DÎRÎNÎ

(الديريني)

Ebû Muhammed İzzüddîn Abdülazîz b. Ahmed b. Saîd ed-Dîrînî (ö. 694/1295)

Rifâiyye tarikatının Azîziyye kolunun kurucusu, tefsir, fıkıh, kelâm âlimi, mutasavvıf-şair.

612 (1215) veya 613’te (1216) Mısır’da Garbiye vilâyetine bağlı Neberuh’un doğusundaki Dîrîn köyünde doğdu. Küçük yaşta öğrenime başladı. Fıkıh âlimi


ve sûfî İzzeddin İbn Abdüsselâm başta olmak üzere birçok âlimden dinî ilimleri öğrendi. Tahsilini genç yaşta tamamladıktan sonra fıkıh, kelâm ve tefsir ilimlerine dair çeşitli eserler yazdı. Bu sayede ilim adamları arasında tanındı ve onların saygısını kazandı. Kaynaklar Dîrînî’nin Şâfiî mezhebine mensup olduğunu, Eş‘arî kelâmını son derece iyi bildiğini ve güzel anlattığını, sohbetlerine katılan ilim adamlarının kendisinden çok istifade ettiklerini özellikle belirtirler.

Dîrînî olgunluk döneminde tasavvufa yönelerek Ebü’l-Feth b. Ebü’l-Ganâim’e intisap etti. Tarikat hırkasını Ahmed er-Rifâî’nin halifelerinden Ebü’l-Feth elVâsıtî’nin müridi Şeyh Ebü’l-Feth el-Baltacî’den giydi. Başta meşhur Sübkî ailesinden Sadreddin Yahyâ es-Sübkî olmak üzere birçok kişiye hilâfet verdi. Tasavvuf tarihiyle ilgili kaynaklarda Rifâiyye tarikatının Azîziyye (Dîrîniyye) kolunun kurucusu olarak kabul edilen Dîrînî Kuzey Afrika’da döneminin en önemli şeyhlerindendir. Zâhir ilimleriyle bâtın ilmi olan tasavvufu şahsında birleştirmesi halk ve ulemâ nezdindeki itibarını arttırmış, her kesimden insan onu ziyaret edip kendisinden feyz ve dua almayı büyük bir şeref vesilesi saymıştır. Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî Dîrînî’den kerâmet nakledilmediğini söyler. Kendisinden kerâmet isteyen birine, “Yerin dibine batmamız gerekirken yeryüzünde dolaşmamızdan daha büyük kerâmet olamaz” demesi (Şa‘rânî, I, 202) Dîrînî’nin şahsiyetini gösteren önemli bir noktadır.

Ölüm tarihi olarak kaynaklarda 689-699 (1290-1300) yılları arasında muhtelif tarihler verilmektedir. Ancak kuvvetli bir ihtimale göre 694’te (1295) vefat etmiş ve Dîrîn köyünde defnedilmiştir. Burada yaptırılan ve adına nisbet edilen cami ve çevresindeki binalar zamanla harap olmuşsa da çeşitli dönemlerde tamir edilerek ibadete açık tutulmuştur. Bugün de burada cumartesi günleri zikir, safer ayında da bir anma (mevlid) töreni düzenlenmektedir.

Eserleri. 1. İrşâdü’l-hayârâ fi’r-red Ǿale’n-nasârâ. Allah’ın birliğine dair delilleri açıklayan ve hıristiyan düşüncesini reddeden bir eserdir (Kahire 1284, 1322). 2. et-Teysîr fî Ǿilmi’t-tefsîr. Tefsir usulüyle ilgili 3200’den fazla beyitten meydana gelen manzum bir eserdir (Kahire 1310). 3. Tahâretü’l-kulûb ve’l-hudûǾ li-Ǿallâmi’l-guyûb. Tasavvufa dair bir eser olup Kahire’de altı baskısı yapılmıştır (1296, 1298, 1304, 1305, 1307, 1346). 4. er-Ravzatü’l-enîka fî beyâni’ş-şerîǾa ve’t-tarîka. Şeriatla tarikat arasındaki ilişkileri değerlendiren muhtasar bir eserdir (Kahire 1320). 5. Gāyetü’t-tahrîr fî nesebi kutbi’l-Ǿasr seyyidinâ Ahmed er-RifâǾi’l-kebîr (Kahire 1315). 6. el-Maksadü’l-esnâ fî şerhi’l-esmâi’l-hüsnâ (Kahire 1330).

BİBLİYOGRAFYA:

Tâcü’l-Ǿarûs, “dyr” md.; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 509; Sübkî, Tabakāt (Tanâhî), VIII, 199-209; İsnevî, Tabakātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 551-552; İbnü’l-Mülakkın, Tabakātü’l-evliyâǿ, s. 447, 521-533; İbn Kādî Şühbe, Tabakatü’ş-ŞâfiǾiyye, II, 181-182; Dâvûdî, Tabakātü’l-müfessirîn, I, 304-306; Şa‘rânî, et-Tabakāt, I, 202; Keşfü’z-zunûn, I, 195, 492, 749, 924; II, 1012, 1034, 1118, 1389, 2003; İbnü’l-İmâd, Şezerât, V, 450; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 273b-279b; Ali Paşa Mübârek, el-Hıtatü’t-Tevfîkıyye, Bulak 1306, V, 234; Sayyâdî, Kılâdetü’l-cevâhir, Beyrut 1301, s. 405-410; Serkîs, MuǾcem, I, 900-901; Brockelmann, GAL, I, 588-589; Suppl., I, 810-811; Îzâhu’l-meknûn, I, 60; II, 494, 604; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 580-581; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), II, 72; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, I, 285-286.

Mehmet Şener