DEVSE

(الدوسة)

XIV. yüzyıldan itibaren Mısır’da yapılagelen bir tarikat töreni.

Devse kelimesi “ezmek, çiğnemek” anlamındaki devs kökünden gelmektedir. Rivayete göre Sa‘diyye tarikatının kurucusu Sa‘deddin el-Cibâvî’nin (ö. 700/1300 [?])


oğlu ve halifesi Şeyh Yûnus Kahire’ye gelince kendisinden velîliğine delil olacak bir kerâmet istenmiş, Şeyh Yûnus da yere sırça kaplar dizdirerek hiçbirini kırmadan üzerlerinden atla geçmiştir. Bu gösteri daha sonra Sa‘diyye mensuplarınca bir tarikat geleneği haline getirilmiş, ancak kolayca kırılan sırça kaplar yerine yüzüstü yan yana yere yatan dervişler üzerlerinde icra edilmiştir. Bu törenin XIV. yüzyıl ile XIX. yüzyıl arasında nasıl icra edildiği konusunda ayrıntılı bilgi yoktur.

1833-1835 yıllarında Mısır’da kalmış olan İngiliz müsteşrik E. William Lane bu törenlerden birinde bulunmuş ve eserinde devse törenini bütün ayrıntıları ile anlatmıştır. Onun tasvirine göre, devse yapılacağı günün gecesinde Sa’diyye şeyhi Ezher Üniversitesi yakınlarındaki Haseneyn Camii’nin bir köşesinde sabaha kadar dua eder, hizb* ve Kur’an okur, öğleden önce halka vaaz verir, öğle namazını kıldıktan sonra ise hazırlanmış olan ata binerek arkasındaki Sa‘dî dervişleriyle Özbekiyye meydanına doğru yola çıkar, yolda onlara diğer derviş grupları da katılırdı. Şeyh büyük bir derviş kalabalığının önünde Özbekiyye meydanına girer, meydanın güneyinde kurulmuş olan çadıra doğru yürürken dervişler yol boyunca yere yüzüstü ve yan yana uzanır, kollarını alınlarına yastık yaparlardı. Yirmi kadar derviş ellerinde deflerle tempo tutarlarken yere uzanmış dervişler de “Allah” diyerek zikrederlerdi. Şeyhin bindiği atının iki yanında duran iki kişi atı dervişlerin sırtından yürütürdü. Üzerinden geçilen her derviş “Allah” diye bağırarak ayağa kalkar ve şeyhi takip ederdi. Yıllarca yapılan bu törenlerde herhangi bir dervişin bedenî zarar gördüğü rivayet edilmemiştir. Devsenin sonunda çadıra yaklaşan şeyh atından iner, birkaç dervişin refakatinde çadıra girip seccadesine oturur, yirmi yirmi beş kadar derviş onun etrafında yarım daire oluştururlar, arkalarında elli altmış derviş ile birlikte, “yâ Allah, yâ hay, yâ dâim, lâ ilâhe illallah” diyerek kısa bir zikir yaparlardı. Sonra Kur’an okunur ve dervişler şeyhin elini öperek dağılırlardı. Dervişlere göre bu kerâmet şeyhten şeyhe silsile yoluyla geçmekteydi. Törenin gayesi feyiz, bereket ve kardeşlik duygularının çoğalmasıdır. Devse törenlerine katılan bazı dervişlerin yılan yedikleri rivayet edilirse de asılsızdır.

Devse merasimi Hz. Peygamber’in doğum günü olan 12 Rebîülevvel’de, Seyyide Zeyneb’in ve Şeyh Deştûtî’nin doğum günleri olarak kabul edilen receb ayının ortalarında yapılırdı. Bunlardan başka İmam Şâfiî, Kahireli bir velî olan Sultan Hanefî (ö. 847/1443), Şeyh Yûnus ve Seyyid Ahmed el-Bedevî’nin doğum günü olarak kabul edilen tarihlerde de devse yapılırdı. Devse merasimini takip eden gecede Sa‘diyye şeyhi bütün misafirlerine ikramda bulunurdu. 12 Rebîülevvel’de yapılan merasimden sonra tekke ve zâviye şeyhlerine hil‘at giydirilirdi. Gece yapılan mevlid törenine bütün devlet erkânı da katıldığından geniş güvenlik tedbirleri alınırdı. Âlimler, şeyhler, önde gelen hükümet görevlileri mevlid-i nebevîyi sonuna kadar dinlerlerdi.

Sa‘diyye tarikatı Suriye, Irak ve Türkiye’de de yayılmış olmasına rağmen bu tören büyük ölçüde Mısır’da uygulanmıştır. Ancak Suriye ve Sudan’da görüldüğü de rivayet edilir. Mısır’da Hz. Ebû Bekir neslinden olan, XVI. yüzyıldan itibaren tanınan ve birçok tarikatla ilişkisi bulunan Bekriyye ailesinden bir şeyh mevlid ve devse törenlerini idare ederdi. Bu sebeple Rifâîler ve Bedevîler gibi diğer tarikat mensupları da bu törenlere katılırlardı.

Mısır Hidivi Mehmed Tevfik Paşa devse törenini müslümanları zelil kıldığı gerekçesiyle bid‘at sayıp 1881 yılında yasaklamıştır. Bu kararın Muhammed Abduh’un verdiği bir fetva ile alındığı söylenirse de müsteşrik F. de Jong bütün aramalarına rağmen onun böyle bir fetvasına veya yasaklama lehinde bir yazısına rastlamadığını belirtmektedir. Ona göre Bekriyye ailesinin otoritesini azaltmak için Avrupalı sömürgecilerin Tevfik Paşa’ya tesir ederek böyle bir kararın alınmasını sağlamış olmaları mümkündür. Zamanın Sa‘diyye şeyhi bu karara uymuş, fakat dervişlerin ısrarı ile hidivden yalnızca Şeyh Yûnus’un doğum gününde devse yapılmasına izin vermesini talep etmişse de bu isteği kabul edilmemiştir. Buna rağmen tarikat törenlerinin yapıldığı bazı günlerde Şeyh’in evi önünde bazan devse icra edilirdi.

BİBLİYOGRAFYA:

R. Dozy, Suplément aux dictionnaires Arabes, Beyrut 1968, I, 475; A. Le Chatelier, Les Confreries Musulmanes du Hedjaz, Paris 1887, s. 223-225; Ali Paşa Mübârek, el-Hıtatü’t-tevfîkıyye, Bulak 1305-1306 → Kahire 1983, III, 440-445; IV, 232; E. W. Lane, An Account of the Manners and Customs of the Modern Egyptians, London 1890, s. 416-421, 430-436; J. S. Trimingham, Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 73, 247; F. de Jong, Turuq and Turuq-Linked Institutions in Nineteenth Century Egypt, Leiden 1978, s. 27, 63-65, 96-97; el-Kamûsü’l-İslâmî, II, 408; D. B. Macdonald, “Devse”, İA, III, 562-563; a.mlf., “Dawsa”, EI² (İng.), II, 181; a.mlf., “Devse”, UDMİ, IX, 359.

Recep Uslu