EBÛ SAÎD-i SÂNÎ

أبو سعيد ثاني

Ebû Saîd b. eş-Şeyh Sun‘illâh-i Kûzegerânî (ö. 980/1572)

Nakşibendî şeyhi ve tefsir âlimi.

Aslen Horasanlı olan babası Şeyh Sun‘ullah, Herat’ta büyük mutasavvıf ve şair Abdurrahman-ı Câmî (ö. 898 / 1492) ile beraber meşhur Nakşibendî şeyhlerinden Ubeydullah Ahrâr’dan (ö. 895 / 1490) feyiz almış, daha sonra irşad göreviyle gittiği Tebriz’e yerleşmişti. Şeyh Sun‘ullah’ın gelişinden kısa bir müddet sonra şehri işgal eden Safevî Hükümdarı Şah İsmâil, Tebriz’in üçte ikisi Sünnî olan halkını Şiî mezhebini kabule zorladı. Bu durumdan rahatsız olan Şeyh Sun‘ullah Bitlis’e göç etti. Ancak dostlarının ısrarı üzerine bir süre sonra Tebriz’e geri döndü ve şehrin yakınındaki Kûzegerân kasabasına yerleşti. Ebû Saîd 920’de (1514) burada dünyaya geldi.

Gençliğinde iyi bir öğrenim gören Ebû Saîd, Mîr Gıyâseddin Mansûr’un hizmetine girdi. O sırada Tebriz’in idaresini elinde tutan Şah Tahmasb da Şah İsmâil gibi Şiî olmayan halk üzerindeki baskılarını arttırınca Ebû Saîd amcası Azîz ile birlikte o devirde İran’da yaşayan birçok Sünnî âlim ve edibin yaptığı gibi Osmanlı topraklarına sığınmak üzere Tebriz’den ayrılmak isterken yakalanıp hapse atıldı ve bütün mallarına el konuldu. Daha sonra dostlarının yardımıyla hapisten kurtularak amcasıyla beraber Erdebil’e gitti ve orada iki yıla yakın Molla Hüseyn-i Erdebîlî’nin hizmetinde bulundu. 955’te (1548) Azerbaycan’ı ikinci defa fetheden Kanûnî Sultan Süleyman’a sığınarak onunla birlikte İstanbul’a geldi. Halep’te devlet hizmetine alınarak kendisine 15 akçe maaş bağlandı. 971 (1563) yılında hacca gitti. Ebû Saîd İstanbul’da vefat etti ve Şeyh Vefa Camii Kabristanı’nda kendisi için yaptırılan türbeye defnedildi. Atâî hazîrenin kitâbesinde, “Merhum Şeyh Ebû Saîd bu fenâ mülkünden ayrılınca halka çok vefa gösterdiğinden Vefa Meydanı onun malı oldu” anlamına gelen Farsça bir kıtanın yazılı olduğunu kaydeder (Zeyl-i Şekāik, s. 208).

Meşhur mutasavvıf Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr’a (ö. 440 / 1048-49) nisbetle “Sânî” lakabını alan Ebû Saîd aklî ve naklî ilimlerde de geniş bilgi sahibi bir âlimdir. Atâî onun Beyzâvî tefsirini tercüme ettiğini, kendisinin bu eseri gördüğünü, ayrıca müfessirler hakkında bir eseri daha olduğunu söyler.

BİBLİYOGRAFYA:

Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 207-208; Keşfü’z-zunûn, II, 1107; Muhammed Ali Terbiyet, Dânişmendân-ı Âzerbâycân, Tahran 1314 hş., s. 25-26; Rızâzâde Şafak, Târîh-i Edebiyyât-ı Îrân, Tahran 1337 hş., s. 354.

Mürsel Öztürk