el-İŞÂRÂT ve’t-TENBÎHÂT

(الإشارات والتنبيهات)

İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037) mantık, fizik ve metafiziğe dair en son görüşlerini ihtiva eden eseri.

İbn Ebû Usaybia, eserin İbn Sînâ’nın felsefe konusunda yazdığı en son ve en başarılı kitap olduğunu belirtir. İbn Sînâ’nın kendisi de el-Mübâĥaŝât’ta (s. 227) el-İşârât ve’t-tenbîhât’a atıflarda bulunduğu gibi el-İşârât ve’t-tenbîhât’ta da (I, 220, 316, 329, 432) kendisine aidiyetinde şüphe olmayan ansiklopedik eseri Kitâbü’ş-Şifâǿa göndermeler yapar. Son derece veciz bir üslûpla yazılan, girişinde (I, 114-115) felsefenin ilke ve önermelerinin ele alınacağı belirtilen eser mantık ilmiyle başlayıp fizikle devam etmekte ve metafizik bölümüyle sona ermektedir. Bundan önce yazılan Kitâbü’n-Necât ve muhtemelen daha sonra kaleme alınan ǾUyûnü’l-ĥikme gibi mantık, tabiat (fizik), metafizik ve ahlâk (el-ilâhiyyât ve’t-tasavvuf) şeklinde üç bölümden oluşan el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın mantık bölümü on “nehc”den (yöntem) meydana gelirken fizik, metafizik ve ahlâk bölümlerinden her biri belli bir konu bütünlüğü oluşturan on “nemat”tan (ünite) oluşmaktadır. Birinci bölümde mantığın tanımı, amacı, kavram ve önermelerin çeşitleri, kıyas ve kıyas türleri gibi konular incelenmektedir. İkinci bölümde cisim ve cisimle ilgili hususlar, insanî nefsin varlığı, nefsin güçleri, bilgi, irade ve eylem arasındaki ilişkiler gibi konular ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde metafizik bilginin imkânı, varlık, Tanrı, Tanrı-âlem ilişkisi, varlıkların Tanrı’dan sudûru, insanî nefsin cevher oluşu, Tanrı’nın inâyeti, hayır ve şer meselesi, lezzet ve elemin tanımları, mutluluk ve mutsuzluk, âriflerin makamları ve dereceleri, dinin gerekliliği, din dili, ibadetler, âriflerin fizik ötesi âlemden bilgi almaları ve bu bilginin türleri, kerâmet, mûcize, ahlâk ve din felsefesine ait pek çok mesele tartışılmaktadır.

Burada dikkate değer bir husus fizik bölümünün ilk üç ünitesinin, metafizik ve ahlâk bölümünün dört, beş, altı, sekiz, dokuz ve onuncu ünitelerinin tamamı ile yedinci ünitenin bir kısmının eş-Şifâǿın ilgili bölümlerinin bir özeti mahiyetinde olmasıdır. Bu durumda, el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın muhtevasının eş-Şifâǿdaki aynı bölümlerin veciz ve daha kıvrak bir üslûpla tekrarından ibaret olduğu söylenebilir. Ancak bu özetleme yapılırken eş-Şifâǿda yer alan bilim ve felsefe tarihine dair başkalarına ait görüşlere fazla yer verilmemiştir. Bununla birlikte filozofun kendi görüşleri farklı kavramlarla ve yeni bir sistematik içerisinde tekrarlanmıştır. Dolayısıyla el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın ihtiva ettiği görüşlerin doğru anlaşılması ve kavramlarının çözümlenmesi eş-Şifâǿın ilgili bölümlerinin iyi anlaşılıp özümsenmesine bağlıdır. Nitekim aynı mânaya gelmesine rağmen el-İşârât ve’t-tenbîhât’ta eş-Şifâǿda olandan farklı kavramların kullanıldığı görülür. Meselâ “mahsûs ve ma‘kūl” yerine “müşârün ileyh ve gayrü müşârin ileyh”, “resm ve irtisâm” yerine “nakş ve intikāş”, “sûret ve suver” yerine “nakş ve nukūş”, nebevî nefsin özellikleri yerine ârifin özellikleri zikredilir. Yine “el-hikmetü’l-ûlâ”nın yerine “el-hikmetü’l-müteâliye” kullanılır. Ayrıca el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın muhtevasıyla ilgili yapılan bu tesbitler, bazı çağdaş yazarların iddiasının aksine İbn Sînâ’nın eş-Şîfâǿda Meşşâî veya Aristocu, el-İşârât ve’t-tenbîhât’ta ise İşrâkī olmadığını gösterir.

İbn Sînâ el-İşârât ve’t-tenbîhât’ı “işâret, tenbîh, vehim” gibi kavramlarla başlayan küçük paragraflar halinde yazmıştır. Özellikle fizik ve metafizik kısımlarında ünite başlıklarının dışında ara başlıklar yahut konu başlıkları yok gibidir, bunların yerine yukarıdaki terimler ve aşağıda zikredilecek başka terimler kullanılır. Nitekim kitaba isim olarak verilen “el-İşârât ve’t-tenbîhât”, paragraf başlarında sıkça zikredilen “işâret ve tenbîh” kelimelerinden kaynaklanmaktadır. Bu iki kelimeyle birlikte paragraf başlarında toplam yirmi üç çeşit terim yer almaktadır.

Eserin muhtevasını iyi kavramanın yanında işaret, tembih, vehim kavramlarını anlamanın yolu da eş-Şifâǿdan geçmektedir. Filozof işaret, tembih ve tezkire gibi kavramları eş-Şifâǿda nefsin kendi varlığı hakkındaki bilincini açıklama bağlamında kullanmaktadır (s. 13, 165, 226-227). eş-Şifâǿdaki bilgiler ışığında bakıldığında tembih bir çeşit bilme yöntemidir. Böyle bir yöntemle zihin yeni bilgi kazanmamakta, sadece önceden bildiği şeylerin farkına varmaktadır. Ancak bu tür bilgiye ulaşabilmek için de belli bir işaret gerekmektedir. Bu anlamda işaretler, duyulurların (mahsûs) ötesindeki mânalara geçmeyi sağlayan şeylerdir. Tembih


yoluyla bilgi edinmek için işaret gerekli fakat yeterli değildir. Şu halde tembih yoluyla bilmek doğrudan doğruya bilmektir. el-İşârât ve’t-tenbîhât’taki “tenbîh” başlığı altında verilen bilgiler, doğruluğu ve yanlışlığı akıl tarafından bilinebilen ve bu sebeple de metafizik alana ait olan bilgilerdir. “İşârât” başlığı altında verilenler ise doğru olup olmaması nesnel dünyada denenebilen bilgilerdir. Tembih, eserin fizik bölümünde yirmi yedi defa geçerken metafizik bölümünde altmış sekiz yerde geçmektedir. Şu halde nesnel âlem bütünüyle fizik ötesi âlemi hatırlatan bir işaretler âlemidir. İbn Sînâ’ya göre ibadetler ve bunlar için yapılan hazırlıklar bile nefse Allah’ı ve öteki dünyayı hatırlattığı için “münebbihât ve müzekkirât”tır. İbn Sînâ “vehmün ve tenbîhün”, “vehmün ve işâretün” şeklinde işaret ve tembihle birlikte verdiği başlıklar altında ise önce ilgili konudaki yanlış bir görüşü nakleder, ardından onun açıklamasını yapar. Filozofun vehim kavramını kullanması da nefsin bir gücü olarak kabul ettiği vehme yüklediği anlamdan ileri gelir. Ona göre insan tabiatında çok köklü bir yer tutan bu güç, cüz’î tecrübelere dayanarak benzetmeler yoluyla veya fıtrî bir ilhamla hüküm verir, küllî bir bilgiye ulaşamaz. Bu gücün tutkuları demek olan “hevâ”sına uymak insanı helâk eder ve hayvan seviyesine düşürür. Şu halde vehim gücü mantık, metafizik ve ahlâk konusunda doğru bilgi vermeyen bir güçtür. Böylece filozofun “vehim” başlığını niçin kullandığı anlaşılmış olmaktadır. Nitekim “vehmün ve tenbîhün”, el-İşârât’ın metafizik bölümünde on dokuz defa geçerken “vehmün ve işâretün”ün tabiat bölümünde üç yerde geçmesi insanların en çok metafizik alanda hata yaptıklarını göstermektedir. Buna göre eserin adı fizik ve metafizik alana ait bilgiler olarak anlaşılmalıdır.

el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın İslâm felsefesinde önemli etkileri olmuştur. Dünya kütüphanelerinde eserin birçok yazma nüshasının bulunması (Brockelmann, GAL, I, 592; Suppl., I, 816; Yahya Mehdevi, s. 34), üzerine yapılan pek çok şerh, telhis ve bu şerhlerdeki yaklaşım ve görüşleri değerlendirip tenkit eden “muhâkeme”ler bunu göstermektedir. Meselâ Fahreddin er-Râzî’nin Lübâbü’l-İşârât’ı (Kahire 1326) esasen kendisi özet olan el-İşârât ve’t-tenbîhât’ın bir telhisidir. Yine aynı müellifin Şerĥu’l-İşârât’ı ile Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Ĥallü müşkilâti’l-İşârât’ı (bu iki şerh Şerĥu’l-İşârât adıyla 1290’da [1873] İstanbul’da basılmıştır) eser üzerine yapılmış en meşhur şerhlerdendir. Bunların yanında Ebü’l-Hasan Ali b. Ebû Ali b. Muhammed el-Âmidî’nin Keşfü’t-temvîhât fî şerĥi’t-Tenbîhât’ı, İbn Kemmûne’nin Şerĥu’l-Uśûl ve’l-cümel’i, Sirâceddin Mahmûd b. Ebû Bekir el-Urmevî’nin Şerĥu’l-İşârât’ı, Şemseddin es-Semerkandî’nin Beşârâtü’l-İşârât’ı, Necmeddin Ahmed b. Muhammed en-Nahcuvânî’nin Tecrî mecra’l-ĥavâşî ve’t-taǾlîķāt Ǿalâ Kitâbi’l-İşârât’ı, Cemâleddin Hasan b. Yûsuf’un Îżâĥu’l-muǾđılât min Şerĥi’l-İşârât, el-İşârât, MeǾâni’l-İşârât ve Basŧü’l-İşârât’ı eser üzerine yapılmış şerhlerden bazılarıdır. Muhammed b. Saîd el-Yemenî et-Tüsterî’nin el-Muĥâkeme beyne Naśîriddîn ve’r-Râzî, Kutbüddin Muhammed b. Muhammed er-Râzî et-Tahtânî’nin Kitâbü’l-Muĥâkemât beyne’l-İmâm ve’n-Naśîr, Allâme el-Hillî’nin el-Muĥâkemât beyne’ş-şurrâĥi’l-İşârât ve Muhammed el-İsfahânî’nin el-Muĥâkeme beyne Naśîriddîn ve’l-İmâm Faħriddîn er-Râzî adlı kitapları eserin şerhleri arasında yapılan muhâkemelerin en meşhurlarındandır.

Eser ilk defa 1892’de Leiden’de Jacques Forget tarafından neşredilmiş, aynı müellif kitabın son üç ünitesini Traités mystiques adıyla Fransızca’ya çevirmiştir. Kitabın son ilmî neşri Tûsî şerhiyle birlikte Süleyman Dünyâ tarafından gerçekleştirilmiştir (Kahire 1948-1949, I-III). Anne Melle Goichon, eserin tamamını Livres des directives et remarques (Paris 1951) ismiyle Fransızca’ya çevirmiş, Shams Constantin Inati de mantık bölümünü Remarks and Admonitions Part One: Logíc (Toronto 1984) adıyla İngilizce’ye tercüme etmiştir. H. Melikşâhî kitabın tamamını Farsça’ya çevirerek Arapça metniyle birlikte yayımlamıştır (Tahran 1984-1988). Ayrıca eserin bazı bölümleri İspanyolca ve Rusça gibi dillere de çevrilmiştir (Janssens, s. 18-20).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sînâ, el-İşârât (nşr. Süleyman Dünyâ), Beyrut 1413/1992, I, 114-115, 220, 316, 329, 432; ayrıca bk. tür.yer.; a.mlf., eş-Şifâǿ eŧ-ŦabîǾiyyât (6), s. 13, 36-37, 147-148, 162-164, 165, 226-227; a.mlf., el-Mübâĥaŝât (nşr. Abdurrahman Bedevî), Kahire 1947, s. 227; İbn Ebû Usaybia, ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 437-459; Keşfü’ž-žunûn, I, 93-95; Brockelmann, GAL, I, 592; Suppl., I, 816; G. C. Anawati, Müǿellefâtü İbn Sînâ, Kahire 1950, s. 4-12; A. M. Goichon, Livres des directives et remarques, Paris 1951, s. 68, 70, 105; Yahya Mehdevi, Bibliographie d’Ibn Sina, Tahran 1954, s. 32-38; Osman Ergin, İbn Sînâ Bibliografyası, İstanbul 1956, s. 12, 97-100, 117, 121-122; Jules L. Janssens, An Annotated Bibliography on Ibn Sīnā: 1970-1989, Leuven 1991, s. 18-20; Ali Durusoy, İbn Sînâ Felsefesinde İnsan ve Âlemdeki Yeri, İstanbul 1993, s. 147-148.

Ali Durusoy