el-MELİKÜ’l-MUZAFFER er-RESÛLÎ

(الملك المظفّر الرسولي)

Ebü’l-Mansûr el-Melikü’l-Muzaffer Şemsüddîn Yûsuf b. Nûriddîn Ömer b. Alî er-Resûlî et-Türkmânî (ö. 694/1295)

Resûlî hükümdarı (1250-1295).

619’da (1222) Mekke’de doğdu. Babası el-Melikü’l-Mansûr Nûreddin Ömer memlükleri tarafından Cened şehrinde öldürüldüğünde (Zilhicce 647 / Mart 1250) el-Melikü’l-Muzaffer iktâı olan Mehcem şehrinde bulunuyordu. Babasını katleden memlükler, diğer memlükleri de yanlarına alıp Tihâme’nin Feşâl köyündeki amcazadesi Fahreddin Ebû Bekir b. Bedreddin Hasan’ı el-Melikü’l-Muazzam unvanıyla sultan ilân ettiler (647/1250) ve birlikte Zebîd üzerine yürüdüler. Babasının ölüm haberini alan el-Melikü’l-Muzaffer de asker toplayıp Zebîd’e hareket etti. Akvâz denilen yere ulaşınca babasının memlükleriyle haberleşip kendilerine bazı vaadlerde bulundu, onlar da el-Melikü’l-Muzaffer’in saflarına katılmayı kabul ettiler. Taraflar arasında yapılan antlaşma


uyarınca memlükler el-Melikü’l-Muzaffer’i sultan olarak tanıdılar, babasının katillerini ve Fahreddin Ebû Bekir’i yakalayıp kendisine teslim ettiler. el-Melikü’l-Muzaffer büyük bir törenle Zebîd’e girdi. Zebîd ve Tihâme’yi ele geçirdikten sonra 648’de (1250) Aden’e hareket etti. Aynı yılın safer ayında (Mayıs 1250) Lehic ve Aden’i zaptetti. Meâfir’i aldıktan sonra Taiz’e yürüdü. Emîr Alemüddin Sencer eş-Şa‘bî Taiz’i teslim aldı (Cemâziyelevvel 648 / Ağustos 1250). Zeydîler’den Emîr Şemseddin Ahmed b. İmam Abdullah ile İmam Ahmed b. Hüseyin iş birliği yapıp el-Melikü’l-Muzaffer’in San‘a’da bulunan amcazadesi Esedüddin’e karşı yürüdüler. Esedüddin Berâş Kalesi’ne çekilmek zorunda kaldı (Cemâziyelevvel 648 / Ağustos 1250). İmam Ahmed savaş yapmadan San‘a’ya hâkim oldu. Bunun üzerine el-Melikü’l-Muzaffer San‘a’ya hareket etti, onun yaklaştığını haber alan İmam Ahmed şehirden ayrıldı; Esedüddin onu takip ederek esir aldı. el-Melikü’l-Muzaffer 649’da (1251) Ta‘ker Kalesi’ni de ele geçirdi.

Esedüddin bir süre sonra el-Melikü’l-Muzaffer’e karşı İmam Ahmed ile iş birliği yaptı ve ona biat etti (650/1252). Hâkimiyet sahasını genişletmek isteyen el-Melikü’l-Muzaffer, üvey annesi ve üvey kardeşleri Mufaddal ile Fâiz’in bulunduğu Dümlüe Kalesi’ni topraklarına kattı (Zilkade 650 / Ocak 1253). Esedüddin tekrar el-Melikü’l-Muzaffer’e itaat arzetti. Bu sırada Emîr Şemseddin Ahmed ile Benî Hamza eşrafı arasında ihtilâf çıktı ve Zeydîler el-Melikü’l-Muzaffer’den yardım istediler. O da Esedüddin’i onlara yardıma gönderdi (Zilhicce 651 / Şubat 1254). Berakış ve Zâhir kaleleri Resûlîler’in eline geçti. Emîr Esedüddin ile Emîr Şemseddin, Sa‘de’de bulunan İmam Ahmed b. Hüseyin’in üzerine yürüdüler. İmam Ahmed, Seyyid Hasan b. Vehhâs’ı vekil bırakıp kaçtı. Resûlî kuvvetleri Hasan’ı esir aldıktan sonra Zarf’ta bulunan İmam Ahmed’e karşı yürüyerek onu da bozguna uğrattılar, birçok askerini öldürdüler, bir kısmını esir aldılar. Ahmed b. Yahyâ da esirler arasındaydı (Ramazan 652 / Ekim-Kasım 1254). Böylece İmam Ahmed b. Hüseyin’in hâkimiyetinde bulunan kuzeydeki toprakların büyük bölümü Resûlîler’in eline geçti.

el-Melikü’l-Muzaffer, Şevval 652’de (Kasım-Aralık 1254) Mübârizüddin b. Bertâs’ı Mekke’ye gönderdi. Fakat Şerîf İbn Ebû Nümey ile İdrîs b. Katâde onu bozguna uğrattılar. Emîr Şemseddin Ahmed, İmam Ahmed b. Hüseyin ile baş edemeyince el-Melikü’l-Muzaffer’den yardım istedi. O da kendisine yardımda bulundu ve Kahme şehrini ona iktâ etti (Şevval 652 / Kasım-Aralık 1254). 653’te (1255) Taiz’i başşehir yaptı. Bu sırada Zeydîler İmam Ahmed b. Hüseyin’e karşı ayaklandılar; yapılan savaşlar sırasında İmam Ahmed öldürüldü (Safer 656 / Şubat 1258), bu sayede el-Melikü’l-Muzaffer de rahat bir nefes aldı. el-Melikü’l-Muzaffer, Esedüddin ile aralarında tekrar anlaşmazlık çıkınca onu San‘a’dan uzaklaştırıp Muharrem 658’de (Aralık 1259) şehre girdi. Bir süre burada kaldıktan sonra Alemüddin Sencer eş-Şa‘bî’yi San‘a’da görevlendirerek şehirden ayrıldı. el-Melikü’l-Muzaffer ile ilişkisi iyice bozulan Esedüddin, Benî Hâtim’den aracılık etmesini istedi. Ayrıca sultana mektup gönderip af ve eman diledi. el-Melikü’l-Muzaffer onun huzuruna gelmesini kabul etti, ancak San‘a Valisi Şemseddin Ali b. Yahyâ ile birlikte huzura çıktıklarında her ikisini de tevkif ettirip hapse attırdı. Esedüddin’in ölümüyle (Zilhicce 658 / Kasım 1260) el-Melikü’l-Muzaffer kaypak bir politika izleyen bir hânedan mensubundan kurtulmuş oldu. İmam Ahmed b. Hüseyin’in öldürülmesinden (656/1258) ve halefi Hasan b. Vehhâs’ın 658’de (1260) Benî Hamza tarafından tevkif edilmesinden sonra Zeydîler Benî Hamza’nın liderliğinde el-Melikü’l-Muzaffer’e itaat arzettiler. Böylece Yemen’de huzur ve sükûn sağlanmış oldu.

el-Melikü’l-Muzaffer önce Tavaşî Nizâmeddin Muhtass’ı, ardından Alemüddin Sencer eş-Şa‘bî’yi San‘a valisi tayin etti. Ülkedeki karışıklıkları giderdikten sonra 659 Şevvalinde (Eylül 1261) Benî Hamza’nın reisleriyle birlikte hacca giden el-Melikü’l-Muzaffer 660 Saferinde (Ocak 1262) Yemen’e döndü. Fakat ülkedeki huzur ve sükûn çok uzun sürmedi. el-Melikü’l-Muzaffer hacda iken Şerîf Yahyâ b. Muhammed es-Sirâcî ez-Zeydî 656’da (1258) Huzûr şehrinde imamlığını ilân edip halktan biat aldı. San‘a Valisi Alemüddin Sencer müdahale edince İmam Yahyâ kaçmak zorunda kaldı. Ardından yakalanıp gözlerine mil çekildi ve hapsedildi (660/1262). Benî Hamza’nın bir kısmı sultanı desteklerken bir kısmı da şiddetle muhalefet ediyordu. Nitekim İmam Abdullah b. Hamza’nın oğlu Şerîf İzzeddin Muhammed onun yanında yer alırken Sârimüddin Dâvûd düşmanca bir tavır içindeydi. el-Melikü’l-Muzaffer 661-664 (1262-1266) yıllarında onunla mücadele etmek zorunda kaldı. Zeydîler’le mücadeleyi sürdüren el-Melikü’l-Muzaffer 666’da (1267-68) Sa‘de’ye yürüyüp şehri tahrip etti. Bunun üzerine bütün Zeydîler Sârimüddin’in bayrağı altında toplanıp Resûlî kuvvetlerini bozguna uğrattılar. Ancak Zeydîler San’a’nın işgali konusunda ihtilâfa düşüp dağıldılar. Bunu fırsat bilen sultan San‘a Valisi Alemüddin Sencer’i Sa‘de’ye gönderip şehri ele geçirdi (Safer 668 / Ekim 1269). Benî Hamza tekrar itaat arzetti ve barış yapıldı (Şâban 668 / Nisan 1270). Sultan 670 (1271-72) yılında Yemen dağlarının kuzeyine akınlar düzenledi.

İmam İbrâhim b. Tâceddin Zeydîler’in başına geçerek Resûlî birliklerini bozguna uğrattı. Bazı yerleri ele geçirip San‘a’yı tehdit etmeye başladı. Sultan büyük bir ordunun başında harekete geçip San‘a civarındaki bir kısım yerleri geri aldı. Daha sonra Alemüddin Sencer, Zeydî topraklarına saldırdı ve birçok kaleyi zaptedip bol miktarda ganimet topladı. Bu mücadele 672 (1273-74) yılında bir antlaşmayla sona erdi.

İmam Emîr Sârimüddin Dâvûd, İzzeddin Muhammed ve diğer eşraf 5 Cemâziyelevvel 674’te (27 Ekim 1275) San‘a’ya geldiler ve 15 Cemâziyelevvel’de (6 Kasım) Alemüddin Sencer üzerine yürüdüler. Bunu duyan el-Melikü’l-Muzaffer hemen yardıma koştu ve yapılan savaşta eşraf yenildi. el-Melikü’l-Muzaffer esir düşen İmam Mehdî İbrâhim b. Tâceddin’i yanına alıp Taiz’e gitti. İmam Mehdî İbrâhim Safer 683’te (Nisan-Mayıs 1284) hapiste ölünce yerine Mutahhar b. Yahyâ geçti. Sultan, Zeydîler arasına ihtilâf sokarak onları güçsüz duruma düşürdü ve Ramazan 676’da (Şubat 1278) Zeydîler’e ait kaleleri ele geçirdi. Bundan sonraki iki yıl kısmen huzur içinde geçti. el-Melikü’l-Muzaffer, 28 Receb 678’de (4 Aralık 1279) Zafâr’ı ele geçirip Emîr Özdemir Sungur’u buraya vali tayin ettikten sonra Hadramut ve Şibâm’a yürüyerek buraları da topraklarına kattı (679/1280). Böylece bölgede büyük bir itibar kazanmış oldu.

San‘a’daki kasrın çökmesi sebebiyle enkaz altında kalan Alemüddin Sencer öldü (18 Rebîülâhir 682 / 16 Temmuz 1283). Bu olay üzerine Sârimüddin Dâvûd San‘a’ya yürüdü. Fakat tarihçi Bedreddin Muhammed b. Hâtim şehri başarıyla savundu. Sârimüddin 684’te (1285) el-Melikü’l-Muzaffer’e mektup yazıp barış talebinde bulundu. Yapılan antlaşmaya rağmen Sârimüddin çok geçmeden İmam Mutahhar b. Yahyâ ile iş birliği yaparak el-Melikü’l-Muzaffer’e saldırmaya karar verdi. Sultan, oğlu el-Melikü’l-Vâsiķ’ın yardımıyla bu tehlikeyi bertaraf etti. Ardından Sârimüddin tekrar barış isteyince hem Sârimüddin hem İmam Mutahhar


ile ayrı ayrı barış antlaşmaları imzalandı. Sencer’in ölümünden sonra el-Melikü’l-Muzaffer San‘a’yı oğlu el-Melikü’l-Vâsiķ Nûreddin’e iktâ etti. San‘a 686 (1287) yılına kadar onun idaresinde kaldı. Ardından burayı diğer oğlu el-Melikü’l-Eşref’e iktâ etti.

Emîr Sârimüddin Dâvûd’un Safer 689’da (Şubat 1290) ölümüyle el-Melikü’l-Muzaffer güçlü bir rakibinden daha kurtulmuş oldu. 693’te (1294) tekrar karışıklık çıkınca sultan, oğlu el-Melikü’l-Eşref’i San‘a’ya gönderdi ve halkı itaat altına aldı. el-Melikü’l-Eşref, Şerîf Ali b. Abdullah ile San‘a’da bir barış antlaşması imzaladı (1 Muharrem 694 / 21 Kasım 1294).

el-Melikü’l-Muzaffer bütün Yemen’i oğlu el-Melikü’l-Eşref’e verdi ve onu Taiz’de yerleştirip kendisi Seabât’a çekildi. Resûlîler onun zamanında çok geniş bir alanda hâkimiyet kurdular. el-Melikü’l-Muzaffer 13 Ramazan 694’te (27 Temmuz 1295) Seabât’ta vefat etti ve orada defnedildi. Yerine veliaht ilân ettiği oğlu el-Melikü’l-Eşref geçti. el-Melikü’l-Muzaffer’in ölüm haberini alan İmam Mutahhar b. Yahyâ, “Küçük Tübba‘ (Yemen kralı), asrın Muâviye’si, kalemiyle kılıç ve mızraklarımızı parçalayan insan öldü” demiştir (Ali b. Hasan el-Hazrecî, I, 275).

el-Melikü’l-Muzaffer asil, cömert, savaşlarda zafer kazanmak için hiçbir masraftan kaçınmayan bir kumandan ve iyi bir devlet adamıydı. Halka karşı çok iyi davranırdı. Moğollar’ın Bağdat’ı istilâ edip son Abbâsî halifesi Müsta‘sım-Billâh’ı katletmelerinden (656/1258) sonra İslâm dünyasının başsız kaldığını düşünüp halifeliğini ilân etti. Çin’den gelen bir heyet oradaki müslümanların sıkıntılarını ve çocuklarını sünnet ettirmelerine engel olunduğunu anlattı. el-Melikü’l-Muzaffer, hemen Çin hükümdarına kıymetli hediyelerle birlikte mektup gönderip müslümanların çocuklarını sünnet ettirmelerine izin vermesini istedi, Çin hükümdarı da bu isteğini kabul etti. Ayrıca Memlük sultanlarıyla da iyi ilişkiler kurarak durumunu güçlendirdi. Abbâsî halifesinin öldürülmesinden sonra Kâbe’ye ilk defa örtü gönderen de el-Melikü’l-Muzaffer’dir. İmar faaliyetleriyle de yakından ilgilenen el-Melikü’l-Muzaffer Taiz’de bir medrese (el-Medresetü’l-Muzafferiyye) ve bir cami (Câmiu’l-Muzaffer) yaptırdı. Günümüze kadar ayakta kalan cami hâlâ şehrin en büyük camilerinden biridir. Ayrıca Hays’ta bir hankah, Zafâr’da bir medrese ve Mehcem’de bir cami inşa ettirmiştir.

Devrin âlimleri arasında yer alan el-Melikü’l-Muzaffer tıp, hadis, eğlence, yazı ve yazı malzemeleri konusunda çeşitli eserler kaleme almıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: ErbaǾûne ĥadîŝen, el-MuħteriǾ fî fünûni’ś-śunǾ, el-Ǿİķdü’n-nefîs fî müfâkeheti’l-celîs (Müfâkehâtü’l-câlis), el-Meŧâlib fî tesyîri’n-neyyireyn ve ĥarekâti’l-kevâkib, el-Beyân fî keşfi Ǿilmi’ŧ-ŧıb li’l-Ǿayân (yazma nüshaları için bk. Abdullah Muhammed el-Habeşî, s. 55-56). Bazı kaynaklarda el-Melikü’l-Muzaffer’e nisbet edilen el-MuǾtemed fî müfredâti’ŧ-ŧıb adlı eser (Kahire 1329) oğlu el-Melikü’l-Eşref’e aittir (a.g.e., s. 58).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hâtim, es-Simŧü’l-ġāli’ŝ-ŝemen fî aħbâri’l-mülûk mine’l-Ġuz bi’l-Yemen: The Ayyūbids and Early Rasūlids in the Yemen (nşr. G. R. Smith), London 1974, I, 241-568; Ebü’l-Fidâ, el-Muħtaśar fî aħbâri’l-beşer, İstanbul 1286, IV, 34; Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, Târîħu’l-Yemen (nşr. Mustafa Hicâzî), Beyrut 1985, s. 88-100; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 341; Ali b. Hasan el-Hazrecî, el-ǾUķūdü’l-lüǿlüǿiyye (nşr. M. Besyûnî Asel), Kahire 1329/1911, I, 83-284; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ, V, 31; Yahyâ b. Hüseyin es-San‘ânî, Ġāyetü’l-emânî fî aħbâri’l-ķuŧri’l-Yemânî (nşr. Saîd Abdülfettâh Âşûr), Kahire 1388/1968, bk. İndeks; Târîħu’d-devleti’r-Resûliyye fi’l-Yemen (nşr. Abdullah Muhammed el-Habeşî), San‘a 1405/1984; S. L. Pool, Düvel-i İslâmiyye (trc. Halil Edhem), İstanbul 1345/1927, s. 130-131; Serkîs, MuǾcem, II, 1417-1418; Ahmed Hüseyin Şerefeddin, el-Yemen Ǿabre’t-târîħ, Âbidîn 1384/1964, s. 222-223; Abdullah Muhammed el-Habeşî, Müǿellefâtü ĥükkâmi’l-Yemen, Wiesbaden 1979, s. 54-56, 58; M. Abdülâl Ahmed, Benû Resûl ve Benû Ŧâhir ve Ǿalâķatü’l-Yemen el-ħâriciyye fî Ǿahdihimâ, İskenderiye 1980, s. 117-162; Bosworth, İslâm Devletleri Tarihi, s. 97-98; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), VIII, 243-244; A. el-Shami - R. B. Serjeant, “Regional Literature: The Yemen”, ǾAbbasid Belles-Lettres (ed. J. Ashtiany v.dğr.), Cambridge 1990, s. 461-468; Hüseyin Abdullah el-Ömerî, “Benû Resûl”, el-MevsûǾatü’l-Yemeniyye, Beyrut 1412/1992, I, 173-174, a.mlf., “Yûsuf b. ǾÖmer b. ǾAlî er-Resûlî”, a.e., II, 1036; R. Smith - V. Porter, “The Rasulids in Dhofar in the VIIth-VIIIth/XIII-XIVth Centuries”, JRAS, sy. 1 (1988), s. 27-31, 33; G. R. Smith, “Rasūlids”, EI² (İng.), VIII, 455; a.mlf., “TaǾizz”, a.e., X, 118; Rebî‘ Hâmid Halîfe, “Tirâžü’l-meskûkâti’r-Resûliyye”, el-İklîl, VII/2, San‘a 1989, s. 44-47; Abdul Ali, “The Rasūlids of Yemen: A Power of International Significance”, HI, XIX/4 (1996), s. 19-20; R. Strothmann, “Zeydiye”, İA, XIII, 550.

Abdülkerim Özaydın