EBÛ KILÂBE el-CERMÎ

أبو قلابة الجرمي

Ebû Kılâbe Abdullah b. Zeyd b. Amr el-Cermî (ö. 104/722)

Muhaddis ve fakih tâbiî.

Basra’da doğdu. Aslen Yemâme’de yaşayan Cermoğulları’ndandır. Hadis öğrenmek için Mekke, Medine, Şam gibi ilim merkezlerini dolaştı. Sadece bir hadisi öğrenebilmek maksadıyla Basra’dan Medine’ye seyahat ettiği kaynaklarda zikredilmektedir. Ebû Hüreyre, Semüre b. Cündeb, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Enes b. Mâlik gibi sahâbîlerden ve bazı tâbiîlerden hadis rivayet etti. Kendisinden de Katâde b. Diâme, Sâbit b. Eslem el-Bünânî, Yahyâ b. Ebû Kesîr, Eyyûb es-Sahtiyânî ve Âsım el-Ahvel gibi tâbiîler hadis öğrendiler. Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer alan Ebû Kılâbe çok hadis bilen sika* bir muhaddisti.

Elli yaşında iken kendisine Basra kadılığı teklif edilmişse de bu görevi kabul etmedi. Haccâc’ın bu konudaki ısrarından kurtulmak için Yemâme’ye, daha sonra da Dımaşk’taki Dâriyyâ’ya kaçtı ve buraya yerleşti. Buna rağmen kadılığı kabul etmesi için yapılan aşırı ısrar karşısında bu defa Halife Abdülmelik b. Mervân’dan yardım istemeye mecbur oldu ve ancak onun müdahalesi üzerine bu işten kurtulabildi. Kendisinin kadılığı en iyi yapacak kimselerden biri olduğunu bilen talebesi Eyyûb es-Sahtiyânî, bu görevi kabul etmesi halinde insanlara âdil davranacağını ve böylece daha fazla sevap kazanacağını hatırlatınca Ebû Kılâbe, denize düşenin her an için boğulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyerek görevin mânevî sorumluluğundan korktuğunu ifade etti.

Ebû Kılâbe vefatından önce gözlerini kaybetti ve vücuduna felç geldi. Buna rağmen halinden şikâyet etmeksizin


Allah’a hamd eder, şükrettiği sürece dünyanın insana zarar veremeyeceğini söylerdi. Hastalığı sırasında Halife Ömer b. Abdülazîz kendisini ziyarete gelmiş ve ona sabır tavsiye etmişti.

Ebû Kılâbe 104 (722) yılında Dâriyyâ’da vefat etti. Bu tarihin 105, 106 ve 107 olduğunu söyleyenler de vardır. Kitaplarının ölümünden sonra talebesi Eyyûb es-Sahtiyânî’ye verilmesini vasiyet etti. Talebesini ticaretle meşgul olmaya teşvik eder ve zenginliğin Allah’ın lutfettiği güzel şeylerden biri olduğunu söylerdi. Bir gün Eyyûb’u kalitesiz hurma alırken gördü ve, “Cenâb-ı Hakk’ın kötü olan her şeyden bereketi kaldırdığını bilmiyor musun?” diye kendisini uyardı. Ebû Kılâbe’nin güzel sözlerinden biri şudur: “Hz. Peygamber’in sünnetinden bahsederken biri çıkıp onu bırak da bize Kur’an’dan söz et diyorsa bil ki o adam sapıtmışın biridir”.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, et-Tabakāt, VII, 183-185; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, V, 92; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 446-447; Ebû Nuaym, Hilye, II, 282-289; İbn Hazm, Cemhere, s. 451; Şîrâzî, Tabakātü’l-fukahâǿ, s. 94; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, III, 238-239; Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XIV, 542-548; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, IV, 468-475; a.mlf., Tezkiretü’l-huffâz, I, 94; a.mlf., Târîhu’l-İslâm: sene 101-120, s. 295-298; İbn Kesîr, el-Bidâye, IX, 231; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, V, 224-226; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, I, 254; Bedrân, Tehzîbü Târîhi Dımaşk, VII, 429-430.

Ali Osman Ateş