EBNÂ

الأبناء

İranlı askerlerin Yemenli kadınlarla evlenmesi sonucunda doğan etnik ve sosyal zümre.

Araplar’ın ana yurdu ve eski medeniyetlerinin beşiği olan Yemen bölgesi, milâdî VI. yüzyılda siyasî ve dinî bakımdan büyük bir karışıklık içindeydi. 300-525 yılları arasında burada hüküm süren Himyerîler’in son hükümdarı olup Yahudiliği benimseyen Zûnüvâs’ın bu dine girmeyi reddeden Necranlı hıristiyanları “uhdûd” adı verilen içi ateş dolu çukurlara atması üzerine, 525 yılında Eryât kumandasındaki Habeş ordusu Yemen’i işgal etti. Yaklaşık elli beş yıl devam eden Habeş hâkimiyeti sırasında Eryât ve Ebrehe ile iki oğlu Yeksûm ve Mesrûk Yemen valiliği yaptılar.

Yeksûm ile Mesrûk’un yerli Araplar’a zulmetmeleri ve onlara karşı büyük bir katliama girişmeleri üzerine Himyerîler’in soyundan gelen Seyf b. Zûyezen, önce Lahmîler’den ve Bizans İmparatorluğu’ndan, ardından da Sâsânî İmparatorluğu’ndan yardım istedi. Kisrâ I. Hüsrev (Enûşirvân-ı Âdil [531-579]), başlangıçta İran’dan uzak bir bölgeye müdahale etmek istemedi. Ancak daha sonra yaşlı ve tecrübeli kumandanlardan Vehriz’i küçük bir ordu ile Yemen’e gönderdi. Yapılan savaşta Mesrûk öldürüldü ve Seyf b. Zûyezen, Sâsânîler’in vassâli olarak San‘a’da iktidarı ele geçirdi. Vehriz’in İran’a dönüşünden birkaç yıl sonra Habeşliler’in Seyf b. Zûyezen’i öldürmeleri (575 [?]) üzerine Kisrâ Vehriz’i 4000 askerle tekrar Yemen’e gönderdi. Bu defa bütün Habeşliler’i katleden Vehriz, Seyf b. Zûyezen’in oğlu Ma‘dîkerib’i hükümdar ilân etti, kendisi de ölümüne kadar San‘a’da Sâsânî valisi olarak kaldı; Kisrâ adına vergileri topladı. Vehriz’den sonra sırasıyla Merzübân, Teynücân (Bînücân), Hürre Hüsre (Husrev) ve Bâzân San‘a valisi oldular. Bâzân Sâsânîler’in son, İslâm devletinin ilk San‘a valisidir.

Elli yıl kadar devam eden Yemen’deki Sâsânî hâkimiyeti sırasında İranlı asker, memur ve idarecilerin yerli kadınlarla evlenmeleri sonucunda yeni ve oldukça kalabalık bir sosyal sınıf ortaya çıkmıştır. Ebnâ (oğullar) adı verilen, siyasî ve askerî gücü elinde bulunduran bu zümre kültür bakımından zamanla Araplaşmıştır. Bâzân’ın selefi olan Hürre Hüsre, Arap kültürünün oldukça etkisinde kalmıştı ve Arapça bazı şiirleri ezbere biliyordu (Taberî, I, 1040). Ebnâ müslüman oluncaya kadar Mecûsîliği muhafaza etmekle beraber Güney Arabistan’a hâkim olan putperestlikten ve o yöredeki Hıristiyanlık’tan da etkilendi. Yerli Arap kabileleriyle Ebnâ arasında, özellikle İran nüfuzunun azalmaya başladığı sıralarda bazı mücadeleler olmuştur.

Ebnâ ve San‘a halkı, Hz. Peygamber’in Kisrâ’ya gönderdiği İslâmiyet’e davet mektubu sonucunda ortaya çıkan gelişmeler üzerine, valileri Bâzân ve


Fîrûz ed-Deylemî ile birlikte müslüman oldular (628-630). Onların İslâmiyet’i kabul etmelerinde Herakleios’un, Kisrâ II. Hüsrev’in ordusunu yenerek Medâin’i tehdit etmesinin de önemli rolü olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de (bk. er-Rûm 30/1-5), vuku bulacağı on yıl kadar önce haber verilen bu olay yüzünden Ebnâ İran’dan yardım almaktan ümidini kesmiş ve yerli halk karşısında zor durumda kalmıştır. Sâsânîler’in yıkılmaya yüz tuttuğunu farkeden Ebnâ, Mekke’nin fethinden sonra gittikçe nüfuzu artan Hz. Muhammed’in peygamberliğini ve Medine’nin siyasî otoritesini kabul etmenin bir zaruret olduğunu hissetmişti. Bazı rivayetlere göre Vebr b. Yuhannes ile Fîrûz ed-Deylemî, Ebnâ’nın müslüman olduğunu haber vermek üzere Medine’ye gitmişler, Hz. Peygamber’le görüştükten sonra San‘a’ya dönmüşlerdir.

Ebnâ’nın İslâmiyet’e girmesiyle birlikte Yemen’de putperestlik, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecûsîlik, dolayısıyla da yabancı hâkimiyeti sona ermiş ve bölge İslâm devleti topraklarına dahil olmuştur. Hz. Peygamber, Vedâ haccından sonra vefat eden Bâzân’ın yerine oğlu Şehr’i vali tayin etti.

Resûl-i Ekrem’in hastalanması üzerine yerli halkın Ebnâ’ya tepkisi şeklinde başlatılan Yemen’deki irtidad hareketleri sırasında Ebnâ İslâmiyet’ten dönmemiştir. Mütenebbî Esved el-Ansî, Vali Şehr’i şehid etmiş, ancak daha sonra kendisi de Fîrûz ed-Deylemî tarafından öldürülmüştür. Hz. Ebû Bekir, Ebnâ’dan Fîrûz ed-Deylemî’yi San‘a’ya vali tayin edince Kays b. Mekşûh isyan ederek Ebnâ’nın ileri gelenlerinden Dâzeveyh el-Fârisî’yi öldürdü. Fîrûz ve arkadaşları kaçıp Benî Havlân’a sığındılar. Fîrûz ed-Deylemî, daha sonra müttefikleri Benî Ukayl b. Rebîa ve Benî Ak ile iş birliği yaparak Kays b. Mekşûh’u mağlûp etti.

Ebnâ’dan Bâzân Hz. Peygamber’i görmeden müslüman olmuş, gerek Ebnâ’nın gerekse San‘a’daki diğer insanların müslüman olmasına zemin hazırlamıştır. Sahâbî olan Vebr b. Yuhannes ile Fîrûz ed-Deylemî İslâmiyet’i halka anlatmışlar, Hz. Peygamber’den hadis rivayet etmişler ve San‘a’da bugün Câmi-i Kebîr olarak bilinen mescidi yaptırmışlardır. Muhaddis Hemmâm b. Münebbih, kardeşi tarihçi Vehb b. Münebbih, Ahmed b. Hanbel’in kendisinden hadis aldığı Ebû Yûsuf Muhammed b. Vehb ve Tâvûs b. Keysân, Ebû Vâil Avf b. Îsâ, Abdüla‘lâ b. Muhammed ve Leys b. Ebû Süleym gibi meşhur kişiler Ebnâ’dan olup “Ebnâvî” nisbesiyle anılırlar.

Ayrıca Sa‘d b. Zeyd b. Menât’ın Kâ‘b ve Amr dışındaki oğullarına ebnâ denildiği gibi Abbâsî halifeliğinin ilk dönemlerinde bu ailenin fertlerine, onları destekleyen Horasanlılar’a ve diğer mevâlî*ye “ebnâü’d-devle”; Memlük emîrlerinin oğullarından teşekkül eden ve sadece savaş zamanlarında askere alınan ihtiyat kuvvetlerine “ebnâü’l-etrâk” (evlâdü’n-nâs); Osmanlı ordusunda kapıkulu ocaklarını oluşturan altı süvari bölüğünden birincisine de “Ebnâ-i Sipâhiyân” adı verilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre, I, 68-69; İbn Sa‘d, et-Tabakāt, I, 259-260; V, 533-535, 543-548; Fesevî, el-MaǾrife ve’t-târîh, III, 262; Taberî, Târîħ (de Goeje), I, 957-958, 1039-1040, 1571-1575, 1763, 1851-1867, 1983-2000; Sem‘ânî, el-Ensâb, I, 122-123; Cevâd Ali, el-Mufassal, III, 529-531; VII, 374-375; Bosworth, “Iran and the Arabs”, CHIr., III, 593-612; a.mlf., “Abnā”, EIr., I, 226-228; M. Watt, Muhammad at Medina, Karachi 1981, s. 118, 129-130; Mustafa Fayda, İslâmiyet’in Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 13, 14, 66-76, 115-116; el-Kamûsü’l-İslâmî, I, 16; K. V. Zetterstéen, “Ebnâ”, İA, IV, 7; a.mlf., “al-Abnā”, EI² (Fr.), I, 226-228; Kâzım Berknîsî, “Ebnâ”, DMBİ, II, 607-613.

Mustafa Fayda