumandanı Ádam Forgách ağır bir yenilgiye uğradı. Birkaç hafta sonra Uyvar’dan dönmekte olan Osmanlı kuvvetlerinin bir kısmı Ciğerdelen Köprüsü yakınında Miklós Zrinyi tarafından mağlûp edildiği gibi ertesi yıl de Souches’in birliklerinin Ciğerdelen’i topa tutmaları sonucu palankadaki muhafızlar Estergon’a çekildi, köprü de yıkıldı. Vasvár Antlaşması’nın ardından burası yeniden yapıldı. 1683 Viyana bozgunu sırasında Ciğerdelen yakınında yapılan ve Osmanlılar’ın yenilgisiyle sonuçlanan savaştan sonra Budin’in anahtarı sayılan Estergon, 27 Ekim 1683 günü Leh Kralı Jan Sobieski ve müttefikleri tarafından zaptedildi ve kesin olarak Türk idaresinden çıktı.

Estergon sancağına bağlı yerleşim birimlerinin sayısı 1570 yılı tahririne göre 470 idi. Fakat bunların bir kısmı tam anlamıyla Osmanlı kontrolünde değildi. Çünkü sınır boylarına yakın bazı köylerin meskûn bulunmasına rağmen defterde boş ve çok düşük vergilerle gösterilmesi buralarda devlet kontrolünün zayıf olduğunu akla getirmektedir. 1606’da imzalanan Zitvatorok Antlaşması’na göre Estergon ve civarı Türkler’in elinde kaldıysa da bir kısım köylerin hangi devlete vergi vereceği meselesi bazı anlaşmazlıkların çıkmasına sebep oldu. Budin Beylerbeyi Kadızâde Ali Paşa’nın 1609 yılında kaleme aldığı bir mektubun ekinde Osmanlı hâkimiyetini kabul etmek istemeyen 213 köy ve kasaba ismen belirtilmiştir. Bunların çoğu 1570 yılı tahririnde de mevcuttu. Tartışma konusu olan bu köylerden altmışı 1615 yılında Türkler’e devredilmiştir. 1663’te Uyvar zaptedilip sınır eyaleti yapılınca Tuna’nın kuzeyine düşen birçok yerleşim merkezi bu yeni eyalete bağlanmıştır.

1820 yılından beri tekrar kardinalin oturduğu bir yer olan Estergon’daki yeni yapılan katedral Macaristan’ın en büyük kilisesi olma özelliğini korumaktadır. Ülkenin en zengin taşra müzeleri de buradadır. Nüfusu 31.000 civarında olan şehrin önemi 1992 yılında Anayasa Mahkemesi’nin buraya taşınmasıyla daha da artmıştır.

Aradaki on yıllık devre hariç, 1543’ten 1683’e kadar yaklaşık 130 yıl Osmanlı idaresinde kalan Estergon bugün sadece, “Estergon Kal‘ası su başı durak” mısraı ile başlayan türkü ile hâtıralardaki canlılığını korumaktadır. Bunun dışında burçlardan başka Osmanlı dönemini hatırlatan hiçbir tarihî eser mevcut değildir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 388, 410, 449, 1037, 1044, 1065; Wien, Haus-, Hof - und Staatsarchiv, Ehemalige Konsularakademie, Krafft 290; Matrakçı Nasuh, Târîh-i Feth-i Şikloş ve Estergon ve İsto[l]ni-Belgrad or Süleymannâme (nşr. Süheylâ Artemel), İstanbul 1987, tür.yer. (bu eser yanlışlıkla Sinan Çavuş adına yayımlanmıştır); Celalzâde, Tabakâtü’l-memâlik, vr. 16a, 188a, 190b, 346a, 358b, 359b, 364b, 504a; Selânikî, Târih (İpşirli), tür.yer.; Peçuylu İbrâhim, Târih, I-II, tür.yer.; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VI, 257-273; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekâyi’ât (nşr. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, tür.yer.; H. Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü (trc. Yaşar Önen), Ankara 1992, s. 19, 370-372; L. Némethy, Emléklapok Esztergom múltjából, Esztergom 1900; O. C. Busbecq, Türk Mektupları (trc. H. Cahit Yalçın), İstanbul 1939, s. 15, 17; L. Fekete, Az Esztergomi szandzsák 1570. évi adóösszeírása, Budapest 1943; a.mlf., “Esztergom (Gran) EI² (İng.), II, 716-717; Danişmend, Kronoloji, II, 239-240; III, 132-133, 146 vd., 239 vd.; D. Dercsényi - L. Zolnay, Esztergom, Budapest 1956; Cs. Csorba, Esztergom hadi krónikája, Budapest 1978; G. Bayerle, The Hungarian Letters of Ali Pasha of Buda 1604-1616, Budapest 1991, s. 167-168; G. Gömöry, “Esztergom vár bevétele 1595 - ben”, Hadtörténelmi Köztemények, IV (1891), s. 462-481, 648-677; L. Merényi, “A hódoltság adózása történetéhez”, Magyar Gazdaságtörténelmi Szemle, X (1903), s. 18-32; Gy. Káldy - Nagy, “Türk Egemenliği Altında Yaşayan Halk”, Studia Turco-Hungarica, I (1974), s. 43-46; H. G. Majer, “Zur Kapitulation des osmanischen Gran (Esztergom) im Jahre 1683”, Südosteuropa unter dem Halbmond, München 1975, s. 189-204; Gy. Györffy, “Vom Namen Estrigen bis zu Parqan (Die Ausbildung von Gran im Spiegel seiner Namen)”, Hungaro - Turcica. Studies in Honour of Julius Németh, Budapest 1976, s. 231-238; E. Vass, “Esztergom felszabadulása a török alól 1683 - ban”, Esztergom Évlapjai/Annales Strigonienses 1983, s. 421-442, 516; M. İpçioğlu, “Kanuni Süleyman’ın Estergon (Esztergom) Seferi 1543. Yeni Bir Kaynak”, Osm.Ar., X (1990), s. 137-159; İsmet Parmaksızoğlu, “Estergon”, TA, XV, 450-451; Vojtech Kopčan, “Ciğerdelen”, DİA, VII, 526-527.

Géza Dávid