el-İHTİLÂF fi’l-LAFZ

(الإختلاف في اللفظ)

İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) akaide dair eseri.

Tam adı el-İħtilâf fi’l-lafž ve’r-red Ǿale’l-Cehmiyye ve’l-Müşebbihe’dir. “Kıraat” anlamında Kur’an’ın, diğer bir ifadeyle Kur’an metnini telaffuz etmenin mahlûk olup olmadığı konusunda hadisçiler arasında ortaya çıkan ihtilâfları incelemek ve Cehmiyye ile Müşebbihe’nin akaide dair bazı görüşlerini reddetmek amacıyla yazılmıştır. İbn Kuteybe, müslümanların birçok fırkaya ayrılmasından ve Asr-ı saâdet’teki birliğin bozulmasından bahsederek risâleye devrinin fikrî yapısına kısa bir bakışla girer. Nasları te’vil eden Cehmiyye’yi reddederken kelâm metodunu kullanmadığını, çok defa Arap dili kurallarına başvurmayı yeterli gördüğünü söyleyen müellif akaid konularında kıyasa başvurulamayacağını savunur. Nitekim Kaderiyye mensuplarının ilâhî bir sır olan kader meselesini irdelerken bunu yaratılmışlar arasında cereyan eden olaylara benzetmek suretiyle hataya düştüklerini, Allah’ın küllî iradesiyle ilgili âyetlerle karşılaşınca da dil kurallarına uymayan yanlış yorumlar yaptıklarını çeşitli örneklerle anlatmaya çalışır.

Cebriyye’nin Kaderiyye’ye bir tepki olarak doğduğunu söyleyen ve kader sırrının çözülemez oluşunu, gözün güneş karşısında kamaşıp onun künhünü idrakten âciz kalışına benzeten İbn Kuteybe, daha sonra Muattıla’nın sıfat anlayışını eleştirerek bazı haberî sıfatların hiçbir şekilde te’vil edilemeyeceğine, bazılarının ise Kur’an’ın tavsif sınırları içinde kalmak şartıyla te’vil edilebileceğine dikkat çeker. Risâlede ayrıca “ruh” kelimesinin Kur’an’daki anlamları, âhirette rü’yetullahın vukuu ve Allah’ın arşa istivâ etmesiyle ilgili âyetlerin yorumuna yer verilir. Müellif, Şîa’nın Hz. Ali ve evlâdı hakkındaki görüşlerinin aşırılığını kabul etmekle birlikte Ehl-i beyt’e düşmanlık yapmanın da yanlış olacağını belirttikten sonra risâlenin ikinci yarısında halku’l-Kur’ân meselesini ele alıp inceler. Kur’an lafzının etimolojik tahlilinden hareket ederek bu problemin nasıl doğduğunu anlatır. İbn Kuteybe’ye göre problem bazı hadisçilerin, “Kulların fiillerinden ibaret olan kıraat (Kur’an metnini telaffuz etmek) mahlûk değildir” tarzındaki görüşlerinden doğmuştur. Ebû Hanîfe’nin bu konuyu Cehm b. Safvân ile


tartıştığını söyleyen müellife göre okunan şeyin (Kur’an) okuma fiilinden ayrılması imkânsız gibi görünüyorsa da Kur’an’ı telaffuz etmek biri kulun ameli (okuma), diğeri okunan şey (Kur’an) olmak üzere iki mâna ifade eder; bunlardan amel mahlûk, okunan ise gayri mahlûktur. Böylece Buhârî’nin bu konudaki görüşünü benimseyen müellif imanın mahlûk olup olmadığı konusuyla ilgili tartışmaları kaydeder ve müslümanlar arasında imanın mahlûk olmadığı tartışmasına Cehm b. Safvân’ın te’vil kapısını açmasının sebep olduğunu belirtir.

el-İħtilâf fi’l-lafž, Selef’in itikadî görüşlerini nakletmesi yanında İslâm akaidinin tedvînine ve Ehl-i sünnet kelâm sisteminin teşekkülüne malzeme hazırlayan eser olması bakımından da önemli bir kaynaktır. Eserde akaidden başka edebiyat, fıkıh ve hadis sahalarında da bazı önemli noktalara temas edilir. Teǿvîlü muħtelifi’l-ĥadîŝ’inde mütecaviz bir üslûba ve Kerrâmiyye ile Müşebbihe’yi andıran bir zihniyete sahip olan, kendisine nisbet edilen el-İmâme ve’s-siyâse’de bir nâsıbî olarak dikkati çeken İbn Kuteybe, son eserlerinden biri olan el-İħtilâf fi’l-lafž’da orta yolu bulmuş ve eski katı tutumundan vazgeçmiş görünmektedir.

Eser ilk defa M. Zâhid Kevserî’nin eklediği tenkit ve şerh mahiyetindeki notlarla neşredilmiştir (Kahire 1349/1930). Risâlenin Gösta Witesman (Leiden 1960) ve Ali Sâmî en-Neşşâr - Ammâr et-Tâlibî tarafından (ǾAķāǿidü’s-selef içinde, İskenderiye 1971, s. 223-252) yapılmış iki neşri daha vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Kuteybe, el-İħtilâf fi’l-lafż (nşr. M. Zâhid el-Kevserî), Kahire 1349, neşredenin girişi, s. 2-5; Brockelmann, GAL Suppl., I, 186; Sezgin, GAS, I, 601.

Yusuf Şevki Yavuz