EBHÂ

أبها

Suudi Arabistan’da Asîr eyaletinin merkezi.

Vâdilebhâ’da yer alır; Serât dağlarının doğu tarafında ve deniz seviyesinden 2200 m. yükseklikte kurulmuştur. Hemdânî bölgeyi anlatırken Asîr kabilesinin yaşadığı yöre olduğunu söyler ve Zülkarneyn’in kabrinin burada bulunduğundan bahseder. Yıllık yağış ortalaması 30 cm. kadardır. Tarih boyunca kuyu ve sarnıç sularıyla yapılan tarımda çok güzel ürünler elde edilmiştir; bugün de başta hurma olmak üzere buğday, arpa, kahve, tütün ve narenciye yetiştirilir. Arabistan’ın güney tarafları ile diğer bölgelerine giden yolların kavşağında bulunan Ebhâ şehri Tâif, Cîzân, Bîşe, Teslit, Cidde ve Sabyâ’ya modern yollarla bağlanmıştır. Etrafında yer alan Osmanlı dönemine ait çok sayıdaki kale, Ebhâ’nın önemle korunan bir yer olduğunu göstermektedir. Zaman zaman tamir gören ve bugün de askerî amaçlarla kullanılan bu kalelerin başlıcaları, şehir merkezine yukarıdan bakan Şemsân, Ebû Hayâl, Dak ve Zira kaleleridir. Çevrede bunlardan başka yine Osmanlı dönemine ait birçok hendek, istihkâm ve askerî yapı daha vardır. Dağlık olan Ebhâ bölgesinde Sevde, Delegân, Kar‘â, Cere, Ebû Hayâl ve Hadbe gibi dinlenme yerleriyle modern parklar ve 40 km. mesafedeki Cüreş şehri çevresinde İslâm öncesi döneme ait eserler bulunmaktadır.

Ebhâ şehri ve Asîr bölgesi tarih boyunca Yemen, Hicaz, bazan da Mısır’a tâbi olmuş, İhşîdîler ve Fâtımîler zamanında Mısır’a, Ziyâdîler, Hemdânîler, Eyyûbîler, Resûlîler ve Osmanlılar zamanında Yemen’e, I. Dünya Savaşı’ndan sonra da bir ara Abdülazîz b. Suûd’un hâkimiyetine girerek Necid’e bağlanmıştır.

XVI. yüzyılda Yemen ile birlikte ilk defa Osmanlı Devleti topraklarına katılan dağlık Asîr bölgesinin merkezi o dönemde de Ebhâ idi. XVIII. yüzyılın sonlarında Vehhâbî hareketinin Güney Arabistan’a doğru yayılması üzerine Osmanlı Devleti bu fikirlere ve savunucusu olan Suudi gücüne şiddetle karşı çıkarak siyasî etkinliğini sürdürebilmek için Asîr bölgesinde birçok askerî harekâtta bulundu. Önce Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa bu işle görevlendirildi. Ancak 1818-1837 yılları arasında Mısır’dan gönderilen çeşitli kuvvetler fazla bir başarı elde edemediler, 1840’ta da Londra Mukavelesi gereğince Arabistan’dan tamamen çekildiler. Bunun üzerine Bâbıâli 1844’te doğrudan İstanbul’dan küçük bir kuvvet yolladı. Bu arada Suûdîler’in desteklediği Âiz b. Mûsâ Osmanlı yönetimine karşı daha büyük bir isyan başlattı ve bazı mevkileri ele geçirerek Hudeyde’yi kuşattı; ancak ölümü üzerine kuşatma sonuçsuz kaldı. Fakat yerine geçen oğlu Muhammed isyanı daha şiddetli bir şekilde sürdürdü ve hatta Yemen’e de saldırarak bazı kaleleri zaptetti. Osmanlı Devleti isyanı durdurabilmek için Muhammed b. Âiz’e emîrü’l-ümerâ pâyesiyle Asîr kaymakamlığını verdiyse de (1866) Muhammed 1869’da tekrar ayaklandı ve Türk kuvvetlerini Asîr’den çekilmeye mecbur etti. 1871 yılında Arap yarımadasının tamamını yeniden kendine bağlama hareketine girişen Osmanlı Devleti, Necid ve Lahsâ taraflarında olduğu gibi Asîr bölgesinde de Redif Paşa ile Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın kumandasında büyük bir askerî herekât


başlattı. Osmanlı kuvvetleri 1872’de Muhammed b. Âiz’i öldürerek isyancıları mağlûp ettiler ve Ebhâ dahil Asîr’in tamamını ele geçirdiler. Ebhâ, Yemen vilâyetine bağlanan Asîr mutasarrıflığının yedi kazasından biri olarak idarî teşkilâtta tekrar yerini aldı ve bölgenin merkezi olma özelliğini korudu.

XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde Fas’tan gelerek Sabyâ’ya yerleşen İdrîsiyye tarikatının kurucusu Ahmed b. İdrîs’in torunlarından Seyyid Muhammed b. Ali el-İdrîsî 1910 yılında isyan ederek Ebhâ’yı kuşattı. Yedi ay süren kuşatma 11 Haziran 1911’de Osmanlı Devleti’nin emriyle son Mekke şerifi Hüseyin b. Ali’nin gönderdiği kuvvet sayesinde kaldırıldı. 1911-1918 yılları arasında, Süleyman Şefik Paşa ve Muhyiddin Paşa’nın mutasarrıflık dönemlerinde Asîr’in merkezi Ebhâ’ya çok önem verildi. Süleyman Şefik Paşa şehrin etrafını surlarla çevirme imkânı bulamayınca kaleler arasına hendekler kazdırdı. Son mutasarrıf Muhyiddin Paşa ise şehri daha iyi koruyabilmek için adı geçen kalelerle gözetleme kulelerine ilâveler ve Ebhâ vadisi üzerindeki köprüyü yaptırdı.

Ekim 1918-Şubat 1919 tarihleri arasında Osmanlı Devleti’nin Ebhâ’dan çekilmesiyle bölgede bir otorite boşluğu doğdu ve şehir çevresindeki kabile reisleri tekrar aralarında hâkimiyet mücadelesine başladılar. Önce eski Âiz ailesi hâkimiyeti ele geçirdiyse de hemen arkasından Muhammed b. Ali el-İdrîsî bölgeye hâkim oldu. Kısa süre sonra öteden beri bölge ile ilgilenen Suûdîler’in emîri Abdülazîz, oğlu Faysal’ı bölgeye göndererek hâkimiyetini ilân etti (1922). O tarihten itibaren Ebhâ, Suûdî Krallığı’na bağlı bölge valisinin oturduğu önemli bir şehir haline geldi. Daha sonra Asîr bölgesi üzerinde hak iddia eden Yemen ile Suudi Arabistan arasında çıkan savaşın İngiltere’nin aracılığıyla sona erdirilmesinin arkasından (Mayıs 1934) diğer İdrîsî topraklarıyla birlikte Ebhâ da kesin olarak Suudi yönetiminde kaldı.

Ebhâ, coğrafî bakımdan bugün Suudi Arabistan’ın el-Mıntıkatü’l-Cenûbiyye el-Garbiyye olarak bilinen bölgesinde yer almakta ve Asîr-Necran idarî bölgesinin merkezini teşkil etmektedir. İlk defa 1936’da bir ilkokulun açıldığı Ebhâ’da, eğitim faaliyetlerinin gelişmesi üzerine orta dereceli okulların sayısında büyük artış meydana gelmiştir. Ayrıca şehirde, ülkenin diğer bölgelerindeki üniversitelere bağlı olarak kurulmuş eğitim, Arap dili, tıp ve şeriat fakülteleri bulunmaktadır.

Yapılması on bir yıl süren Ebhâ bağlantılı otoyol, Tâif-Ebhâ-Cîzân arasındaki ulaşımı kolaylaştırmıştır; bölgenin en büyük havaalanı da buradadır. Ebhâ’nın nüfusuna dair kaynaklarda bulunan son rakam 1974 yılına ait olup 30.150’dir (EBr.2, I, 30).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, İrade-Dahiliye, nr. 71.706; BA, İrade-Şûrâ-yı Devlet, nr. 4423; Hemdânî, Sıfatu Cezîreti’l-ǾArab (nşr. Muhammed el-Ekvâ – Hamed el-Câsir), Riyad 1977, s. 256-257; Ukaylî, el-Mihlâfü’s-Süleymânî, Riyad 1982, I, 433-480; II, 690-699, 715-743; Ahmed b. Ahmed en-Nu‘mî, Havliyyâtü’n-NuǾmî et-Tihâmiyye (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Ömerî), Dımaşk 1987, s. 105-108; Ahmed Râşid, Târîh-i Yemen ve San‘a, İstanbul 1291, II, 15-28; Mir’âtü’l-Haremeyn, III, 166-173; Süleyman Şefik Paşa, Müzekkerât (nşr. Muhammed b. Ahmed el-Ukaylî), Ebhâ 1405/1984, tür.yer.; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Hicaz, Asîr, Yemen Cepheleri ve Libya Harekatı, Ankara 1978, s. 52, 82, 398-399, 407, 411-412; Hâşim b. Saîd en-Nu‘mî, Târîhu ǾAsîr fi’l-mâzî ve’l-hâzır, Riyad, ts., s. 161, 185, 190, 212-213; ǾAsîr: arzü’l-hayr ve’l-cemâl (nşr. Vezâretü’l-İ‘lâm), Riyad, ts., tür.yer.; Emîn er-Reyhânî, Târîhu Necdi’l-hadîs, Beyrut 1988, s. 298-303; Abdülmün‘im Abdülazîz Reslân, “BaǾzu istihkâmâti mıntıkati ǾAsîri’l-harbiyye fi’l-Ǿahdi’l-ǾOsmânî”, Mecelletü’l-Bahsi’l-Ǿilmî ve’t-türâsi’l-İslâmî, V, Mekke 1402, s. 379-406; Kamûsü’l-a‘lâm, I, 769; Besim Darkot, “ǾAsîr”, İA, I, 674-675; H. C. Mueller, “Abha”, EI² (İng.), I, 98; R. Headley v.dğr., “Ǿ ǾAsîr”, a.e., I, 707-710; Yusuf Halaçoğlu, “Asîr”, DİA, III, 482-484; EBr.2, I, 30; Muhiddin Paşa, Asîr Hatıraları ve Kısaltması (1934), Harp Tarihi Başkanlığı Arşivi, nr: 1/217, Dolap 73, Göz 4, Dosya 565, s. 12-15; Asîr Komutanı Tuğgeneral Muhiddin Paşa’ya Harp Tarihi Başkanlığı Arşivi, nr. 6/13.962, Dolap 185, Göz 4, Dosya 24.

Mustafa L. Bilge