el-MEVÂKIF

(المواقف)

Adudüddin el-Îcî’nin (ö. 756/1355) kelâma dair eseri.

Müellif, kitabının adını doğrudan zikretmese de mukaddimede eserini “mevkıf” olarak adlandırdığı altı bölüm halinde düzenlediğini belirterek “mevâkıf” kelimesini kullanır. İbn Hacer eserin adını el-Mevâķıf fî Ǿilmi’l-kelâm olarak kaydetmiş (ed-Dürerü’l-kâmine, II, 322), bazı kaynaklarda (Süyûtî, s. 296; Taşköprizâde, I, 211; İbnü’l-İmâd, VI, 174) ve Keşfü’ž-žunûn’da (II, 1891) sadece el-Mevâķıf ismi verilmiştir. Serkîs el-Mevâķıf fî Ǿilmi’l-kelâm ve taĥķīķi’l-maķāśıd ve tebyîni’l-merâm (MuǾcem, II, 1332-1333), Brockelmann ise el-Mevâķıf fî Ǿilmi’l-kelâm adını kullanmıştır (GAL, II, 269-270; Suppl., II, 289-291).

Eser, müellifin kādılkudâtlığını yaptığı İncûlular hânedanından dönemin Şîraz Emîri Cemâleddin Ebû İshak’a ithaf edildiğini bildiren kısa bir mukaddimeden sonra altı bölümden meydana gelmiş olup “mevkıf” başlığını taşıyan bölümler genelde “mersad, maksad”, bazan da “mersad, fasıl, nevi, kısım ...” adıyla alt bölümlere ayrılmıştır. el-Mevâķıf’ın temel bilgiler niteliğindeki birinci bölümü altı kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda kelâm ilminin tanımı, konusu, faydaları, İslâmî ilimler arasındaki yeri ve adlandırılışı, ikinci kısımda ilmin tanımı, üçüncüsünde nevileri, dördüncüsünde zaruri ilmin ispatı, beşincisinde istidlâl, istidlâlin doğru ve yanlış olan çeşitleri, doğru istidlâlin şartları, özellikleri ve Allah’ı bilmekte gerekliliği, altıncı kısımda doğru bir istidlâlle istenilen sonuca ulaşmanın metotları, delil ve kıyas türleri gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Eserin ikinci bölümü varlık konusuna ayrılmış olup beş kısımdan meydana gelmektedir. Vücud ve adem meselelerinin ele alındığı birinci kısımda vücudmahiyet ilişkisi, vücud mertebeleri, zihinde varlık ve ma‘dûmun “şey” olup olmadığı, mevcud ve ma‘dûm arasında varlık alanı olarak hal gibi konular tartışılmıştır. İkinci kısımda mahiyetin tanımı, küllî, cüz’î, basit ve mürekkeb oluşu gibi hususlar işlenmiş, üçüncüsünde vücûb-imkân-imtinâ, kıdem-hudûs, dördüncüsünde vahdet-kesret ve beşincisinde illiyyet-ma‘lûliyyet açısından farklı kelâm mezheplerinin yanı sıra felsefecilerin görüşlerine de yer verilmek suretiyle varlık konusu ayrıntılı biçimde irdelenmiştir.

Kitabın arazlara ayrılan üçüncü bölümü beş kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda arazın tanımı, kısımları, mevcudiyetlerinin ispatı, arazların kendi başına var olamayacağı, kendiliğinden yer değiştiremeyeceği, cevhersiz varlık kazanamayacağı ve süreklilik niteliği taşımadığı gibi konular ele alınmıştır. Arazlar ikinci kısımda nicelik, üçüncüsünde nitelik, dördüncüsünde nisbet, beşincisinde izâfet kategorileriyle bağlantılı olarak incelenmiştir. Cevherler hakkındaki dördüncü bölüm bir girişten sonra dört kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısımda cismin tanımı, mürekkeb ve basit olarak ikiye ayrılması, ay üstü ve ay altı cisimleri, felekler, arzın mahiyeti, mürekkeb cisimlerin imtizacı, nefis ve nefsin nebâtî, hayvanî ve insanî olmak üzere çeşitleri, ikincisinde cisimlerin yaratılmışlığı, boyutlarının sınırlılığı gibi bazı özellikleri, üçüncüsünde nefisler, nefs-i nâtıka, nefsin bedene taalluku, dördüncüsünde akıl konusu ele alınmıştır.

el-Mevâķıf’ın son iki bölümü klasik kelâmın akaid meselelerini içermektedir. İlâhiyyât konularına ayrılan beşinci bölüm yedi kısım halinde düzenlenmiş olup bunlarda sırasıyla Allah’ın varlığı, tenzîhî sıfatları, Allah’ın birliği, sübûtî sıfatlar, rü’yetullah, Allah’ın ve kulların fiilleri ve esmâ-i hüsnâ konu edinilmiştir. Eserin “Sem‘iyyât” başlığını taşıyan son bölümü dört kısımdan meydana gelmiştir. Nübüvvet konularına yer verilen birinci kısımda nebînin mahiyeti, mûcize, bi‘setin aklen mümkün oluşu, Hz. Muhammed’in nübüvvetinin ispatı, peygamberlerin ve meleklerin ismeti, peygamberlerin fazilet dereceleri ve keramet meselesi işlenmiştir. İkinci kısımda âhiret bahsi ele alınmış olup burada âhiretin imkânı, haşrin ruh ve bedenle birlikte olacağı, cennet ve cehennemle bunlara gireceklerin durumu, şefaat, tövbe ve bazı âhiret hallerine kısaca temas edilmiştir. Üçüncü kısımda “Esmâ ve Ahkâm” başlığı altında imanın tanımı ve amelle münasebeti, küfür ve çeşitleri, mürtekib-i kebîre ve tekfir hakkında bilgi verilmiştir. Kitabın son kısmında imâmet konusu işlendikten sonra “Tezyîl” başlığıyla Hz. Peygamber’e nisbet edilen yetmiş üç fırka hadisine işaret edilerek büyük İslâmî fırkalarının Mu‘tezile, Şîa, Havâric, Mürcie, Neccâriyye, Cebriyye, Müşebbihe ve Nâciye olmak üzere sekiz gruba ayrıldığı belirtilmiştir. Ardından bu fırkaların kolları hakkında kısa bilgi verilmiş, kurtuluşa eren fırkanın (nâciye) Eş‘arîler’le Selefiyye olduğu belirtilmiştir. Müellifin büyük fırkalara ait olmak üzere zikrettiği kolların toplamının altmış beş civarında bulunduğu görülmekteyse de muhtemelen bazı fırka kollarının tâli gruplarını hesaba katmış, fakat bunları yetmiş üç sayısının alt kademelerinde zikretmemiştir.

Ehl-i sünnet’in kelâm görüşlerini Eş‘ariyye mezhebine göre ortaya koyan el-Mevâķıf klasik kelâm tarihinin son hacimli metni olarak kabul edilebilir. Nitekim VIII. (XIV.) yüzyıldan itibaren mütekaddimîn ve müteahhirînin görüşlerini bir araya getiren hacimli şerhler döneminin başladığı bilinmektedir. Eserde Eş‘ariyye’ye ait klasik kelâm kitaplarının istidlâl şekillerinin yanı sıra Gazzâlî’nin dolaylı olarak ve tepki niteliğinde de olsa kelâmın muhtevasına dahil ettiği felsefî konuların tesiri fazlaca görülmektedir. el-Mevâķıf’la Fahreddin er-Râzî, Seyfeddin el-Âmidî ve Kādî Beyzâvî’ye ait eserler arasındaki muhteva benzerliği, Adudüddin el-Îcî’nin bu müelliflerin çalışmalarından büyük ölçüde faydalandığını göstermektedir. Kitapta bazı başlıkların ve cümlelerin Fahreddin er-Râzî’nin el-Muĥaśśal’ından aynen alındığı görülmektedir (el-Muĥaśśal, s. 18; krş. el-Mevâķıf, s. 14).

el-Mevâķıf’ın birçok yazma nüshası bulunmaktadır (Brockelmann, GAL, II, 269-270; Suppl., II, 289-291). Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi bilgisayar kayıtlarına göre çoğu Süleymaniye’de olmak üzere Türkiye’de kırk civarında nüshası mevcuttur. Kitap, müellifinin de ifade ettiği gibi (s. 4-5) kendinden önceki ve devrindeki kelâm düşüncesinin özlü ve sistematik bir ifadesi niteliğindedir. Kelâm ilminin önemli kaynaklarından biri haline gelen eser, İslâm düşüncesi ve Osmanlı ilim anlayışı üzerinde kalıcı bir tesir bırakmış, özellikle Cürcânî’nin şerhiyle birlikte Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. el-Mevâķıf’ın müstakil baskısı yapıldığı gibi (Kahire, ts.) Cürcânî’nin şerhiyle birlikte Abdurrahman Umeyre tarafından Kitâbü’l-Mevâķıf adıyla üç cilt halinde de neşredilmiştir (Beyrut 1417/1997). Cürcânî’nin şerhi, Fenârî Hasan Çelebi ve


Abdülhakîm es-Siyâlkûtî’nin hâşiyeleriyle birlikte İstanbul (1239, 1292, 1311, 1321) ve Kahire’de de (1322, 1325) basılmıştır.

el-Mevâķıf üzerinde Adudüddin el-Îcî’nin öğrencilerinden itibaren muhtelif çalışmalar yapılmıştır. Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerĥu’l-Mevâķıf adıyla Semerkant’ta 807 (1404) yılında tamamladığı eser el-Mevâķıf’ın şerhleri arasında en meşhurudur. Kaynaklarda kitabın Şemseddin el-Kirmânî, Seyfeddin el-Ebherî, kısmen Alâeddin Ali et-Tûsî (Keşfü’ž-žunûn, II, 1891) ve Haydar el-Herevî tarafından da şerhedildiği kaydedilmektedir. İbnü’n-Nakīb el-Halebî’nin el-Mevâķıf’ın astronomiyle ilgili kısmına bir şerh yazdığı belirtilmektedir. Kılıçzâde İshak Çelebi’nin, Sahn-ı Semân müderrisliği imtihanı için el-Mevâķıf’tan kendisine verilen bir konu hakkında kaleme alıp imtihan heyetine takdim ettiği Risâle-i İmtiĥâniyye adlı Arapça bir eseri mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 810; ayrıca bk. Erdem, sy. 91 [1994], s. 112-113).

İslâm âlimlerinin Cürcânî’nin şerhi üzerine pek çok hâşiye ve ta‘likat yazmış olmaları, el-Mevâķıf kadar şerhinin de İslâm düşünce geleneğinde önemli bir yere sahip bulunduğunu göstermektedir. Fenârî Hasan Çelebi’nin kaleme aldığı ve 886 (1481) yılında tamamladığı hâşiyenin müellif hattı nüshası günümüze ulaşmıştır (Süleymaniye Ktp., İsmihan Sultan, nr. 249). Kınalızâde Ali Efendi bu hâşiyeye ta‘likat yazmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1892). Fethullah eş-Şirvânî Şerĥu’l-Mevâķıf üzerine bir hâşiye kaleme almış olup eserin Râgıb Paşa Kütüphanesi (nr. 760), Escurial Library (nr. 691), Münih’te Hof und Staatsbibliothek (nr. 677/4) ve India Office’te (nr. 448) nüshaları mevcuttur. Şirvânî ayrıca Şerĥu’l-Mevâķıf’ın ilâhiyyât bahislerine bir hâşiye yazarak II. Bayezid’e takdim etmiştir. Bunun Süleymaniye (Fâtih, nr. 2991), Âtıf Efendi (nr. 1219) ve Tire İlçe Halk (Necip Paşa, nr. 158, 167) kütüphanelerinde yazmaları bulunmaktadır. Hoca Sâdeddin Efendi’ye göre Fenârîzâde Hasan Çelebi, Şirvânî’nin bu eserindeki bazı görüşlerini eleştirmiştir. Şirvânî’ye kaynaklarda TaǾliķāt Ǿalâ evâǿili Şerĥi’l-Mevâķıf adıyla bir eser daha nisbet edilirse de bunun Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi’l-Mevâķıf’ın ilk şekli veya eksik bir nüshasının baş tarafı olması muhtemeldir. Sinâneddin Yûsuf b. Hızır el-Bursevî, Cürcânî’nin şerhi üzerine hâşiye (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 734; İzmirli, nr. 115) ve ta‘likat (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1800) yazmıştır. Hocazâde Muslihuddin Efendi de Cürcânî’nin şerhine bir hâşiye kaleme almış, vefatı dolayısıyla eser öğrencilerinden Molla Bahâeddin tarafından temize çekilmiştir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1892). Eserin bazı nüshaları Süleymaniye (Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 302; Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 826; Cârullah Efendi, nr. 2119; Damad İbrâhim Paşa, nr. 784; Hüsrev Paşa, nr. 122), Beyazıt Devlet (nr. 2878) ve Tire İlçe Halk (Necip Paşa, nr. 167) kütüphanelerinde mevcuttur. Yûsuf b. Hüseyin el-Kirmastî (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1136), Muslihuddîn-i Lârî (a.g.e., II, 1893; Süleymaniye Ktp., Beşir Ağa, nr. 396), Muhammed b. Hasan el-Kevâkibî (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1618) ve Mirzacan Habîbullah eş-Şîrâzî (Konya Yûsuf Ağa Ktp., nr. 170) Cürcânî’nin şerhi üzerine birer hâşiye kaleme almışlardır. Kaynaklarda Bisâtî (Brockelmann, GAL, II, 102), Hakîm Şah el-Kazvînî ve Celâlzâde Sâlih Çelebi’nin de (Uzunçarşılı, XXII/87 [1958], s. 437-438) bu esere hâşiye yazdıkları kaydedilmiştir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1892-1894).

Cürcânî’nin eserine dair yapılan kısmî çalışmalar arasında Ali Kuşçu’nun hâşiye ve ta‘likatı (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1438; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3263), Hayâlî’nin ikinci mevkıf üzerine hâşiyesi (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2844/7, müellif hattı), Hasan b. Abdüsselâm Samsûnî’nin ilâhiyyât bahislerine dair ta‘liki (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1140), Molla Lutfi’nin hâşiyesi (Tire İlçe Halk Ktp., Necip Paşa, nr. 162; Âtıf Efendi Ktp., nr. 1219), Hatibzâde Muhyiddin Efendi’nin kitabın baş tarafıyla ilgili hâşiyesi (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1188; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1610; Edirne Selimiye Ktp., nr. 1034), Muslihuddin Mustafa b. Muhammed Kestelî’nin anlaşılması zor yedi konuyu şerhettiği risâlesi (Risâle fî işkâlâti Şerĥi’l-Mevâķıf [Ecvibe Ǿan muġlaķāti’s-sebǾa]; Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddin, nr. 330; Lâleli, nr. 3030), bu risâleye müellifinin yanı sıra İbnü’l-Hatîb Muhammed’in yazdığı şerh (Keşfü’ž-žunûn, I, 871) ve Kemalpaşazâde’nin Şerĥu’l-Mevâķıf’ın ilâhiyyât bahisleri için kaleme aldığı hâşiye (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 828; Kılıç Ali Paşa, nr. 1028) zikredilebilir. Süyûtî, Cürcânî’nin şerhindeki hadislerin tahrîcine dair bir eser kaleme almıştır (Taħrîcü eĥâdîŝi Şerĥi’l-Mevâķıf fî Ǿilmi’l-kelâm, nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî, Beyrut 1406/1986; nşr. Subhî es-Sâmerrâî, Beyrut 1406/1986). Hâfız-ı Acem, Sultan II. Bayezid adına Şerĥu’l-Mevâķıf’ın anlaşılması güç bazı kısımları üzerine bir hâşiye yazmıştır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1892). Ancak Bursalı Mehmed Tâhir bu eserin Ferhad Paşa için yazıldığını kaydeder (Osmanlı Müellifleri, I, 275). Müellif hattı bir nüshası Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde olup (Hacı Selim Ağa, nr. 607) bir nüshası da Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndedir (Veliyyüddin Efendi, nr. 3264; ayrıca bk. Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 243). Ahmed b. Abdülevvel el-Kazvînî, Cürcânî şerhinin başlangıç bölümleri için bir hâşiye kaleme almış (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 527), Cürcânî’nin eserinin ilim ve varlık konularının ele alındığı bölümlerine Mîr Zâhid el-Herevî tarafından yazılan hâşiye üzerine Bahrülulûm el-Leknevî bir hâşiye kaleme almıştır (Leknev 1872).


Kâtib Çelebi, Adudüddin el-Îcî’nin Cevâhirü’l-kelâm adlı eserini el-Mevâķıf’ın muhtasarı olarak kaydetmişse de (Keşfü’ž-žunûn, II, 1892) Îcî’nin İlhanlı Veziri Gıyâseddin Muhammed b. Reşîdüddin’in isteğiyle 727 (1327) yılında Şîraz’a dönerek kadılığa başladığı ve el-Fevâǿidü’l-Ġıyâŝiyye ve Şerĥu’l-Muħtaśar adlı eserleri yanında Cevâhirü’l-kelâm’ı da Gıyâseddin Muhammed’e ithaf ettiği, bir süre sonra Şîraz’dan ayrıldığı, Gıyâseddin Muhammed’in 739’da (1338-39) ölümünün ardından Şîraz’ı ele geçiren Cemâleddin Ebû İshak’ın yönetiminde kādılkudât olduğu ve el-Mevâķıf’ı da ona ithaf ettiği bilindiğine göre Cevâhirü’l-kelâm’ın daha önce kaleme alındığını, dolayısıyla el-Mevâķıf’ın ilk şekli olarak kabul edilmesinin daha isabetli olacağını söylemek mümkündür (ayrıca bk. CEVÂHİRÜ’l-KELÂM).

el-Mevâķıf üzerine şarkiyatçılar tarafından da bazı çalışmalar yapılmıştır. Th. Soerensen eserin “İlâhiyyât” ve “Sem‘iyyât” bölümlerini Latince’ye çevirerek kendi görüşleriyle birlikte yayımlamıştır (.Adud al-Dīn al-Ijī, Statio Quinta et Sexta et Appendix Libri Mevakif [ed. Th. Soerensen], Lipsiae 1848). Joseph van Ess doçentlik çalışması olarak eserin birinci mevkıfını Almanca’ya çevirip şerhetmiştir (Die Erkenntnislehre des Adudaddin al-Ījī, Wiesbaden 1966).

BİBLİYOGRAFYA:

Adudüddin el-Îcî, el-Mevâķıf, Beyrut, ts. (Âlemü’l-kütüb); Fahreddin er-Râzî, el-Muĥaśśal (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa‘d), Kahire, ts. (Mektebetü’l-külliyyeti’l-Ezheriyye), s. 18; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 322; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, Kahire 1908, s. 296; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, I, 211; Keşfü’ž-žunûn, I, 871; II, 1891-1894; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), VI, 174; Osmanlı Müellifleri, I, 275; Serkîs, MuǾcem, II, 1332-1333; Brockelmann, GAL, II, 102, 269-270; Suppl., II, 289-291; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 243; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, V, 119-120; İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Onaltıncı Asır Ortalarında Yaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâlzâde Mustafa ve Salih Çelebiler”, TTK Belleten, XXII/87 (1958), s. 437-438; Sadık Erdem, “İshak Çelebi’nin Hayatı-Şahsiyeti ve Eserleri”, TDA, sy. 91 (1994), s. 112-113; Joseph van Ess, “al-Iғјī”, EI² (İng.), III, 1022; Metin Yurdagür, “Bahrülulûm el-Leknevî”, DİA, IV, 519; Cemil Akpınar, “Fethullah eş-Şirvânî”, a.e., XII, 465; a.mlf., “Hasan Çelebi, Fenârî”, a.e., XVI, 314; Ömer Faruk Akün, “Hâfız-ı Acem”, a.e., XV, 82; Saffet Köse, “Hocazâde Muslihuddin Efendi”, a.e., XVIII, 209; Salim Aydüz, “İbnü’n-Nakīb el-Halebî”, a.e., XXI, 165; Rıza Kurtuluş, “İncûlular”, a.e., XXII, 280-281; İlyas Çelebi, “Kemalpaşazâde”, a.e., XXV, 246; Salih Sabri Yavuz, “Kestelî”, a.e., XXV, 314.

Mustafa Sinanoğlu