EŞİK AĞASI

Akkoyunlular, Safevîler ve Kaçarlar zamanında hükümdar kapısı hizmetlilerine verilen unvan.

Sarayın önemli hizmet erbabından olan bu görevliler divan ve harem olmak üzere iki dairede istihdam edilmişlerdir. Bunları birbirinden ayırmak için birinci sınıfın âmirine “eşik ağası başı-yı dîvân-ı a‘lâ”, ikincisinin âmirine “eşik ağası başı-yı harem” denirdi. Her ikisinin maiyetinde ise eşik ağaları vardı. Eşik ağaları “eşikhâne” denilen yerde bulunurlardı. Dîvân-ı a‘lâ eşik ağasıbaşının Safevî Devleti’nin kuruluş yıllarında mevcut olmadığı, kaynaklarda ilk defa II. Şah İsmâil zamanında 985’te (1577-78) zikredildiği görülmektedir. Daha sonraki tarihlerde sık sık geçen bu unvan, I. Şah Abbas zamanında (1588-1629) merkezî idarede değişiklik yapılırken de varlığını korumuş, devletin belli başlı altı memuriyetinden biri olmuştur.

Hükümdar meclisinin nizam ve tertibinden eşik ağasıbaşı sorumluydu; merasimlerde oturma ve ayakta durma gibi teşrifatla ilgili hususları o belirlerdi. Resmî toplantı ve kabullerde elinde “değnek” denilen altından yapılmış bir çomak tutar ve hükümdarın karşısında dururdu. Elçileri hükümdarın huzuruna götürür, bu vesile ile gelen hediyeleri gösterirdi. Bu hediyelerin onda birini, “pîşkeş - nüvîs” denilen ve pîşkeş*lerin hesabını tutan görevliyle birlikte eşik ağasıbaşı paylaşırdı. Eşik ağaları bazan elçi olarak da görevlendirilirdi. Nitekim 1555’te, ilk Osmanlı - Safevî antlaşması için Kanûnî Sultan Süleyman’ın kışladığı Amasya’ya gönderilen Ferruhzâd Bey I. Tahmasb’ın eşik ağasıydı. Ayrıca 1599 yılı sonlarında Şah Abbas Mirza İstanbul’a elçi olarak eşik ağasını göndermişti (Selânikî, II, 840). II. Şah Abbas döneminde (1642 - 1666) eşik ağasıbaşının görevi hemen sadece merasimlere inhisar etmekle birlikte nüfuzu artarak devam etmiştir. 1726 yılında telif edilen Teźkiretü’l-mülûk’te eşik ağasıbaşılığı yüksek rütbeli unvan ve görevler arasında zikredilmektedir (DMF, I, 343). “Mukarrebü’l-hadrât” denilen saray görevlilerinin âmiri durumundaki harem eşik ağasıbaşının rütbesi divandakinden daha düşüktür.


Kaçarlar zamanında (1729 - 1925) bu unvan sahipleri hemen aynı görevleri üstlenmişlerdi. Nâsırüddin Şah’ın (1848 - 1896) saltanatının son yıllarında eşik ağasıbaşılığı teşrifat vezirinin unvanı olmuştu. Osmanlılar’da ise eşik ağalarının görevi kapıcı ve teşrifatçıbaşılar arasında paylaşılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Selânikî, Târih (İpşirli), II, 840; İskender Bey Münşî, Târîh, tür.yer.; Uzunçarşılı, Medhal, s. 275, 287; Hasan-e Fasâ’i’s, History of Persia under Qâjar Rule (trc. Heribert Busse), London 1972, s. 37; Faruk Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Ankara 1976, s. 60; DMF, I, 343-344; Tahsin Yazıcı, “Safevîler”, İA, X, 57; R. M. Savory, “Ishık - Akâsi”, EI² (Fr.), IV, 123-124.

Abdülkadir Özcan