DİHKĀNÎZÂDE UBEYDULLAH KUŞMÂNÎ

(ö. 1808’den sonra)

Nizâm-ı Cedîd’le ilgili eserler yazan Osmanlı seyyahı.

Hayatı hakkında bilinenler hemen sadece kendi eserlerine dayanmaktadır. Kendisini “seyyah bir derviş” olarak niteleyen Kuşmânî Efendi’nin doğum yeri ve tarihi belli değildir. III. Selim’in cülûsundan on sekiz ay sonra yani 1790 yılı içinde seyahate çıktı. Bu seyahatin nereden başladığı ve nereye yönelik olduğu bilinmemektedir. Seyahatinin beşinci yılına rastlayan 1209’da (1794-95) İstanbul’a gelen Kuşmânî’nin hangi beldeleri dolaştığı ve İstanbul’da ne yaptığı hakkında da eserinde bilgi yoktur. Ancak bazı ifadelerinden Rusya’da veya Rus sınırına yakın yerlerde dolaştığı anlaşılmaktadır. 1803-1805 yılları arasında bulunduğu İstanbul’da Nizâm-ı Cedîd aleyhtarı Tayyar Mahmud Paşa’nın casusu olduğu suçlamasıyla hapsedilmiş, ancak Sultan Selim’in müdahalesiyle kurtulmuştur. 1220 (1805-1806) yılında Erzurum’da bulunduğu anlaşılan müellif tekrar İstanbul’a dönmüş, Ekim 1808’de camide yaptığı bir konuşmada yeniçerileri ağır bir dille tenkit edince şehirden uzaklaştırılmıştır. Kuşmânî’nin daha sonraki hayatı, ölüm yeri ve tarihi hakkında bilgi yoktur.

Eserleri. 1. Zebîre-i Kuşmânî fî ta‘rîfi nizâmı İlhâmî. Nizâm-ı Cedîd’i savunmak için kaleme alınmıştır. İlhâmî III. Selim’in mahlasıdır. Ubeydullah Kuşmânî, eserini Kadı Abdurrahman Paşa’nın teşvikiyle ve öldükten sonra iyi bir adla anılmak amacıyla yazdığını belirtir. Eserin telifi, III. Selim’in tahttan indirilmesinden hemen önce yani 1806 yılı içinde tamamlanmıştır. Kitap bir mukaddime, iki bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Mukaddimede III. Selim’in tahta çıkışı ve bazı icraatlarından, özellikle Nizâm-ı Cedîd askerleri için kışlalar yaptırmasından bahseden müellif, yer yer askerî eğitimin ve savaş ilmini öğrenmenin gereğine de temas etmekte, ayrıca Nizâm-ı Cedîd’e dil uzatanlara âyet ve hadislerle cevaplar vermektedir. “Makale” adını verdiği bölümlerin birincisinde yine Nizâm-ı Cedîd’in savunmasını yapan müellif düşmana karşı koymanın farz olduğunu, eğitimsiz askerin işe yaramadığını belirtmektedir. Yine bu kısımda trampet vb. aletlerin kullanılmasının câiz olduğu, Nizâm-ı Cedîd askerlerinin kıyafetlerinin küfür alâmeti sayılamayacağı çeşitli aklî ve naklî delillerle izaha çalışılmaktadır. İkinci makalede yeniçerilerin bâtıl yolda oldukları, hakiki tevekkülün mânası, tembelliğin kötülüğü, ülü’l-emre itaatin farz olduğu üzerinde durulmakta ve Asr-ı saâdet’ten, Abbâsî ve Selçuklu ordularından örnekler verilmektedir. Bu arada yeniçerilerin müptelâ olduğu kötü alışkanlıklara, özellikle tütün tiryakiliğine dikkat çekilmektedir. Eserin sonuç kısmı daha önceki konuları


takviye amacıyla kaleme alınmış olup burada da yeniçeriler ağır bir dille yerilmekte, bu arada çeşitli nasihatler verilmektedir. Çok miktarda âyet ve hadise yer vererek eserine dinî bir hüviyet kazandıran ve korkusuzca Nizâm-ı Cedîd’in müdafaasını yapan Ubeydullah Efendi’nin Nizâm-ı Cedîd düşmanlarından kendisine bir zarar gelebileceğinin hatırlatılması üzerine, “emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker” vazifesinin herkese vâcip olduğunu, kendisinin de bunu yaptığını ifade etmesi (Zebîre-i Kuşmânî, s. 22), eserin yeni düzene karşı askerî ve dinî çevrelerin tepkilerini frenleme gibi bir görev üstlendiğini göstermektedir. Zebîre-i Kuşmânî’nin İstanbul’da Arkeoloji Kütüphanesi ile (nr. 375) İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 1603; İbnülemin, nr. T 3595) ve Berlin Devlet kütüphanelerinde (Sahrweide, V, 123-124) dört nüshası bilinmektedir. Bunlardan baş tarafında madalyon ve takrizler bulunan, bend başlıkları altın yaldızlı Arkeoloji Kütüphanesi nüshasının III. Selim’e takdim edilmek üzere bir hattata istinsah ettirildiği anlaşılmaktadır. Bazı biyografik ve bibliyografik eserler dışında adı pek geçmeyen, ancak Cevdet Paşa tarafından kaynak olarak kullanılan Zebîre-i Kuşmânî’yi Ömer İşbilir yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamıştır (bk. bibl.). 2. Fezleke-i Nasîhât-ı Kuşmânî. Bilinen tek nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde Cevdet Paşa kitapları arasında bulunan (nr. 75) ve tamamı 30 varak olan bu eser iki bölümden ibarettir. 1806 yılında Osmanlı - Rus savaşının başlaması dolayısıyla Avrupa devletlerine hitaben yazılmış bir beyannâme ile başlayan birinci bölümde Kabakçı İsyanı anlatılmaktadır. İkinci bölümde ise müellifin öteki eserlerinde olduğu gibi yeniçerilerin kötü durumları ele alınmakta, askerî eğitim ve savaş ilminin zaruretinden söz edilmektedir. Fezleke-i Nasîhât-ı Kuşmânî de Cevdet Paşa tarafından kaynak olarak kullanılmıştır (Târih, I, 11). Eserin iki bölümü arasındaki üslûp farkı, bunlardan birincisinin başka biri tarafından yazılmış olabileceği intibaını vermektedir. 3. Mevâiz-i Kuşmânî. Müellifin, “ümmetin nizamına vesile olacak” bazı tavsiyelerini ihtiva etmektedir. Bilinen tek nüshası Millet Kütüphanesi’nde bulunan (Ali Emîrî, Şer‘iyye, nr. 591) ve 7 varaktan ibaret olan eser beş maddeden oluşmaktadır.

Kuşmânî’nin Zebîre-i Kuşmânî’de kaydettiği Risâle-i İhsâniyye, Terkîb-i Rehber, Nevâibnâme-i Kuşmânî, Seyahatnâme-i Kuşmânî ve Kanunnâme adlı eserlerinin nüshalarına henüz rastlanmamıştır.

Kitaplarını mev‘iza tarzında kaleme alan Ubeydullah Kuşmânî’nin dili ağdalı, ifadeleri muğlak ve cümleleri uzundur. Müellif beğendiği kişileri uzun uzun methederken beğenmediği kimseleri de kötü sıfatlarla yermekten çekinmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Dihkānîzâde Ubeydullah Kuşmânî, Zebîre-i Kuşmânî fî ta‘rîfi nizâmı İlhâmî (haz. Ömer İşbilir, yüksek lisans tezi, 1990), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., Fezleke-i Nasîhât-ı Kuşmânî, Beyazıt Devlet Ktp., Cevdet Paşa, nr. 75; a.mlf., Mevâ‘iz-i Kuşmânî, Millet Ktp., Ali Emîrî – Şer‘iyye, nr. 591; Câbî Saîd, Târih (haz. M. Ali Beyhan, doktora tezi, 1992), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 309; Cevdet, Târih, I, 11; Îzâhu’l-meknûn, s. 613; Osmanlı Müellifleri, III, 123; H. Sahrweide, Türkische Handschriften, Wiesbaden 1981, V, 123-124.

Ömer İşbilir