EBÜ’s-SALÂH el-HALEBÎ

أبو الصلاح الحلبي

Ebü’s-Salâh Takıyyüddîn b. Necmiddîn b. Ubeydillâh el-Halebî (ö. 447/1055)

Şîa’nın İsnâaşeriyye âlimlerinden.

Doğum tarihi hakkında farklı rivayetler bulunmakla birlikte muhtemelen 374 (984-85) yılında Halep’te doğdu. Tahsil amacıyla birçok defa Irak’a giderek İsnâaşeriyye’nin ünlü âlimlerinden Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Ebû Ya‘lâ ed-Deylemî ve Şerîf el-Murtazâ’dan öğrenim gördü. Daha sonra Şerîf el-Murtazâ’nın Halep bölgesi halifesi oldu. Burada yürüttüğü öğretim faaliyetleri sonunda İbnü’l-Berrâc, İbn Ebû Kâmil et-Tarablusî, Reyhân b. Abdullah el-Habeşî, Abdurrahman b. Ahmed en-Nîsâbûrî, Muhammed b. Ali el-Kerâcikî


gibi birçok öğrenci yetiştirdi ve bütün bu faaliyetleriyle İsnâaşeriyye’nin meşhur âlimleri arasına girdi. 447 (1055) yılında çıktığı hac yolculuğundan dönerken Halep’te veya Kudüs yakınlarındaki Remle’de öldü.

Kelâm, fıkıh ve hadis âlimi olarak tanınan Ebü’s-Salâh, Allah’ın sıfatları ve rü’yetullah gibi ilâhiyyât konularında tamamen Mu‘tezile’nin görüşlerini benimsemiştir. Bazı kelâmî görüşleri şöyledir: Zâtının ötesinde Allah’ın sıfatları yoktur. Allah’ın kadir, âlim ve mürîd olduğu fiilleriyle ispat edilebilir. Bir fiil meydana getirmesi kadir, fiilini sağlam halde yapması âlim, onu değişik alternatiflerden birine göre gerçekleştirmesi de mürîd olduğunu gösterir. Fiilinin delâlet etmediği ilâve bir niteliğin Allah’a atfedilmesi mâkul değildir. Mütekellim olan Allah’ın konuşması fiilinden ibarettir (Takrîbü’l-maǾârif, s. 48-51, 66).

İnsanlar hatadan ve günahtan korunmuş olmadıkları için kendilerine rehberlik edecek mâsum önderlerin gönderilmesi ilâhî lutuf ve hikmetin gereğidir; bu önderler de peygamberlerle imamlardır. Hz. Peygamber’den sonra rehberlik görevini, Allah’la irtibat noktasında peygamberlerden farkı bulunmayan ve nasla belirlenen Hz. Ali ile onun soyundan gelen imamlar yürütmüştür. Bütün imamlar peygamberler gibi mâsum, verdikleri hükümlerde yanılmayan olağan üstü kişilerdir. Şeriat onların yaptığı açıklamalar dışında herhangi bir yolla anlaşılıp uygulanamaz. On iki imamdan herhangi birini tanımayan veya peygamberlerin taşıdığı niteliklere sahip olduklarını kabul etmeyen kimseler mümin değildir (a.g.e., s. 95, 100, 117, 119). Ebü’s-Salâh, bazı âyet ve hadislere dayanarak Ali ile evlâdının nas yoluyla imam tayin edildiğini, bunlara aykırı düşen hadislerin ise uydurma olduğunu ileri sürer (a.g.e., s. 123, 124, 127, 144, 146).

Ebü’s-Salâh el-Halebî’nin, nübüvvetle aynı kategoride gördüğü ve Hz. Ali ile onun soyundan gelen on bir imama tahsis ettiği imâmet nazariyesini, özellikle bu nazariyeyi benimsemeyen büyük müslüman çoğunluğunu ve ikinci halife Hz. Ömer’i tekfir edişini İslâm’la bağdaştırmak mümkün değildir. Ebü’s-Salâh’ın delil olarak ileri sürdüğü âyetlerin konu ile bir ilgisi yoktur. Sahih görülebilecek bazı hadislerden de kendisi tarafından çıkarılan sonuçları elde etmek ilmî açıdan mümkün görülmemektedir (bk. İMÂMET).

Eserleri. Daha çok fıkıh ve kelâma dair olan eserlerinden sadece üçünün günümüze kadar geldiği bilinmektedir. 1. Takrîbü’l-maǾârif. İsnâaşeriyye’nin önemli kaynaklarından biri olarak kabul edilen eser Allah’ın birliği ve sıfatları (et-tevhîd ve’l-adl), nübüvvet, imâmet, ilk üç halife ile ilgili tenkitler ve “sâhibüzzamân”a ilişkin konulardan oluşmaktadır. Kitap, ilk üç halife ve onları tasvip eden ashap çoğunluğu hakkında İsnâaşeriyye’nin görüşlerini yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Eser Rızâ el-Üstâzî tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Kum 1363 hş./1404 h.). 2. el-Burhân Ǿalâ sübûti’l-îmân. Kelâma dair küçük bir risâle olup yazma nüshaları mevcuttur (Takrîbü’l-maǾârif, nâşirin girişi, s. 23). 3. el-Kâfî. Muhammed Bâkır Meclisî’ye ait Bihârü’l-envâr’ın fıkıh kaynaklarındandır (Kum 1362 hş./1403 h.). Bunların dışında Şîa kaynaklarında zikredilen, ancak günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen bazı eserleri de vardır (a.g.e., nâşirin girişi, s. 18-20).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebü’s-Salâh el-Halebî, Takrîbü’l-maǾârif (nşr. Rızâ el-Üstâzî), Kum 1363 hş., s. 48-51, 66, 95, 100, 117, 119, 123, 124, 127, 144, 146, 160, ayrıca nâşirin girişi, s. 3-26; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, II, 71; Hür el-Âmilî, Emelü’l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385, II, 46, 120, 149; Abbas el-Kummî, Sefînetü’l-bihâr, Beyrut, ts. (Dârü’l-Murtazâ), II, 42; Aǿyânü’ş-Şîǿa, III, 634-635.

Yusuf Şevki Yavuz