DEBÛSÎ

(الدبوسي)

Ebû Zeyd Abdullah (Ubeydullah) b. Muhammed b. Ömer b. Îsâ (ö. 430/1039)

Hilâf ilminin kurucusu kabul edilen Hanefî fakihi.

Semerkant’ın Debûsiye köyünde doğdu. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Meşhur Hanefî fakihi Ebû Ca‘fer b. Abdullah el-Üsrûşenî’den ders aldı. Üstün zekâsı ve hukukî meseleleri tartışırken gösterdiği başarısı sebebiyle Buhara ve Semerkant’ta yapılan ilmî münazaralarda darbımesel haline geldi. Kadılık görevinde bulunduğu için “Kadı Zeyd” lakabıyla da meşhur olan Debûsî, Hanefîler’ce “el-kudâtü’s-seb‘a” (yedi kadı) diye bilinen fakihler arasında yer alır. Altmış üç yaşlarında Buhara’da vefat etti. Vefat tarihi bazı kaynaklarda 432 (1041) olarak da geçmektedir.

Debûsî, hilâf* ilmini sistematik bir şekilde inceleyen ilk hukukçu sayılması yanında, Ebü’l-Usr el-Pezdevî ve Şemsüleimme es-Serahsî ile birlikte Hanefî fıkıh usulünün üç kurucusundan biri kabul edilmektedir. Hatta Serahsî’nin birçok usul meselesini ondan naklettiği görülmektedir (meselâ bk. Debûsî, Takvîmü’l-edille, vr. 74b; Serahsî, I, 251-252). Debûsî aynı zamanda kıyas, istihsan, taklid, ilham, istishâb ve tard gibi usul konularını ayrıntılı bir şekilde inceleyen ilk âlim olup taklid, ilham, istishâb ve tardın delil olma özelliğini reddetmektedir (Takvîmü’l-edille, vr. 216b-225b). Debûsî’nin Takvîmü’l-edille’si, Cessâs’ın Usûlü’l-fıkh’ından sonra fıkıh usulünde “fukaha mesleği” diye bilinen metotla telif edilmiş ve günümüze kadar ulaşmış en önemli eserdir. Onun eserleri incelendiğinde fıkıh ilmindeki mertebesinin en az “meselede müctehid” seviyesinde olduğu görülür. Nitekim kendisi de el-Esrâr adlı eserinde bunu açıkça belirtmektedir (vr. 1b).

Tasavvuf alanında da eser telif edecek kadar ilim sahibi olan Debûsî’nin, itikadî açıdan bağlı olduğu Mâtürîdiyye’den bazı konularda farklı görüşler benimsediği eserlerinden anlaşılmaktadır (bk. Takvîmü’l-edille, vr. 248ª-b).

Eserleri. 1. Tesîsü’n-nazar* fi’htilâfi’l-eimme (Kahire 1320, 1972; Beyrut, ts.). Müellif bu eserinde Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, Züfer b. Hüzeyl, Hasan b. Ziyâd el-Lü’lüî, Şâfiî, İmam Mâlik ve İbn Ebû Leylâ gibi büyük fakihler arasında ihtilâflı olan doksandan fazla temel hukuk kaidesini sekiz kısma ayırarak mukayeseli bir şekilde incelemektedir. Ortaya koyduğu bazı esaslar, bu eserden oldukça etkilenmiş olan Zeynüddin İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-nezâir’i kanalıyla Mecelle’nin küllî kaidelerine de yansımıştır. Mansûr b. Muhammed es-Sem‘ânî (ö. 489/1096), hilâfa dair el-Istılâm adlı eserinde Debûsî’nin görüşlerini tenkit etmiştir. F. Sezgin’in (GAS, I, 456), ayrı bir eseri olarak Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde (nr. 660/2) onun adına kayıtlı olduğunu bildirdiği et-Talîka fî mesâili’l-hilâf beyne’l-eimme adlı eserin Tesîsü’n-nazar’ın farklı bir nüshası olduğu anlaşılmıştır. 2. Takvîmü’l-edille* fi’l-usûl. Usûl-i fıkha dair olan eser, Pezdevî ve Serahsî başta olmak üzere bütün Hanefî usulcülerinin temel kaynağıdır. Dilinin sadeliği, sisteminin mükemmelliği ve mukayeseli metotla kaleme alınmış olması en önemli özelliklerindendir. Debûsî’ye isnat edilen el-Envâr fî usûli’l-fıkh adlı eser bunun muhtasarıdır (bk. Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi, nr. 350). Takvîmü’l-edille’nin Türkiye kütüphanelerinde bazı önemli yazma nüshaları mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Laleli, nr. 690; Konya Yûsuf Ağa Ktp., nr. 110; diğer yazmaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 296; Sezgin, I, 456). 3. el-Esrâr fi’l-fürû. Fürû-ı fıkıh ile ilgili sistematik bir eser olup delilleriyle birlikte ele aldığı meseleleri mukayeseli bir şekilde incelemektedir. Köprülü nüshasının birinci varağında, meşhur Endülüs Mâlikî fakihi İbn Rüşd’ün eserlerini telif ederken bu önemli kaynaktan ilham aldığı belirtilmektedir. Bir mukaddime ile kırk yedi kitâbdan oluşan eserde müellif konuları incelerken önce ana meseleyi ortaya koymakta, ihtilâflı hususlarda ise evvelâ tercih ettiği görüşü, sonra da diğerlerini delilleriyle birlikte zikretmektedir (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 297; Sezgin, I, 456). 4. el-Emedü’l-aksâ. Tasavvuf ve ahlâka dair bir eser olup ağır bir üslûpla yazılmıştır (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 296; Sezgin, I, 456).

Debûsî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: en-Nazm fi’l-fetâvâ,


Şerhu’l-Câmii’l-kebîr, Tecnîsü’d-Debûsî, Hizânetü’l-hüdâ.

BİBLİYOGRAFYA:

Debûsî, el-Esrâr, Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 310, vr. 1b, 145ª-b; a.mlf., Takvîmü’l-edille, Süleymaniye Ktp., Laleli, nr. 690, vr. 74ª-b, 216b-225b, 248ª-b; a.mlf., Tesîsü’n-nazar, Kahire 1310, s. 5, 6, 44; Serahsî, el-Usûl, I, 251-252; Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 273; VII, 139; Yâkut, MuǾcemü’l-büldân, II, 437-438; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 490; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 48; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâ, XVII, 521; Kureşî, el-Cevâhirü’l-mudiyye, II, 499-500; İbn Haldûn, Mukaddime, Kahire, ts., s. 420, 421, 422; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, V, 76-77; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, s. 36, 86; Taşköprizâde, Miftâhu’s-saâde, I, 307-308; II, 184; Kınalızâde, Tabakatü’l-müctehidîn, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2172, vr. 59ª-73b; Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüsûl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887, I, vr. 143ª-b; Keşfü’z-zunûn, I, 84, 107, 168, 196, 334, 352, 467, 568, 703; Leknevî, el-Fevâidü’l-behiyye, s. 109; Serkîs, MuǾcem, I, 866; Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 296-297; Hediyyetü’l-ârifîn, I, 648; Sezgin, GAS, I, 456; Müneccid, MuǾcem, IV, 81; Yusuf Ziya Kavakçı, XI ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara’ al-Nahr İslâm Hukukçuları, Ankara 1976, s. 33-37; Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, el-Fikrü’l-usûlî, Cidde 1404/1984, s. 370-407; Muhammed Hamîdullah, “Usûl al-fıqh’ın Tarihi” (trc. Fuat Sezgin), İTED, II/1 (1956), s. 9-10; Robert Brunschvig, “La Théorie du Qıyas Juridique chez le Hanafite al-Dabusı (Ve/XIe siècle)”, Orientalia Hispanica, I, Leiden 1974, s. 150-154; Ahmet Akgündüz, “Karahanlılar’ın Büyük Hukukçusu Ebû Zeyd Debbûsî ve Mezheplerarası Mukayeseli Hukuka Te’sirleri”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sy. 2, Konya 1989, s. 89-108.

Ahmet Akgündüz