EBÜLMEYÂMİN MUSTAFA EFENDİ

(ö. 1015/1606)

Osmanlı şeyhülislâmı.

953’te (1546) doğdu. İlk tahsilinden sonra Bursa’da Kaplıca Medresesi müderrisi Sarıgörezzâde’den, Zekeriyyâ Efendi’den ve Abdülganî Efendi’den öğrenim gördü. Daha sonra Ebüssuûd Efendi’ye intisap ederek 977’de (1570) mülâzemet aldı.

Öğretim hayatına Eski Nişancı Medresesi’nde 20 akçe ile başladı; daha sonra 25 akçe ile Kestel, 30 akçe ile Pervîz Efendi, 40 akçe ile Kürkçübaşı medreselerinde görev yaptı. 1586’da Sinan Paşa, 1590’da Zal Paşa Sultanı, 1591’de Sahn-ı Semân, 1593’te Şehzade, 1594’te Süleymaniye medreselerine, 1596’da Süleymaniye Dârülhadisi’ne, 1597’de Vefa Hâkaniye Medresesi’ne müderris oldu. 1598’de kurulan Safiye Vâlide Sultan Medresesi’nin 100 akçe yevmiye ile ilk müderrisliğine getirildi. Bu münasebetle En‘âm sûresinin başından bir takrir yapması istenmiş, bunun için Süleymaniye Camii’nde toplanan ulemâya dersiâm*da bulunmuştur (Kâtib Çelebi, I, 285-286).

Medreselerdeki öğretim faaliyetinden sonra 1600’de Edirne kadılığına tayin edildi ve kendisine Dimetoka kazası arpalık olarak verildi. Görevi Ağustos 1601’de İstanbul kadılığına nakledildi. Bu sırada muâmelâtın süratle yürümesi, narh meselelerinin düzene konulması ve bilhassa zahire yokluğunda sıkı kontrolle İstanbul halkına sıkıntı çektirmemesi sebebiyle kendisine “Ebülmeyâmin” (uğur sahibi, bereketli kimse) lakabı verildi. Ocak 1603’te Anadolu kazaskerliğine terfi etti. Yemişçi Hasan Paşa meselesinden dolayı azledilen Sun‘ullah Efendi’nin yerine 25 Şâban 1011’de (7 Şubat 1603) şeyhülislâm oldu. Aynı yıl Balkanlar’da Kalkandelen ve civarında açıkta olan 60.000 akçelik zeâmet kendisine arpalık olarak verildi. Şeyhülislâmlığı sırasında I. Ahmed’in imamı Mustafa Sâfî Efendi ile arasının açılması ve sadâret kaymakamı Kasım Paşa ile birlik olması sebebiyle şeyhülislâmlıktan 600 akçe tekaüt ile 10 Muharrem 1013’te (8 Haziran 1604) ayrıldı. 22 Rebîülevvel 1015 (28 Temmuz 1606) tarihinde ikinci defa şeyhülislâm olduysa da dört ay sonra 23 Kasım 1606’da vefat etti ve Fâtih Camii avlusuna bitişik olan evinin önüne defnedildi. Kulunç hastalığından ve tütün alışkanlığından öldüğü, bu sebeple ölümüne, “Yaprak içmekle helâk oldu ol müftî-i zamân” mısraının tarih düşürüldüğü kaynaklarda zikredilmektedir (a.g.e., I, 285). Hamzavî büyüklerinden İdrîs-i Muhtefî’nin (ö. 1024/1615) müridi olan Ebülmeyâmin Mustafa Efendi’nin bazı âyetlerle ilgili birkaç küçük risâlesi olduğu (Süleymaniye Ktp.,


Kasidecizâde, nr. 675/11, 12, 29; Şehid Ali Paşa, nr. 315/11, 12; ayrıca bk. bibl.) ve İstanbul’da bir çeşmesinin bulunduğu bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebülmeyâmin Mustafa Efendi, Risâle fi’l-istiâre, Süleymaniye Ktp., Kasidecizâde, nr. 675/29, vr. 119-129; a.mlf., En‘âm Sûresine Ta‘lîkat, Süleymaniye Ktp., Damad İbrahim Paşa, nr. 161/1, vr. 1-32; Selânikî, Târih, s. 241, 361, 724; Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 511-513; Muhibbî, Hulâsatü’l-eser, IV, 394-395; Kâtib Çelebi, Fezleke, I, 285-286; Naîmâ, Târih, I, 307, 316, 450; Devhatü’l-meşâyih, s. 44; Sarı Abdullah Efendi, Cevheretü’l-bidâye ve dürretü’n-nihâye, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 858, vr. 134ª; Müstakimzâde, Risâle-i Melâmiyye, İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 3357, vr. 79b-81ª; Sicill-i Osmânî, IV, 382; İlmiyye Salnâmesi, s. 431-436 (fetvalarından dokuz örnek verilmiştir); Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 60; Danişmend, Kronoloji2, V, 120; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 56, 66, 188, 203.

Mehmet İpşirli