DİHKAN

(دهقان)

Sâsânîler’le Ortaçağ’daki bazı İslâm devletlerinin idarî teşkilâtında köy reisi, şehir ve yöre beyi anlamına gelen bir tabir.

Aslı Farsça dih (köy) ile -gân nisbet ekinden meydana gelen dihgân olup dihkan şeklinde Arapça’ya geçmiştir.

Sâsânîler devrinde İran’da ve Orta Asya’da, sayıları hiç de az olmayan soylular sınıfına dihkan deniliyordu. Mes‘ûdî’ye göre dihkanlar, Sâsânî hükümdarlarından Hoşeng’in kardeşi Vehgerd’in on oğlundan gelmişlerdir (Mürûcü’z-zeheb, I, 284). Dihkanlar Sâsânîler döneminde umumiyetle köylerin idaresinden sorumlu idiler. Her dihkan bir veya birkaç köyü yönetiyor ve devlet adına vergi topluyordu. Ancak dihkanların Sâsânîler devrinin sonlarında Orta Asya’da olduğu gibi İran’da da şehirleri idare ettikleri görülmektedir. İslâm orduları Sâsânî topraklarında harekâtta bulundukları sırada Deskere, Enbâr, Bâbil, Meysân ve Ahvaz ile diğer birçok şehir dihkanlar tarafından yönetilmekteydi. Ayrıca Horasan’daki Herat, Merverrûz, Nîşâbur dihkanlarının müslümanlara tâbi olarak mevkilerini korudukları bilinmektedir. Bu bilgiler, dihkanların küçük bir asilzade sınıfını teşkil ettiğine dair görüşü (L’Iran sous les Sassanides, s. 106) doğrulama imkânı vermemektedir. Sâsânî Hükümdarı Kisrâ Enûşirvân’ın (531-579) annesinin, Nîşâbur’a bağlı İsferâyin veya İsfahan’a bağlı Erdistan şehri dihkanının kızı olduğu bir kaynakta zikredilmiştir. Selçuklu Veziri Nizâmülmülk’ün babası İshak da Horasanlı bir dihkandı. Bu husus, dihkanların asalet ve siyasî mevki bakımından büyük önem taşıdıklarını gösterir. Mes‘ûdî dihkanların beş dereceye (merâtib) ayrıldıklarını ve bunlardan her birinin farklı elbiseler giydiğini söyler. Bu da muhtemelen asalet derecelerinden ileri gelmeyip köy dihkanı, şehir dihkanı ve yöre dihkanı gibi memuriyetlerin ehemmiyetleriyle ilgilidir.

Müslümanlar İslâm hâkimiyetini kabul eden dihkanları yerlerinde bıraktılar, diğerlerinin yerine de başkalarını tayin ettiler. Çünkü fâtihler karşılarında yerli halkın sorumlu temsilcilerini görme ihtiyacını duyuyorlardı. Böylece dihkanlar uzun bir süre mevkilerini korudular ve hem kendi kavimlerine hem de


müslümanlara faydalı hizmetlerde bulundular. Bu sebeple dihkanların sosyal ve iktisadî imtiyazlar karşılığında siyasî ehemmiyetlerinin kaybolmasına razı oldukları şeklindeki görüş (Barthold, İslâm Medeniyeti, s. 44) kabul edilemez. Çünkü ülkenin idaresi dihkanların iradesine bağlı olmadığı için Sâsânî Devleti’nin yıkılışında onların mesuliyeti yoktu.

Dihkanların İslâmî devirde yaptıkları hizmetler esas itibariyle eskisinden farksızdı. Onların başlıca işleri, halktan topladıkları vergileri âmil ve emîrlere teslim etmekti; dirlik ve düzenliğin sürdürülmesinde hizmetleri görüldüğü gibi silâhlı adamları ile de emîrlerin seferlerine katılıyorlardı.

Dihkanlar varlıklı insanlardı. Horasan’daki bir köy dihkanının, Hârûnürreşîd ile askerlerini bir kıtlık yılında halka külfet yüklemeden dört ay beslediği söylenir (Beyhakī, s. 497). Ya‘kubî, IX. yüzyılın sonlarına doğru İsfahan şehrinin Yehûdiye semtiyle Cermaksân köyünde seçkin dihkanlarla Araplar’ın oturduklarını yazdığı gibi yine İsfahan’a bağlı diğer birçok köyde de dihkanların yaşadıklarını haber verir (Kitâbü’l-Büldân, s. 274). Fakat dihkanlar İran’da resmî hüviyetlerini büyük bir ihtimalle IX. yüzyılda kaybettiler. Bunun sebebi, İslâmiyet’in ülkenin her yerinde kesin bir şekilde yerleşmesidir. Gerçekten müslüman halkın kendi devleti karşısında bu temsilcilere artık ihtiyacı kalmamıştı.

IX. yüzyıldan sonra dihkan “köy sahibi, köyün ileri geleni, çiftçi, arazi sahibi” ve “köylü” anlamlarında kullanıldı. Bilhassa XIII. yüzyıldan itibaren dihkan sadece “köylü” mânasını taşıdı. Bunlardan başka dihkanın XI. yüzyılda ve daha önceleri bedevînin zıddı olarak şehirli Araplar, İranlılar ve eski Acem padişahlarının kıssalarını bilen kişileri ifade etmek için de kullanıldığı görülmektedir.

Mâverâünnehir’e gelince, Sâmânîler’in ortaya çıkışlarına kadar siyasî birlikten mahrum bulunduğu için dihkanların durumları burada farklı idi. Gerçekten Mâverâünnehir’de dihkanların yetkileri daha genişti. Sayıları pek çok olan bu dihkanlar müstahkem hisarlarda yaşayarak idarelerindeki yerleri kontrolleri altında tutuyorlardı. Şehir ve yöreleri yöneten hükümdarlar da bu sınıfa mensup olup onlar da dihkan unvanı ile anılıyorlardı. İbnü’l-Esîr 104 (722-23) yılı olaylarını anlatırken Semerkant dihkanından söz eder (el-Kâmil, V, 109). Ebû Müslim 134’te (751) Semerkant’a geldiğinde daha önce Horasan’da yaptığı gibi o yöredeki dihkanların birçoğunu öldürtmüştü (a.g.e., V, 453). Buna karşılık Halife Mu‘tasım-Billâh (833-842) teşkil ettiği hassa ordusunda Mâverâünnehirli dihkanlara da yer verdi. Hatta bu ordudaki “ebnâ” denilen askerî birlik Ferganalı dihkanların çocuklarından teşkil edilmişti (Muhammed b. Ahmed, s. 119). Mâverâünnehir’de dihkanların ehemmiyetlerini kaybetmeleri, İslâmiyet’in bu ülkede de yayılması ve kökleşmesiyle ilgilidir. Sâmânî Devleti’nin ülkenin siyasî kaderine hâkim olması ve Türkler’den oluşan hassa ordusuna sahip bulunması bu sınıfı daha önemsiz bir duruma düşürmüş ve dihkanlık Karahanlılar devrinde tamamen ortadan kalkmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Fütûh, (Rıdvân), s. 252, 264, 265, 271, 338, 370; Ya‘kubî, Târîh, Necef 1384, I, 137-153; a.mlf., Kitâbü’l-Büldân, s. 274, 275; İbn Rüste, el-AǾlâku’n-nefîse, s. 160, 161; Taberî, Târîħ (de Goeje), I, 434; II, 1144, 1237, 1244; İstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 291, 323; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), I, 284; a.mlf., et-Tenbîh, Kahire 1357, s. 90-91, 94; İbn Havkal, Sûretü’l-arz, II, 449, 471, 488; Hudûdü’l-Ǿâlem (Sutûde), s. 83, 84, 112, 114, 120; Makdisî, Ahsenü’t-tekāsîm, s. 275, 276; Muhammed b. Ahmed el-Hârizmî, Mefâtîhu’l-Ǿulûm (nşr. G. van Vloten), Leyden 1968, s. 119; Nizâmülmülk, Siyâsetnâme (Köymen), s. 192; Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakī, Târîħ (nşr. Kasım Ganî – Ali Ekber Feyyâz), Tahran 1324, s. 492; Nerşahî, Târîh-i Buhârâ (nşr. Rezavî), Tahran, ts., s. 5, 6, 7, 9, 46, 55, 63-64, 72-73, 102; Beyhakī, Târîħ (Behmenyâr), s. 47, 73, 497; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 30, 90, 92, 109, 153, 184, 216, 238, 453, 455, 480; Târîh-i Sîstân (nşr. Melikü’ş-şuarâ Bahâr), Tahran 1314 hş., s. 81, 106; Mücmelü’t-tevârîh ve’l-kısas, (nşr. Melikü’ş-şuarâ Bahâr), Tahran 1318 hş., s. 34, 69, 420; A. Christensen, L’Iran sous les Sassanides, Copenhagen 1936, s. 106, 107, 254, 295, 508; W. Barthold, Turkestan down to the Mongol Invasion, London 1958, s. 180, 181, 226, 227, 307-308; a.mlf., İslâm Medeniyeti, Ankara 1963, s. 44, 45, 107; R. Levy, An Introduction to Persian Literature, London 1969, s. 10, 13, 16; Dihhudâ, Lugatnâme, XIV, 461-463; Ann. K. S. Lambton, “Dihkan”, EI² (İng.), II, 253-254.

Faruk Sümer