el-MELİKÜ’z-ZÂHİR, Çakmak

(bk. ÇAKMAK, el-Melikü’z-Zâhir).


el-MELİKÜ’z-ZÂHİR, Gāzî

(الملك الظاهر غازي)

Ebü’l-Feth Ebû Mansûr Gıyâsüddîn el-Melikü’z-Zâhir Gāzî b. Salâhiddîn Yûsuf b. Eyyûb (ö. 613/1216)

Eyyûbîler’in Halep kolu hükümdarı (1186-1216).

15 Ramazan 568’de (30 Nisan 1173) Kahire’de doğdu. İskenderiye’de İbn Avf, Kahire’de İbn Berrî, Dımaşk’ta Fazl el-Banyâsî’den hadis tahsil etti. Ayrıca siyasî ve askerî konularda eğitim aldı. Babası Selâhaddîn-i Eyyûbî onu daha çocuk yaşta iken Halep valiliğine tayin etti (Safer 579 / Haziran 1183). Ardından bu görevi, Halep’in kendisine verilmesi karşılığında Mısır’daki bütün haklarından vazgeçeceğini bildiren diğer oğlu el-Melikü’l-Âdil’e verince el-Melikü’z-Zâhir Gāzî Dımaşk’a gitti. Selâhaddîn-i Eyyûbî, 581 (1185) yılındaki ağır hastalığından sonra önemli merkezlerdeki idareciler arasında yeniden görev dağılımı yaptı. Daha önce Mısır’ı başarılı bir şekilde yöneten I. el-Melikü’l-Âdil’i kendi nâibi olarak Mısır’a tayin ederken ondan boşalan Halep’in yöneticiliğini diğer bazı şehirlerle birlikte tekrar el-Melikü’z-Zâhir Gāzî’ye tevcih etti; Ermeni ve Haçlı tehdidine karşı kuzey sınırlarının savunulması görevini de ona verdi. Bunun üzerine el-Melikü’z-Zâhir Gāzî, hıristiyanlar tarafından işgal edilmiş olan Sermîniye’yi ele geçirip çok sayıda esir müslümanı kurtardı (584/1188). Akkâ ve Yafa’yı geri almak amacıyla girişilen savaşlarda büyük yararlıklar gösterdi. Trablus Kontu III. Bohemund Halep’e saldırdıysa da el-Melikü’z-Zâhir Gāzî’nin başarılı savunması karşısında yenilerek geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra el-Melikü’z-Zâhir, babası tarafından Anadolu Selçukluları’nın tehdit ettiği Malatya emîrine yardıma gönderildi ve Behisni ile Maraş kalelerini ele geçirdi (1191).

Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ölümüyle ülke kardeşler arasında taksim edildiğinde Halep, Hârim, Tel Bâşir, A‘zâz, Derbüsâk ve Menbic el-Melikü’z-Zâhir’in idaresine bırakıldı. Fakat çok geçmeden Selâhaddin’in oğulları el-Melikü’l-Efdal Ali, el-Melikü’l-Azîz ve I. el-Melikü’l-Âdil arasında taht mücadelesi başladı. el-Melikü’l-Efdal’den ayrılıp maiyetine katılan emîrlerin de tahrikiyle el-Melikü’l-Azîz Dımaşk’a yürüyüp şehri kuşattı. Bunun üzerine Efdal, el-Melikü’l-Âdil ve diğer Eyyûbî meliklerinden yardım istedi. el-Melikü’z-Zâhir Gāzî onlar arasında barışı sağlamak için ara buluculuk yaptı ve anlaşma sağlandı. Dımaşk, Taberiye ve Gavr el-Melikü’l-Efdal’e, Cebele ve Lazkiye el-Melikü’z-Zâhir’e verildi. Mısır’daki eski iktâları da el-Melikü’l-Âdil’e iade edildi (590/1194). el-Melikü’l-Azîz, ertesi yıl hâkimiyet sahasını genişletmek için tekrar harekete geçip Dımaşk’ı muhasara ettiyse de el-Melikü’z-Zâhir Gāzî, el-Melikü’l-Efdal ile birlikte hareket ederek onu Mısır’a dönmeye mecbur etti.

el-Melikü’l-Azîz’in ölümüyle (595/1198) yerine I. el-Melikü’l-Âdil geçti, el-Melikü’z-Zâhir Gāzî de onun hâkimiyetini tanıdı. el-Melikü’l-Efdal Dımaşk’ı zaptetmek için teşebbüse geçince el-Melikü’z-Zâhir onu destekledi. Hama ve Humus emîrleri de bu ittifaka katıldı. Bunun üzerine el-Melikü’l-Âdil Dımaşk’a hareket etti ve onlardan önce Dımaşk’a girdi (597/1201). el-Melikü’z-Zâhir Gāzî, Musul Emîri Nûreddin Zengî Arslanşah ile beraber I. el-Melikü’l-Âdil’e karşı sefere çıktıysa da barış istemek zorunda kaldı. el-Melikü’l-Âdil Halep’i tehdit edince el-Melikü’z-Zâhir Gāzî onun hâkimiyetini tanımaya mecbur oldu ve Hama’ya gelen el-Melikü’l-Âdil ile anlaşma yaparak bazı yerlerin idaresini kendi üzerine aldı. 599 (1203) yılında Ayıntab, Behisni, Derbüsâk, Harim, Lazkiye, Kal‘atülmudîk ve Kal‘atünnecm’in onun hâkimiyetinde olduğu anlaşılmaktadır.

Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhusrev, kardeşi II. Süleyman Şah karşısında tutunamayınca Halep’e giderek el-Melikü’z-Zâhir Gāzî ile görüştü (1204). Dâviyye ve İsbitâriyye (Templier ve Hospitalier) şövalyelerinin 1204-1205 yıllarında Cebele, Lazkiye ve Hama’ya karşı yağma akınlarında bulununca el-Melikü’z-Zâhir Gāzî harekete geçip Haçlılar’ın elindeki Merkad Kalesi’ni ve Trablus Kontluğu’nun hâkimiyetindeki toprakları yağmaladı. Kilikya Ermeni hâkimi I. Leon’a karşı III. Bohemund ile anlaşarak onun Antakya’ya saldırmasına engel oldu, daha sonra Leon ile sekiz yıllık bir antlaşma imzaladı. Haçlılar’ın Humus’a saldırması üzerine Esedüddin Şîrkûh’a yardım edip şehri Haçlı istilâsından kurtardı. Musul Emîri Nûreddin Arslanşah ve I. Gıyâseddin Keyhusrev ile anlaşarak el-Melikü’l-Âdil’e karşı yürüdüyse de halifenin müdahalesiyle taraflar arasında anlaşma sağlandı (606/1209).

el-Melikü’z-Zâhir Gāzî 25 Cemâziyelâhir 613’te (9 Ekim 1216) Halep Kalesi’nde vefat etti (İbnü’l-Adîm, III, 170). İbn Hallikân onun 20 Cemâziyelâhir’de (4 Ekim) öldüğünü söyler (Vefeyât, IV, 7). Cenazesi önce Halep Kalesi’nde toprağa verildi, ardından kalenin aşağısındaki medresenin yanında hazırlanan türbeye nakledildi. Yerine veliaht tayin ettiği oğlu el-Melikü’l-Azîz Muhammed geçti. el-Melikü’z-Zâhir Eyyûbîler’in en zeki, en seçkin ve heybetli hükümdarlarından olup adaletiyle tanınırdı. Halkının ve çevredeki hükümdarların durumunu yakından takip eden bir siyaset adamıydı. Babası Selâhaddîn-i Eyyûbî ondaki hükümdarlık kabiliyetini gördüğü için kendisini çok severdi.

el-Melikü’z-Zâhir Gāzî zamanında mâmur ve müreffeh bir şehir haline gelen Halep yeniden bir ilim ve kültür merkezi olmuştur. el-Melikü’z-Zâhir ticarî hayatın gelişmesi için büyük gayret sarfetmiş ve bu amaçla Venedikliler’le bir anlaşma yapmıştır (604/1207-1208). Halep ve Lazkiye gümrüklerinden elde ettiği gelirlerle güçlü bir ordu kurmuştur. İmar faaliyetlerinde de bulunan el-Melikü’z-Zâhir Gāzî kendi adıyla anılan bir medrese (Zâhiriyye Medresesi) ve çeşitli hayır kurumları tesis etmiştir. Cevşen dağı eteklerinde yer alan Meşhed-i Hüseynî 592’de (1196) onun tarafından onarılmıştır. Halep surlarını tamir ettirmiş, Halep’te önemli davaların görüşüldüğü bir dârüladl inşa ettirmiştir. Şehre su getirmek için yaptırdığı çalışmalar övgüyle anılmaktadır. Liyakatli devlet adamlarını, âlim, şair ve düşünürleri himaye eder, yetenek ve birikimlerinden yararlanırdı. Ömrünün son yıllarında Halep’e giden seyyah ve Şâfiî âlimi Ali b. Ebû Bekir el-Herevî’yi himayesine almış, ders okutması için kendisine Halep dışında bir medrese (el-Medresetü’l-Hereviyye) yaptırmış, Herevî de et-Teźkiretü’l-Hereviyye fi’l-ĥiyeli’l-ĥarbiyye adlı eserini ona ithaf etmiştir. 579’da (1183) Halep’e gelen İşrâkī filozofu Şehâbeddin Sühreverdî el-Maktûl de el-Melikü’z-Zâhir’in himayesine mazhar olan âlimlerdendir. Hükümdar kendi huzurunda fıkıh ve kelâm tartışmaları yaptırır, karşısındakileri zor durumda bırakan Sühreverdî’ye büyük bir itibar gösterirdi. Bu sırada fukaha Sühreverdî’nin sapıklığına ve katlinin vâcip olduğuna dair fetva hazırlayıp Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye


göndermiş, Selâhaddin’in emriyle Sühreverdî el-Melikü’z-Zâhir tarafından idam edilmiştir; ancak bir süre sonra bu uygulamasından pişmanlık duyan el-Melikü’z-Zâhir onun öldürülmesi için fetva verenleri tutuklatıp mallarını müsâdere ettirmiştir. Tarihçi İbnü’l-Kıftî, dönemin tıp ve felsefe alanındaki önemli şahsiyetlerinden Fahreddin el-Mardînî, yine tıp alanında çeşitli eserler yazan İbn Sem‘ûn da el-Melikü’z-Zâhir’in himaye ettiği şahsiyetlerdendir. Şair Ebü’l-Vefâ eş-Şeref Râcih b. İsmâil el-Esedî yazdığı bir kasideyle onu methetmiştir (İbn Hallikân, IV, 7-9).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; Bahâeddin İbn Şeddâd, en-Nevâdirü’s-sulŧâniyye (nşr. Cemâleddin eş-Şeyyâl), Kahire 1415/1994, s. 184-186, 215-216, 329, 352-353; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirǿâtü’z-zamân, VIII/2, bk. İndeks; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ĥaleb, III, bk. İndeks; Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn (nşr. İbrâhim ez-Zeybek), Beyrut 1418/1997, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 6-10; İbnü’l-İbrî, Târîħu Muħtaśari’d-düvel (nşr. Antûn Sâlihânî el-Yesûî), Beyrut 1890, s. 403; Ebü’l-Fidâ, Târîħ, III, 123; Nuaymî, ed-Dâris fî târîħi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, I, 342-344; Cl. Cahen, La Syrie du nord, Paris 1940, bk. İndeks; A History of the Crusades (ed. R. Lee Wolff - H. W. Hazard), London 1969, II, bk. İndeks; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 91, 105, 134, 144, 231, 251, 296, 334, 336, 352, 360-361, 381, 385; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, III, 70-72, 88-89, 120-122, 133; M. C. Şehabeddin Tekindağ, “Melikü’z-Zâhir”, İA, VII, 683-684.

Abdülkerim Özaydın