EBÛ SELEME el-HALLÂL

أبو سلمة الخلّال

Ebû Seleme Hafs b. Süleymân el-Hallâl el-Hemdânî (ö. 132/750)

Abbâsîler’in ilk veziri.

İslâm tarihinde vezir unvanını alan ilk kişidir. Bazı kaynaklara göre Kûfe’de bir mahalleye adını veren Sebî‘ kabilesinin, diğer kaynaklara göre Hâris b. Kâ‘b kabilesinin İran asıllı mevlâ*sı idi. Kılıç kını veya sirke imal ederek sattığı, yahut bunları yapanlarla görüştüğü için kendisine “Hallâl” denilmiştir. Abbâsî ihtilâl hareketinin önde gelen şahsiyetlerinden biridir. Zengin olan Ebû Seleme servetini ihtilâl hareketini desteklemek için harcamıştır. Meşhur Abbâsî dâîsi Bükeyr b. Mâhân, 127 (744-45) yılında ölümünden


önce akrabası Ebû Seleme’yi İmam İbrâhim b. Muhammed’e tavsiye etmiş, İmam İbrâhim de onu geniş yetkilerle aynı yıl Horasan’a yollamıştır. Ebû Müslim’in Horasan’a gönderilmesine kadar ihtilâl hareketini organize eden Ebû Seleme gittiği her yerde Hâşimî liderlerinden yakın ilgi görmüştür.

Emevî hânedanına son veren ihtilâl ordusunda yer alan Ebû Seleme Kûfe’ye vali tayin edildi. Ancak Emevîler Abbâsî kuvvetleriyle çarpışmaya devam ettikleri ve ortam henüz uygun olmadığı için faaliyetlerini gizlice sürdürüyordu. Muharrem 132 (Eylül 749) tarihinde Hasan ve Humeyd b. Kahtabe kardeşlerin kumandasındaki Abbâsî ordusu Kûfe’yi ele geçirince Ebû Seleme saklandığı yerden çıktı. Şehre giren Hâşimî emîrler tarafından “vezîr-i Âl-i Muhammed” unvanıyla, henüz belirlenmemiş olan Abbâsî halifesinin vezirliğine getirildi ve ihtilâlin yönetimini eline aldı.

Kaynakların belirttiğine göre Ebû Seleme İmam İbrâhim’in maiyetinde çalışmasına rağmen Hz. Ali evlâdını tutuyor ve hilâfette daha çok onların hakkı olduğunu düşünüyordu. Hatta Ali evlâdından üç kişiyle mektuplaşıp halifeliği onlara teklif etmişti. Bunlar Abdullah Mahd b. Hasan, Ömer Eşref b. Zeynelâbidîn ve Ca‘fer es-Sâdık’tı; ancak hiçbiri bu teklifi kabul etmedi. Abbâsî ailesi mensupları ihtilâl ordusundan bir ay sonra Kûfe’ye geldikleri zaman Ebû Seleme ve Hz. Ali evlâdı taraftarları onları iyi karşılamadılar. Ebû Seleme Abbâsî ailesinin kaldığı yeri bir süre Horasanlılar’dan sakladı; zira Vâsıt henüz zaptedilmediği için ortaya çıkmaya gerek olmadığını söylüyordu. Fakat Ebû Müslim’in güvenilir adamlarından Ebü’l-Cehm b. Atıyye bir tesadüf eseri Abbâsî ailesinin kaldığı yeri buldu ve hemen Hammâm - A‘yen’deki Horasan ileri gelenlerine durumu bildirdi. Bunlardan on iki kişi Kûfe’ye gelerek Ebü’l-Abbas es-Seffâh’a biat ettiler. Ebû Seleme de bu oldubittiyi kabul etmek zorunda kaldı. Cuma günü Kûfe Camii’nde Abbâsî hânedanı adına halktan biat alan (132/749) yeni halife Ebü’l-Abbâs Ebû Seleme’yi vezirlikte bırakmak istiyor veya muhtemelen buna zorlanıyordu. Ancak Ali evlâdını açıkça desteklemesi ve bu tutumunu sürdürmesi buna engel oluyordu.

Ebü’l-Abbas Kûfeliler’e güvenmediği için karargâhını Hammâm - A‘yen’de kurdu. Daha sonra Ebû Seleme’den uzaklaşmak için ikametgâhını Hâşimiye’ye nakletti. Aralarındaki güvensizlik gittikçe artıyordu. Ebû Seleme Hz. Ali evlâdına olan sevgisini açıkça dile getiriyordu ve idare de onun elindeydi. Üç dört ay boyunca bütün yetkilerini kullanarak ülkeyi idare etti. Halife Ebü’l-Abbas, henüz hiçbir kuvvete sahip olmadığı için Ebû Seleme’ye karşı bir harekete girişemiyordu. Horasan ordusu üzerinde büyük nüfuzu olan Ebû Müslim’in yardımını temin için kardeşi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’u ona yolladı. Ebû Müslim de gönderdiği adamlarıyla Receb 132 (Şubat 750) tarihinde Ebû Seleme’yi Enbâr’da öldürterek Ebü’l-Abbas’ı büyük bir gaileden kurtardı. Başka bir rivayette ise Ebû Müslim’in Ebü’l-Abbas es-Seffâh’a mektup yazıp Ebû Seleme’yi öldürtmesini istediği, ancak halifenin, onun Abbâsî ailesine büyük yardımları olduğunu söyleyerek böyle bir harekete tevessül edemeyeceğini bildirdiği ifade edilmektedir.

Abbâsî ihtilâlinin başarıya ulaşmasında büyük rolü olan Ebû Seleme kültürlü, cömert ve kabiliyetli bir vezirdi.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf, Âşir Efendi Ktp., nr. 597-598, vr. 301b-303ª; Dîneverî, el-Ahbârü’t-tıvâl (nşr. W. Guirgass), Leiden 1888, s. 336; Ya‘kūbî, Târîh, II, 314, 345, 349, 352; Taberî, Târîħ (de Goeje), II, 1916, 1949; III, 5-7, 16, 20-22, 24, 27, 28, 58, 60, 62; Cehşiyârî, el-Vüzerâǿ ve’l-küttâb, Kahire 1938, s. 84-89; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Meynard), VI, 133; a.e. (Abdülhamîd), III, 284-285; Ebû Ali Bel‘amî, Tarıh-i Taberī (Fr. trc. H. Zotenberg), Paris 1867-74, IV, 333 vd., 346 vd.; İbnü’t-Tıktaka, el-Fahrî, s. 154-156; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 195-197; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 7-8; D. Sourdel, Le Vizirat ‘Abbaside, Damas 1959, I, 65-73; J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukûtu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 244, 257-259; M. A. Shaban, Islamic History, Cambridge 1971-76, I, 182, 185-188; II, 1-3; a.mlf., The ‘Abbasid Revolution, Cambridge 1979, s. 153, 155, 161-167; “Abbasîler Devri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1986, III, 26, 33-39, 59; Mehmet Aykaç, Abbâsî Devleti’nin İlk Dönemi İdarî Teşkilâtında Dîvânlar: 132-232/750-847 (doktora tezi, 1993), İSAM Ktp., nr. 24.366, s. 52; S. Moscati, “Abu Salama al-Khallal”, EI² (Fr.), I, 153; R. W. Bulliet, “Abu Salama”, EIr., I, 382-383.

Hakkı Dursun Yıldız