DÂVÛD-i ANTÂKÎ

(داوود أنطاكي)

Dâvûd b. Ömer el-Ekmeh ed-Darîr el-Antâkî (ö. 1008/1599)

Tezkire-i Dâvûd diye tanınan eseriyle ün yapmış hekim, âlim ve şair.

Antakya’da doğduğu için Antâkî nisbesiyle şöhret bulmuş, doğuştan kör olduğu için de “Ekmeh” ve “Darîr” lakaplarıyla anılmıştır. Muhtemelen keskin zekâsı ve derin ilminden dolayı “Basîr” (iyi gören) lakabıyla da tanındığı bilinmektedir (İA, I, 454). Babası Habîb Neccâr köyünün ağası olan Ömer Ağa çok hayır sever bir kimse idi ve Habîb Neccâr Türbesi’nin yanında yaptırdığı misafirhanede yolcuları ağırlar, fakirlerin de ihtiyaçlarını karşılardı. Dâvûd yedi yaşına kadar yerinden kalkamayacak derecede sakattı; bundan dolayı kendisine bakmakla görevli bir uşak her gün onu bu misafirhaneye getirip bırakırdı. Burada akşama kadar ilim adamlarıyla beraber bulunan Dâvûd onlardan birçok şey öğrendi ve bu sırada Kur’ân-ı Kerîm’i de ezberledi. İranlı bir tıp bilgini olan Muhammed Şerîf bu yıllarda Antakya’ya geldi ve misafirhanede ona ders verdiği gibi tedavisiyle de ilgilenerek iyileşmesini sağladı. Antâkî daha sonra aynı hocadan mantık ve matematik okudu ve Farsça öğrendi; hocasının tavsiyesi üzerine Yunanca’ya da çalıştı. Muhammed Şerîf’in Antakya’dan ayrılmasından ve babasının ölümünden sonra seyahate çıktı. 976’da (1568-69) Şam’da iken ünlü Tezkire-i Dâvûd adlı eserini yazmaya başladı. Bu arada hasta tedavisine de başlayan Antâkî Kahire’ye giderek Zâhiriyye Medresesi’nde bir yandan ders okuturken bir yandan da hekimlik yaptı. 1008’de (1599) gittiği Mekke’de bir rivayete göre ishalden, başka bir rivayete göre de zehirlenerek öldü. Kaynaklarda Dâvûd-i Antâkî’nin hassas yaratılışlı bir insan olduğu yazılıdır. Kendisi değerli bir hekim, eczacı, astronom ve matematikçi, aynı zamanda son derece geniş ansiklopedik kültüre sahip bir mütefekkir ve şairdi.

Eserleri. Antâkî başta tıp olmak üzere kelâm, mantık, felsefe, cebir ve astronomiyle ilgili birçok kitap ve risâle yazmıştır. 1. Tezkiretü üli’l-elbâb ve’l-câmiǾ li’l-Ǿacebi’l-Ǿucâb. Tezkire-i Dâvûd ve Tezkire-i Antâkî adlarıyla da tanınan kitap bir mukaddime, dört bab ve bir hâtimeden ibarettir. Mukaddimede tıp ilminin önemi, lüzumu ve öğrenim yöntemleri üzerinde durulur. Birinci bab tıbba genel bir giriş mahiyetinde, ikinci ve üçüncü bablar müfred ve birleşik ilâçlar (el-müfredât ve’l-mürekkebât) hakkındadır. Dördüncü bab da hastalıkların ahlât ve mizaca göre tedavi yöntemlerini içermektedir. Hâtimede ise tıpla ilgili çeşitli meselelerin yanı sıra astroloji, astronomi, geometri ve tılsım gibi çok farklı ilimlere yer verilmektedir. Kitapta dikkati çeken önemli bir husus, bir kısmı Antâkî’nin kendi tecrübeleri sonucunda elde ettiği ilâçlar olmak üzere 1712 ilâcın tarifinin verilmiş olmasıdır. Sultan İbrâhim’in sadrazamı Kemankeş Mustafa Paşa 1050 (1640-41) yılında Mısır’a gittiği zaman Antâkî’nin bu eserini görmüş ve Muhammed b. Mustafa el-Kûrânî’den Türkçe’ye çevirmesini istemiştir. Böylece başlanan tercüme işi 1052’de (1642-43) tamamlanmıştır; bu tercümenin yazma bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Hekimoğlu, nr. 566, 363 varak). Tezkire-i Dâvûd’un çeşitli baskıları yapılmıştır (Bulak 1284; Kahire 1294, 1302, 1306, 1308, 1309, 1317, 1324, 1329, 1342). Abdüsselâm el-Alemî tarafından Ziyâǿü’n-nibrâs fî halli müfredâti’l-Antâkî bi-lugati Fas adıyla bir şerh yazılan (bk. DİA, II, 367) eser üzerinde Hasan Abdüsselâm Zahîretü’l-Ǿattâr ev Tezkiretü Dâvûd fî davǿi’l-Ǿilmi’l-hadîs (Kahire 1366/1947) ismiyle modern bilimle karşılaştırmalı bir çalışma yapmıştır. 2. en-Nüzhetü’l-mübhice fî teşhîzi’l-ezhân ve tadîli’l-emzice. Patolojiye dair


olan eser Tezkire’nin kenarında basılmıştır (Kahire 1294, 1302, 1317, 1329). 3. Tezyînü’l-esvâk bi-tafsîli Eşvâki’l-Ǿuşşâk. Meşhur tefsir âlimi Bikāî’nin Eşvâku’l-Ǿuşşâk, adlı eserini esas alarak meydana getirdiği ve şiirlerini de ihtiva eden aşk üzerine bir incelemedir (Kahire 1279, 1302, 1305, 1308; Bulak 1281, 1291). Dâvûd-i Antâkî bunların dışında Nüzhetü’l-ezhân fî ıslâhi’l-ebdân, et-Tuhfetü’l-Bekriyye fî ahkâmi’l-istihmâmi’l-külliyye ve’l-cüzǿiyye, MecmaǾu’l-fevâǿid (menâfiǾ)i’l-bedeniyye (bu eserlerin yazma nüshaları için bk. Şeşen, s. 225-232), Risâle muhtasara fi’l-cebr (yazma nüshası için bk. King, II, 928) ve Unmûzec fî Ǿilmi’l-eflâk, Risâle fi’t-tayr ve’l-Ǿukab, Risâle fi’l-heyǿe, el-Keşf Ǿani’l-müşkilât, Nazm-ı Kānûnçek (İbn Sînâ’nın el-Kānûn’una yazılmış bir şerhtir), Kifâyâtü’l-muhtâc fî Ǿilmi’l-Ǿilâc, Gāyetü’l-merâm fi’l-mantık ve’l-kelâm, Elfiye fi’t-tıb gibi bazı eserlerle risâleler de kaleme almıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Dâvûd-i Antâkî, Tezkiretü üli’l-elbâb ve’l-câmiǾ li’l-Ǿacebi’l-Ǿucâb, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’s-Sekafiyye), I-III; Muhibbî, Hulâsatü’l-eser, II, 140-149; Serkîs, MuǾcem, I, 490-492; Brockelmann, GAL, II, 478; Suppl., II, 491-492; a.mlf. – J. Vernet, “al-Antākī”, EI² (İng.), I, 516; Ahmed Îsâ, MuǾcemü’l-etıbbâǿ, Beyrut 1361/1942, s. 185-195; Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, s. 117-119; a.mlf., “Antâkî”, İA, I, 454-456; Ronart, CEAC, s. 43-44; Ullman, Die Medizin, s. 181-182; Bedi N. Şehsuvaroğlu, Eczacılık Tarihi Dersleri, İstanbul 1970, s. 159; Ayşegül Demirhan [Erdemir], Kısa Tıp Tarihi, Bursa 1982, s. 52; Şeşen, Fihrisü mahtûtât, s. 225-232; D. A. King, Fihrisü’l-mahtûtâti’l-Ǿilmiyyeti’l-mahfûza bi-Dâri’l-Kütübi’l-Mısriyye, Kahire 1986, II, 928; Ömer Ferrûh, MeǾâlimü’l-edebi’l-ǾArabî, Beyrut 1986, s. 196-205; Abdülhalîm Muntasır, “Tezkiretü üli’l-elbâb”, Tİ, I, 386-396; “Antâkî”, Küçük Türk İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1978, s. 125-126; Kasım Kırbıyık, “Alemî”, DİA, II, 367.

Ayşegül Demirhan Erdemir