EBÜ’l-KĀSIM

أبو القاسم

Hz. Peygamber’in künyesi.

Araplar arasında, ilk doğan çocuğa nisbetle künye alma ve bu künye ile anılma âdeti eskiden beri mevcuttur (bk. KÜNYE). Resûl-i Ekrem de Hz. Hatice’den olan ilk oğlu Kāsım’a nisbetle Ebü’l-Kāsım künyesini almıştır. Ayrıca Hz. Peygamber, “Ben yalnız taksim ediciyim, veren ise Allah’tır” (Buhârî, “Ǿİlim”, 13; Müslim, “Zekât”, 100); “Ben Ebü’l-Kāsım’ım, aranızda paylaştırırım” (Müslim, “Âdâb”, 5) meâlindeki hadislerinde, kasm kökünden gelen kāsım (taksim eden, bölüştüren kimse) kelimesinin sözlük anlamına da telmihte bulunmuştur.

Hz. Peygamber’in künyesinin başkaları tarafından kullanılması hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Çocuğuna Muhammed adını koymak isteyen bir kişiye Resûl-i Ekrem adının alınabileceğini, ancak künyesinin kullanılamayacağını söylemiştir. Hz. Peygamber’in çarşıda veya Bakī‘ Mezarlığı’nda bulunduğu bir sırada ashaptan biri diğerine, “Yâ Ebe’l-Kāsım!” diye seslenince Resûlullah dönüp ona baktı. Sahâbî, “Yâ Resûlallah! Ben sana değil falana seslenmiştim” deyince Hz. Peygamber ona künyesinin değil adının kullanılmasını tavsiye etti (Buhârî, “BüyûǾ”, 49; Müslim, “Âdâb”, 1). Bu hadisleri dikkate alan İmam Şâfiî, Resûl-i Ekrem’in adıyla birlikte künyesinin (Ebü’l-Kāsım Muhammed) herhangi bir kişi tarafından kullanılmasının doğru olmadığını belirtmiştir. Zâhirîler de aynı görüşü benimsemişler, hatta bazıları çocuğa Kāsım adının verilmemesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu yasağın sonradan kaldırıldığını veya bunun sadece Hz. Peygamber’in hayatında geçerli olduğunu söyleyenler ise Hz. Ali’nin, “Yâ Resûlallah! Senden sonra doğacak çocuğuma senin adını ve künyeni vermemi uygun görür müsün?” sorusuna Resûl-i Ekrem’in, “Evet” diye cevap vermesini göz önüne almışlardır. Nitekim Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye ile Muhammed b. Ebû Bekir ve Muhammed b. Talha b. Ubeydullah’ın künyeleri Ebü’l-Kāsım’dır. İmam Mâlik başta olmak üzere birçok âlim de bu görüştedir. İbn Cerîr et-Taberî ise hadisin neshedilmediğini, söz konusu yasağın haram değil bir edep ve nezaket meselesi olduğunu söylemektedir.

Hz. Peygamber’e Ebü’l-Kāsım künyesi yanında, babasının da künyesi olduğu söylenen Ebü’l-Kusem, yoksullara yardım edip onlarla yakından ilgilendiği için Ebü’l-erâmil ve Ebü’l-mü’minîn künyelerinin de verildiği kaynaklarda zikredilmektedir. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in Mâriye’den olan oğlu İbrâhim


doğunca Cebrâil’in kendisine, “es-Selâmü aleyke yâ Ebâ İbrâhîm!” diye hitap ettiği rivayet edilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Ǿİlim”, 13, “BüyûǾ”, 44, 49, “Menâkıb”, 20; Müslim, “Zekât”, 100, “Âdâb”, 1, 5; Müsned, I, 95; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 190-191, 478; İbn Sa‘d, et-Tabakāt, I, 106-107, 133, 447; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 141; Belâzürî, Ensâb, I, 91; İbn Düreyd, el-İştikāk, s. 39; İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, I, 105-106; Makrîzî, İmtâǾu’l-esmâǿ (nşr. Mahmûd Şâkir), Kahire 1941, I, 3; İbn Hacer, Fethu’l-bârî (Hatîb), VI, 647-648; X, 587-589; Tecrid Tercemesi, I, 104; İbnü’d-Deyba‘, Hadâǿiku’l-envâr ve metâliǾu’l-esrâr (nşr. Abdullah İbrâhim el-Ensârî), Katar, ts., II, 961-962; Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, I, 207; Köksal, İslâm Tarihi (Mekke), İstanbul 1981, s. 14-16; “Ebülkasım”, İA, IV, 86.

Mustafa Fayda