EBÛ HÂMİD el-GIRNÂTÎ

أبو حامد الغرناطي

Ebû Hâmid Muhammed b. Abdirrahmân (Abdirrahîm) b. Süleymân el-Mâzinî el-Gırnâtî (ö. 565/1169)

Endülüslü coğrafyacı ve seyyah.

473’te (1080-81) Gırnata’da (Granada) doğdu ve ilk öğrenimini burada yaptı. İlim tahsil etmek ve çeşitli ülkeleri gezip görmek maksadıyla Endülüs’ten Doğu’ya giden seyyahlara bir örnek teşkil eden Ebû Hâmid’in hayatına dair bilinenler, tabakat kitaplarından ziyade eserlerinde kendisi hakkında verdiği oldukça az sayılabilecek mâlumata dayanmaktadır. 508 (1114-15) yılında Mısır’a gitti ve bir müddet sonra Endülüs’e döndü. 1117’de bu defa Sicilya’ya gitmek üzere Endülüs’ten ayrıldı. Sardunya ve Sicilya adalarına uğradıktan sonra Mısır’ın İskenderiye şehrine ulaştı. Buradan Kahire’ye geçti; bu sırada Kahire’de bulunan ve kendisi gibi Endülüslü olan meşhur âlim Ebû Bekir et-Turtûşî’nin derslerine


devam etti. 1122’de Dımaşk, Ba‘lebek ve Tedmür’ü (Palmira) gezdi. 1123 yılında Bağdat’a gitti. Burada iki Abbâsî vezirinin, Avnüddin İbn Hübeyre ile (Yahyâ b. Muhammed eş-Şeybânî) oğlu Muhammed b. Yahyâ’nın maddî ve mânevî desteğini gördü; daha sonra Bağdat’tan ayrılarak Asya ve Doğu Avrupa istikametinde yeniden seyahate çıktı. 1130’da İran üzerinden Kafkasya ve Yukarı Volga bölgelerine ulaştı. 1135-1136 yıllarında Bulgar topraklarını ve Macar hâkimiyetindeki Başkırt bölgesini dolaştı ve buradaki müslümanlara dinî bilgiler öğretti. Ardından Bağdat’a dönmek için yola çıktı. Karadeniz ve Azak denizini geçerek Ukrayna’ya ulaştı. Derbend üzerinden Hârizm’e girdi. Buhara, Merv, Nîşâbur, İsfahan, Rey ve Basra’yı gezdi. Bağdat’a dönmeden önce hac farîzasını yerine getirmek üzere Mekke ve Medine’ye gitti. Daha sonra kuzeye doğru Necid çölünü geçip güneyden Irak’a girdi. Bu sırada hâmisi Avnüddin İbn Hübeyre Irak’ın gerçek hâkimiydi. Bağdat’a döndüğünde oldukça yaşlanmıştı ve Başkırdistan’da bıraktığı büyük oğlu Hâmid ile ailesini çok özlemişti. Onları görmek üzere hâmisinden, Anadolu’dan geçmek için Selçuklu Sultanı I. Mesud’dan izin almasını istedi. Ancak bu isteğine cevap almadan Musul’a gitti. 1161’de Musul’da bulunuyordu. Meşhur bilgin Muînüddin el-Erdebîlî’nin ricası üzerine Tuhfetü’l-elbâb adlı eserini Musul’da tamamlayıp (Mart 1162) Halep’e geçti. Burada bir yıl kaldıktan sonra, anavatanları olduğu için bütün Endülüslüler’in gönlünde müstesna bir yeri olan Dımaşk’a döndü ve Safer 565’te (Kasım 1169) burada vefat etti. Çok zeki ve mütevazi bir insandı.

Eserleri. Ebû Hâmid gezip gördüğü yerler hakkında iki eser kaleme almıştır. 1. el-Mugrib (el-MuǾrib) an baǾzı Ǿacâǿibi’l-Magrib. Nuhbetü’l-ezhân fî Ǿacâǿibi’l-büldân ve ǾAcâǿibü’l-mahlûkāt adlarıyla da bilinen ve 1155’te tamamlanan eser Avnüddin İbn Hübeyre’ye takdim edilmiştir. el-Mugrib, Endülüs’ün ilginç ve yazara göre üstün yanları hakkındaki açıklamaları, astronomi, astroloji ve tarihle ilgili bazı görüşleri, ayrıca müellifin gezdiği Orta Asya, Doğu Avrupa ve öteki bazı ülkelerin ilgi çekici yerleri, insanları, hayvanları hakkındaki şahsî müşahedelerini ve bu arada bazı efsanevî bilgileri ihtiva etmektedir. Eserde çok sayıda şiire de yer verilmiştir. Müellif, eserin çeşitli yerlerine serpiştirdiği bu şiirleri sırf metni güzelleştirmek ve daha cazip hale getirmek için değil ilmî beyanlarını veya faraziyelerini örneklendirmek ve desteklemek için de kullanmıştır. Bir eseri şiirlerle bezeme ve besleme, dilcilerin ve edebiyatçıların sıkça başvurdukları bir tarz olmakla beraber bu husus, Ebû Hâmid’e kadar Ortaçağ İslâm coğrafyacıları arasında pek görülmez. Bir başka açıdan bakıldığında bu şiir parçalarının, Câhiliye döneminden Abbâsîler’e kadar Araplar’ın kâinat, dünyanın şekli, yıldızlar ve bunların gerek sıcaklık soğukluk, yağış kuraklık, rüzgârlar gibi atmosfer olayları, gerekse insanın davranışları üzerindeki tesirleri hakkındaki inanç ve kanaatlerini tesbite yarayan çok önemli bir malzeme yığını niteliğinde olduğu görülür. Madrid’de Real Academia de Historia Kütüphanesi’ndeki yazma nüshası C. E. Dubler tarafından İspanyolca’ya kısmen tercüme edilerek Arapça orijinaliyle birlikte yayımlanan (Ebū Hāmid el-Granadino y su relación de viaje por tierras eurasiáticas, Madrid 1953) eseri daha sonra da Ingrid Bejarano yine İspanyolca tercümesiyle birlikte neşretmiştir (al-MuǾrib Ǿan BaǾd ǾAyāǿib al-Magrib [Elogio de Algunas Maravillas del Magrib], Madrid 1991). 2. Tuhfetü’l-elbâb ve nuhbetü’l-aǾcâb (Ǿicâb, Ǿacâǿib). Dört bölümden meydana gelen ve başta İstanbul kütüphaneleri olmak üzere (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3127; Esad Efendi, nr. 3148) dünyanın çeşitli kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan eser neşredilmiştir (Gabriel Ferrand, “Le Tuhfat al-albāb de Abū Hāmid al-Andalusī al-Garnātī”, JA, CCVII [1925], s. 1-148, 193-304). Ebû Hâmid’in bu iki eseri dışında başka bir kitap yazıp yazmadığı bilinmemekte, ona nisbet edilen bazı eserlerin ise başkalarına ait olduğu tahmin edilmektedir.

Müellif sade bir üslûpla kaleme aldığı eserlerinde seyahatlerini masal gibi anlatmayı tercih etmiştir. Meselâ Mısır’da çok büyük bir yılan gördüğünü, Bulgar topraklarında 4 metreden uzun bir devle karşılaştığını, Gırnata yakınındaki bir caminin avlusunda bulunan bir zeytin ağacının aynı gün içinde çiçek açıp ürün verdiğini, Yemen’de yarısı insan, yarısı hayvan şeklinde bir kabilenin yaşadığını söyler. el-Mugrib’de hayal-gerçek karışımı olaylara tarih sırasına bakılmadan yer verildiği halde Tuhfetü’l-elbâb daha ustaca düzenlenmiştir. Bununla beraber her iki eseri de belirli bir sınıfa sokmak güçtür. Çünkü bunlar ne bir seyahatnâme ne de bir coğrafya kitabı özelliğini taşımaktadır. Müellifin kitaplarında yer verdiği zoolojik gözlemleri ve Rusya’da yapılan ilk kayık sporuyla ilgili kayıtları çok önemlidir. Ancak araya uzun hikâyeler koyduğu için tarihçiler bu eserleri dikkatle değerlendirmemişlerdir. İspanyol şarkiyatçısı Cesar Dubler, Ebû Hâmid’i Herodot ile karşılaştırır ve her ikisinin de bilgi verme ve eğitme yolunu seçtiklerini ve kendi dönemlerinin folklor mirasını değerlendirdiklerini söyler. Onun daha sonraki dönemlerde yaşayan Arap kozmografyacıları üzerinde önemli


tesirler bırakan bu iki eseri, XII. yüzyılda Endülüs’ten Doğu Avrupa’ya, Orta Asya’dan Arap yarımadasına kadar gezip gördüğü yerler hakkında çoğu kendi şahsî müşahedelerine dayanan bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Hâmid el-Gırnâtî, Tuhfetü’l-elbâb ve nuhbetü’l-aǾcâb, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3127; Esad Efendi, nr. 3148; a.mlf., el-Mugrib Ǿan baǾzı Ǿacâǿibi’l-Magrib: Ebu Hāmid el-Granadino y su relación de viaje por tierras eurasiáticas (nşr. C. E. Dubler), Madrid 1953; Makkarî, Nefhu’t-tîb (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1949, III, 5-6; Keşfü’z-zunûn, II, 1127-1128; F. Pons Boigues, Ensayo bio-bibliográfico sobre los historiadores y geógrafos arabigoespanêyoles, Madrid 1898, s. 229-230; Brockelmann, GAL, I, 628-629; Suppl., I, 877-878; A. G. Palencia, Târîhu’l-fikri’l-Endelüsî (trc. Hüseyin Mûnis), Kahire 1955, s. 312; I. Krachkovsky, Târîhu’l-edebi’l-cogrâfî el-ǾArabî (trc. Selâhaddin Osman Hâşim), Moskova-Leningrad 1957, I, 295-298; Sarton, Introduction, II/1, s. 412; Ömer Ferruh, Târîhu’l-edeb, V, 390-398; G. Ferrand, Études sur la géographie arabo-Islamique (nşr. Fuat Sezgin), Frankfurt 1986, s. 1-260; J. Vernet, La cultura hispanoarábe en Oriente y Occidente, Barcelona 1987, s. 223-256; I. B. Escanilla, Abū Hâmid al-Garnātī: Estudio de su obra cosmográfica «al-MuǾrib Ǿan baǾd Ǿacāǿib al-Magrib» (doktora tezi, 1987), Universidad de Barcelona, nr. 175; a.mlf., “Los Versos adéspotas en la obra Al-MuǾrib Ǿan baǾd Ǿacāǿib Al-Maghrib de Ebū Hāmid Al-Garnātī”, Sharq al-Andalus, sy. 8, Alicante 1991, s. 61-72; I. Hrbek, “Ein Arabischer Bericht Über Ungarn” (Abū Hāmid al-Andalusī al-Garnātī, 1080-1170), AOH, V (1955), s. 205-230; Hüseyin Mûnis, “el-Cugrâfiyye ve’l-cugrâfiyyûn fi’l-Endelüs: MuǾâsırü’l-İdrîsî”, Sahîfetü MaǾhedi’d-dirâsâti’l-İslâmiyye fî Madrid, sy. 11-12, Madrid 1963-64, s. 27-83; F. el-Mansoury, “Abū-Hamidi The Twelfth Century Granadan Traveller”, International of Islamic and Arabic Studies, I/5, Indiana 1988, s. 43-58; E. Lévi-Provençal, “Abū Hāmid al-Gharnātī”, EI² (İng.), I, 122.

Mehmet Özdemir