DÎN-i KAYYİM

(الدين القيّم)

Gerçekliğini ve etkinliğini daima koruyan dosdoğru din anlamında bir tabir.

Kayyim “ayakta durmak, doğru, sabit ve düzgün olmak” anlamındaki Arapça kıyâm kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olup “doğru, sabit, sürekli” mânalarına gelir. Buna göre dîn-i kayyim tamlaması “dosdoğru, sabit, sürekli, varlığını, gerçekliğini ve etkinliğini daima koruyup devam ettiren din” demektir. Din kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’in çeşitli âyetlerinde yalın halde kullanıldığı gibi hak dinde bulunması gereken özellikleri ifade eden ve vahye dayalı tevhid dinini diğer inanç sistemlerinden ayıran çeşitli kelimelerle terkipler halinde de kullanılmıştır (meselâ dînüllah: Âl-i İmrân 3/83; dînü’l-hak: et-Tevbe 9/29, 33; dînü’l-hâlis: ez-Zümer 39/3). Dîn-i kayyim tabiri dört âyette doğrudan sıfat-mevsuf şeklinde (et-Tevbe 9/36; Yûsuf 12/40; er-Rûm 30/30, 43), bir âyette de aynı anlamda, fakat farklı kıraatlerle “dînen kıyemen” veya “kayyimen” şeklinde (el-En‘âm 6/161) yer almaktadır. Beyyine sûresinde geçen “dînü’l-kayyime” (98/5) terkibi ise Râgıb el-İsfahânî ve diğer bazı müfessirlere göre “dînü’l-ümmeti’l-kayyime” (hakkı ayakta tutan ümmetin dini) takdirindedir. Bazı müfessirler ise bu terkibin de “ed-dînü’l-kayyim” şeklinde sıfat-mevsuf mânası taşıdığını kabul ederler; nitekim öyle bir kıraat de mevcuttur (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “kvm” md.; Kurtubî, XX, 98).

Kur’an’da geçen tabirlerden olması sebebiyle dîn-i kayyim terkibiyle ilgili açıklama ve yorumlar daha çok müfessirler tarafından yapılmıştır. Pek çok tefsirde ve Kur’an sözlüklerinde bu tabir bütün hak peygamberlerin tebliğ ettiği, hurafe ihtiva etmeyen, iman esaslarında ve ana ilkelerinde hiçbir çelişki bulunmayan, tahrife uğramamış prensiplere sahip, insanın yaratılış özelliklerine en uygun, dünya ve âhiret işlerini dengeli bir biçimde düzenleyen din gibi birbirine yakın ve birbirini tamamlayıcı ifadelerle tefsir edilmiş ve bir bakıma “Hanîf dini” tabiriyle eş anlamlı kabul edilmiştir. İmam Mâtürîdî ise dîn-i kayyim tabirini “hüccet ve delile dayanan din” şeklinde açıklayarak hem bu ifadeyle ilgili bütün görüşleri özetlemekte, hem de gerçek dinin akl-ı selîm sahibi bütün insanlar tarafından rahatlıkla kabul edilecek sağlam burhanlara dayalı olması gerektiğini vurgulamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât, “kvm” md.; Lisânü’l-ǾArab, “kvm” md.; Mustafavî, et-Tahkīk, III, 290; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (Bulak), X, 89; XXI, 27; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Kurǿân, Selimağa Ktp., nr. 40, vr. 355b, 564ª; Mekkî b. Ebû Tâlib, el-KeşfǾan vücûhi’l-kırâǿâti’s-sebǾ (nşr. Muhyiddin Ramazan), Beyrut 1404/1984, I, 458-459; Zemahşerî, el-Keşşâf, Bulak 1284, II, 188; III, 222; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVI, 53; Kurtubî, el-CâmiǾ, Beyrut 1408/1988, XX, 98; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, II, 267; Âlûsî, Rûhu’l-meǾânî, X, 91; Elmalılı, Hak Dini, III, 2113-2114; VI, 3823-3825; IX, 5997-6000; Abdülazîz es-Seyrevân, MuǾcemü’l-câmiǾli-garîbi’l-müfredâti’l-Kurǿâni’l-Kerîm, Beyrut 1986, s. 354; L. Gardet, “Dīn”, EI² (İng.), II, 295.

M. Sait Özervarlı