DARBEYN

ضربين))

Türk mûsikisinde belirli iki büyük usulün birleşmesinden meydana gelen mürekkep usullerin adı.

“Vuruş” mânasına gelen Arapça darbın tesniyesi olan darbeyn kelimesi “iki vuruş” demektir. Türk mûsikisi ıstılahında ise gidişleri birbirine uygun fakat zamanları farklı büyük usullerden ikisinin birer, ikişer veya üçer defa arka arkaya getirilmesiyle oluşan bazı ikili dizi usullerin adı olarak kullanılmaktadır. Kelime anlamından da anlaşılacağı gibi darbeyn adı verilmiş olan terkipler mutlaka iki ayrı usulden meydana gelmiş olmalıdır.

XVI. yüzyıldan beri bilinen ve kullanılmış olan darbeyn usulleri veya darbeynde yer alan belli başlı usuller şunlardır:

1. Bir fer‘ (16)+bir muhammes (32)

2. Bir nîm sakīl (24)+bir berefşan (32)

3. Bir devr-i kebîr (28)+bir berefşan (32)

4. İki devr-i kebîr (28+28)+iki berefşan (32+32)

5. Bir remel (28)+bir muhammes (32)

6. İki remel (28 + 28) + bir muhammes (32)

7. İki remel (28 + 28) + iki muhammes (32 + 32)


8. İki firengî fer‘ (28+28)+iki devr-i kebîr (28 + 28)

9. Üç firengî fer‘ (28 + 28 + 28) + bir berefşan (32).

Burada görüldüğü gibi darbeyn usullerinin terkip edilmesinde birinci grupta remel usulü daha çok tercih edilmiştir. İkinci grupta ise en çok tercih edilen usuller, dörder terkipte yer alan otuz iki zamanlı muhammes ve berefşan usulleridir.

Darbeyn adı verilmiş olan terkiplerin mutlaka belirli iki ayrı usulden meydana gelmesi gerektiği halde Türk mûsikisi teorisinin henüz tam mânası ile yerleşmediği gelişme dönemlerinde zaman zaman yukarıda zikredilenlerin dışında birbirinden farklı küçük veya büyük usul geçkilerini içine alan eserlerin ölçülmesinde de darbeyn tabirinin kullanıldığı görülmektedir. Ancak bunun o devirlerde bile pek yaygın olmadığını, darbeyn kelimesinin isim değil sıfat olarak kullanıldığını belirtmek gerekir. Nitekim bu tabir Kantemiroğlu Mecmuası’nda bu anlamda kullanılmıştır. Ünlü Türk mûsikisi nazariyatçısı Rauf Yektâ Bey bu konuda şöyle demektedir: “Birbirinden farklı herhangi iki usulü yanyana getirerek bir darbeyn teşkiline müsaade olunamaz; bunun için meydana getirilecek darbeynin bütünlüğünü muhafaza etmek gayesine müteveccih kaidelere riayet etmek elzemdir”.

Darbeyn usullerinin terkip edilmesini klasik devir bestekârlarının bir fantezisi değil tamamen estetik gayeye dayalı bir ifade zenginliği ve ifade çeşitliliği ihtiyacının sonucu olarak değerlendirmek gerekir. Zira bu usullerle ölçülmüş eserlerde birinci usulden ikincisine geçişin sağladığı ritim, prozodi ve ifade âhenginin kuvvetliliği karşısında hayranlık duymamak mümkün değildir.

Darbeyn usulleriyle peşrevler ve daha çok besteler ölçülmüştür. Darbeynin çeşitli şekilleriyle bestelenmiş eserlere örnek olarak Ebûbekir Ağa’nın, “Bir âfet-i mehpeyker ile nüktelerim var” mısraı ile başlayan mâhur; Hamparsum’un, “Ol kemân ebrûlerin saldı cihâna velvele” mısraı ile başlayan bestenigâr; Küçük Mehmed Ağa’nın, “Serde dâğ-ı iştiyâkı tâzeler bir tâze mâh” mısraı ile başlayan ısfahanek; Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi’nin, “Müştâk-ı cemâlin gece gündüz dil-i şeydâ” mısraı ile başlayan sûzinak besteleri verilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ezgi, Türk Musikisi, II, 184; V, 295; Özkan, TMNU, s. 688; Rauf Yekta, Türk Musikisi, s. 134.

İsmail Hakkı Özkan