ESMÂ bint YEZÎD

أسماء بنت يزيد

Ümmü Seleme (Ümmü Âmir) Esmâ bint Yezîd b. Seken el-Ensâriyye (ö. 30/650 [?])

Kadın sahâbî. Evs kabilesinin Abdüleşheloğulları’na mensuptur. Adının Fükeyhe olduğu da söylenmekte (İbn Sa‘d, VIII, 319) ancak Fükeyhe bint Seken’in Benî Sevâd’a mensup bulunduğu anlaşılmaktadır (İbn Hacer, el-İśâbe, VIII, 76). Babası Yezîd ve kız kardeşi Havva da sahâbîdir. Muâz b. Cebel’in halasının kızı olan Esmâ Hz. Peygamber’e biat eden hanımlardandı. Bey‘atürrıdvân’da bulunduğu ve Resûl-i Ekrem’e burada biat ettiği de söylenmektedir. Esmâ’ya ashap arasında şöhret kazandıran olaylardan biri onun kadınları temsilen, sahâbîlerle birlikte oturmakta olan Hz. Peygamber’in huzuruna giderek veciz bir konuşma yapmasıdır. Bu konuşmada şunları söylemiştir: “Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Ben sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah seni bütün erkek ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz sana ve senin rabbine iman ettik. Kadın olduğumuz için evlerinizde kapanıp kalmış, nefislerinizi tatmin etmiş ve çocuklarınızı karnımızda taşımışızdır. Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, camiye ve cemaate çıkmak, hastaları ziyaret etmek, cenazelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorsunuz. Bütün bunların en önemlisi Allah yolunda cihad etmektir. Fakat siz hac veya umre için yahut düşmanla savaşmak üzere evinizden çıktığınız zaman mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip size elbise yaparız, çocuklarınızı besleriz. Buna göre bizler sizin kazandığınız hayır ve sevaplarda size ortak olamaz mıyız?” Esmâ’nın bu sözlerini takdir eden Resûl-i Ekrem ashabına, “Siz bir kadından, din konusunda sorduğu bir soruda bundan daha güzel söz işittiniz mi?” dedikten sonra Esmâ’ya dönerek şunları söyledi: “Ey hanım, iyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun hoşnutluğunu kazanması sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir” (İbnü’l-Esîr, VII, 19). Bu olaydan sonra Esmâ “hatîbetü’n-nisâ” lakabıyla anılmıştır.

Esmâ bir başka gün de Hz. Peygamber’e giderek kadınların hayızdan ve cünüplükten nasıl temizleneceklerini sormuş, onun bu tavrını takdir eden Hz. Âişe, utanma duygusunun ensar kadınlarının dinlerini öğrenmesine engel olmadığını belirtmiştir. Śaĥîĥ-i Müslim’de bu konuyu soran hanımın Esmâ bint Şekel olduğu kaydedilmekteyse de (“Ĥayıż”, 61; ayrıca bk. “Ŧahâret”, 110) ensar arasında Şekel adında bir kişinin bulunmadığı, Seken adının yanlış olarak Şekel diye kaydedildiği anlaşılmaktadır (İbn Hacer, el-İśâbe, VII, 485-486; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 399-400).

Esmâ bint Yezîd’in Hayber Gazvesi ile Mekke’nin fethine katıldığı, Yermük Savaşı’nda çadırının direğiyle dokuz Bizans askerini öldürdüğü rivayet edilmektedir. Bu savaşta bulunan ve Muâz b. Cebel’in yakını olan kadın sahâbînin bir başka Esmâ bint Yezîd olduğunu söyleyenler varsa da (İbnü’l-Esîr, VII, 18-19) hadis âlimlerinin çoğunun bu görüşe katılmadığı anlaşılmaktadır. Esmâ daha sonra Dımaşk’a yerleşti ve orada vefat etti. Ziriklî 30 (650) yılı civarında öldüğünü söylerse de diğer kaynaklarda vefat tarihi kaydedilmemektedir.

Esmâ Hz. Peygamber’den seksen bir hadis rivayet etmiş olup bunların elli beşi Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (VI, 452-461) ve Kütüb-i Sitte’de bulunmaktadır. Kendisinden kız kardeşinin oğlu Mahmûd b. Amr el-Ensârî, âzatlısı Muhâcir b. Ebû Müslim, Şehr b. Havşeb ve Mücâhid b. Cebr gibi râviler hadis rivayet etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, VI, 452-461; Müslim, “Taharet”, 110, “Hayız”, 61; İbn Sa‘d, et-Tabakât, III, 434; VIII, 319-320; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, IV, 237-238; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk (Şihâbî), VI, 33-39; İbnü’l-Esîr, Üsdül-ğâbe (Bennâ), VII, 18-20; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 296-297; İbn Hacer, el-İsâbe (Bicâvî), VII, 485-486, 498; VIII, 76, 226; a.mlf., Tehzîbü’t-Tehzîb, XII, 399-400; a.mlf., Lisânü’l-Mîzân, VII, 523; Mehmed Zihni, Meşâhîrü’n-nisâ, İstanbul 1294, I, 35-37; Zeyneb Fevvâz, ed-Dürrü’l-mensûr fî tabakâti rabbâti’l-hudûr, Bulak 1312, s. 36; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), I, 306; Kehhâle, AǾlâmü’n-nisâǿ, I, 66-68; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), II, 340; Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 12.

Ali Osman Ateş