DERNE

(درنة)

Libya’nın kuzeydoğusunda Akdeniz kıyısında şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Berka bölgesinde Bingazi’den sonra ikinci önemli yerleşim merkezi olup Cebeliahdar’ın doğu yamaçlarında, Vâdî nehrinin etrafında ve bu su kaynağı sayesinde limon, portakal, muz, nar, hurma ağaçları ve çeşitli sebzelerin bolca yetiştirildiği aynı adlı verimli ovada yer alır. İlkçağ’larda Dernis adıyla bir Grek kolonisi olarak kurulan şehir Ptolemaioslar devrinde gelişti ve milâttan önce 96’da Romalılar’ın eline geçti. Bizanslılar zamanında ise piskoposluk merkezi haline geldi.


Berka bölgesi, Amr b. Âs’ın İskenderiye’yi fethinden sonra müslümanların eline geçince (22/642-43) Derne de alındı. Bizanslılar’ın burayı geri alma teşebbüsleri başarısızlıkla sonuçlandı. İslâm hâkimiyeti sırasında bölgedeki Berberî halk süratle Müslümanlığı kabul ettiği gibi Mısır’dan birçok Arap kabilesi gelip buraya yerleşti. Emevîler ve Abbâsîler döneminde bir İslâm şehri olarak gelişen Derne daha sonra Ağlebîler ve Fâtımîler idaresinde kaldı. Bir süre Normanlar’ın istilâsına uğradıysa da Muvahhidler zamanında tekrar İslâm hâkimiyetine girdi. Tunus’taki Hafsî hânedanının idaresi sırasında Trablusgarp ile birlikte 1510’da İspanyollar tarafından zaptedildi. 1530’dan itibaren Malta adasıyla beraber Rodos’tan çıkarılan Saint Jean şövalyelerine verildi. 1551’de Osmanlı idaresine geçti. Trablusgarp Turgut Reis’in teşvik ve gayretleriyle Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra beylerbeyi unvanı ile buraya yerleşen Turgut Reis (Paşa) sınırlarını genişleterek doğuda Tobruk ve Derne’yi almıştı.

Osmanlı idaresi öncesi kervan ve hac yollarının uzağında bulunduğundan fazla gelişme gösteremeyen ve bu sebeple Arap coğrafyacılarının seyahatnâmelerinde önemli bir yer almayan şehir, Osmanlı döneminde nüfus ve iktisadî yönden giderek büyüdü ve genişledi. Osmanlı hâkimiyetine geçmesinin ardından burada Osmanlı askerî, mülkî ve adlî sistemi kuruldu. Muhafız olarak bulunan yeniçeriler ve denizcilerin yanında kuloğulları zamanla varlıklarını hissettirmeye başladılar. Trablusgarp’tan gönderilen bir kaid mülkî âmir olarak hizmet gördü. Şehirde yerli halk için Mâlikî mezhebinde, Türkler için de Hanefî mezhebinde iki ayrı mahkeme vardı.

Trablusgarp ocağına yeniçeriler ve dayılar hâkim olduktan sonra (1603) Derne’nin yönetimi de ocaklıların eline geçti. Zaman zaman ağalar ve dayılar arasında çıkan anlaşmazlık ve mücadeleler buradaki taşra yönetimini olumsuz yönde etkilemiş, bu arada bedevîlerin isyankâr davranışları da sürmüştür.

XV. yüzyılın sonlarına doğru bölgeye gelmeye başlayan Endülüslü göçmenler şehrin sosyal ve iktisadî hayatında belirli bir canlanmaya yol açtılar. Özellikle tarım, zenaat ve ticaret alanlarının gelişmesinde önemli payı olan bu göçmenlerin gelişini Osmanlı yöneticileri de teşvik etmiş ve bunun sonucu olarak 1040 (1630-31) yıllarında birçok Endülüslü Derne’ye gelip yerleşmişti. 1637’de de dört gemi Tunus’tan 800’den fazla Endülüslü müslümanı Derne’ye getirmişti. Bu yıllarda Endülüslü müslümanların Derne’ye iskânı için Osmanlı hükümet merkezinden izin alan Trablusgarp Beylerbeyi Kasım Paşa Derne’de ziraî faaliyetleri teşvik etti. Sahra kervan ticaretini elinde tutmak ve Akdeniz limanlarına yabancıların hâkim olmasını engellemek isteyen Muhammed Dayı (ö. 1649) zamanında Derne ve Bingazi’ye özel bir önem verildi. Burada sulama tesisleri kuruldu ve halkın yararına birçok hizmet gerçekleştirildi, büyük bir cami yapıldı.

1711’de Trablusgarp valiliğini elde ederek güçlü bir idarenin tesisine çalışan Karamanlı Ahmed Paşa Derne ile Bingazi’yi ele geçirdi (1715) ve böylece bölgede Karamanlı ailesinin egemenliği kuruldu. XVIII. yüzyıl boyunca bir dizi ayaklanmaya sahne olan Derne’de 1801-1805 arasında önemli siyasî olaylar meydana geldi. Amerika Birleşik Devletleri ile 1795’te bir antlaşma imzalayan vali Yûsuf Paşa, Cezayir ve Tunus’a bu devletin verdiği hediye ve senelik paranın daha fazla olduğunu öne sürerek kendisine eşit muamele yapılmasını istedi, fakat Amerika Birleşik Devletleri bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Trablusgarplı korsanlar Amerikan gemilerine saldırılar düzenlemeye başladılar. Barış teşebbüsleri sonuç vermeyince Amerika Birleşik Devletleri Trablusgarp önlerine bir donanma göndererek (1802) eyaletin sahillerini ablukaya aldırdı. Savaşta bazı asker ve subayları esir edilen Amerikalılar, Yûsuf Paşa’nın Malta’da bulunan kardeşi Ahmed Bey ile iş birliğine gittiler ve onu Derne’ye çıkararak civardaki kabilelerin bağlılığını kazanmasında yardımcı oldular. Ahmed Bey’in Derne ve civarına hâkim olmasından telâşa düşen Yûsuf Paşa 4 Haziran 1805’te Amerika Birleşik Devletleri ile dostluk, ticaret ve seyr-i sefâin muahedesi imzalamak zorunda kaldı. Anlaşma gereği Ahmed Bey’i Derne’den çıkararak ailesiyle birlikte Mısır’a götüren Amerikalılar, 12-13 Haziran 1805’te Derne’yi top ateşine tuttular. Ardından Yûsuf Paşa’nın büyük oğlu Mehmed Bey şehre gelerek birkaç gün içinde ahaliyi itaat altına aldı. Yûsuf Paşa 1826’da ülkeyi oğulları arasında paylaştırdığında Derne’yi kölesi Mustafa Bey’e verdi.

1816’da Derne’nin 7000 olan nüfusunu 500’e indiren veba salgınından sonra 1834’te başgösteren kolera salgını ve şiddetli deprem de pek çok kimsenin ölümüne yol açtı.

Osmanlı Devleti’nin 1835’te Karamanlı ailesinin hâkimiyetine son vererek burasını merkezden gönderilen valilerle yönetmeye başlamasından sonra Derne Bingazi sancağına bağlı bir kaza haline getirildi. Bingazi müstakil mutasarrıflık statüsüne kavuşunca Derne bu mutasarrıflığı teşkil eden dört kazadan biri oldu. Buranın Kubbe, Bûmbâ, Tobruk adlı üç nahiyesi vardı; daha sonra bunlara Sellûm ilâve edildi.

Siyasî, iktisadî, içtimaî ve kavmî sebeplerle çıkan, 1831-1842 yılları arasındaki Abdülcelîl b. Gays Seyfünnasr ve 1835-1858 yıllarındaki Şeyh Gume isyanlarının tesirleri Derne’de de hissedildi. 1860’lı yıllardan itibaren Avrupalılar’ın Trablusgarp, Derne ve Bingazi gibi merkezlere ilgileri artınca buralarda bazı ticarî firmaların şubeleri açıldı ve İngiliz, İtalyan, Fransız rekabeti başladı.

1837’den itibaren bölgede faaliyetleri artan Senûsiyye tarikatının zâviye ve eğitim merkezleri Derne’de de açıldı. Senûsiyye tarikatının kurucusu Muhammed b. Ali es-Senûsî Hicaz’a giderken (1830) çocuklarını ve aile fertlerini Derne’de bıraktı. Oğlu Sîdî el-Mehdî 1844’te Derne’de doğdu. Cağbûb gibi burası da Senûsîler’in önemli merkezlerinden biri oldu. Ayrıca şehirde Ticâniyye, Kadiriyye gibi tarikatların zâviyeleri de bulunuyordu.

II. Abdülhamid döneminde nüfusu 9500 kişiye ulaşan Derne’de okul, hastahane, kışla yapıldı ve diğer bazı imar faaliyetlerine girişildi. Böylece şehrin fizikî yapısında önemli değişiklikler meydana getirildi. Fakat 1911’de İtalya’nın Trablusgarp’a saldırması ve Osmanlı Devleti’ne savaş açması üzerine İtalyanlar’ın ilk hedeflerinden biri olan Derne 30 Eylül’de bombalandı ve 16 Ekim’de Amiral Presbitero tarafından işgal edildi. Türkiye’den gelen az sayıdaki vatan sever subay ve aydın İtalyan işgaline karşı savaştı. Kolağası Mustafa Kemal (Atatürk) Derne cephesi kumandanlığı yaptı ve işgalcilere karşı halkı ve bedevîleri teşkilâtlandırdı.

18 Ekim 1912 Uşi (Ouchy) Antlaşması ile Derne İtalya’ya bırakıldı; şehir İtalyan idaresi döneminde tahkim edilerek imarına çalışıldı. II. Dünya Savaşı’nda müttefiklerle İtalya arasında el değiştiren ve şiddetli savaşlara sahne olan Derne İngilizler’ce zaptedildi. 1951’de ilân edilen Libya Birleşik Krallığı’nın bir şehri olarak kalan Derne sonraki yıllarda yeni gelişmeler kaydetti ve nüfusu 61.586’ya ulaştı (1984). Derne ilinin (belediyye) nüfusu ise 104.953’tür.


BİBLİYOGRAFYA:

BA, BEO, Vâride-sâdıra, nr. 1022-1028; BA, Mesâil-i Mühimme, nr. 2082-2107; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 452; Ayyâşî, er-Riĥletü’l-ǾAyyâşiyye, Rabat 1977, I, 108-109; E. Dupuy, Americains et Barbaresques (1776-1824), Paris 1910, s. 231-272; Aziz Samih, Şimâli Afrika’da Türkler, İstanbul 1936-37, II, 236-237; E. Evans-Pritchard, The Sanusi of Cyrenaica, Oxford 1954, tür.yer.; Celâl Tevfik Karasapan, Libya, Trablusgarp, Bingazi ve Fizan, Ankara 1960, tür.yer.; K. Folayan, Tripoli During the Reign of Yusuf Pasha Qaramanlı, London 1970, tür.yer.; a.mlf., “Tripoli and the War with the U.S.A. 1801-1805”, JAfr.H, XIII/2 (1972), s. 261-270; J. M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib, London 1980, s. 309-311; N. A. Ziadeh, Sanūsīyah, Leiden 1983, tür.yer.; M. Morsy, North Africa 1800-1900, London 1984, s. 102-103; Netâǿicü’t-taǾdâdi’l-Ǿâm li’s-sükkân (nşr. el-Cemâhiriyyetü’l-Arabiyyetü’l-Lîbiyye Maslahatü’l-ihsâ’ ve’t-tadâd), Derne 1984, s. 38; N. Slouch, “Les Turcs et les indigènes en Tripolitaine”, RMM, I/3 (1907), s. 364-372; a.mlf., “La Tripolitaine sous la domination des Karamanlı”, a.e., VI/9 (1908), s. 52-84; L. Anderson, “Nineteenth-century reform in Ottoman Libya”, IJMES, XVI/3 (1984), s. 325-348; Muhammed et-Tuveyr, “el-Ĥareketü’t-taĥarruriyye żıdde baǾżi’l-vülâti’l-ǾOŝmâniyyîn bi-Libyâ”, Mecelletü’t-Târîħiyyeti’l-Maġribiyye, sy. 53-54, Tunus 1989, s. 109-124; Kāmûsü’l-a‘lâm, III, 2133; TA, XIII, 106-107; L. Veccia Vaglieri, “Darna”, EI² (Fr.), II, 165-167.

Atilla Çetin