DAMAD İBRÂHİM PAŞA KÜLLİYESİ

Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa tarafından XVIII. yüzyılın ilk yarısında Nevşehir’de yaptırılan külliye.

1139’da (1726-27) tamamlanmış olup Osmanlı tarihinde Lâle Devri (1718-1730) diye adlandırılan ve Batılılaşma dönemine geçişte önemli bir yeri olan devrede Anadolu’da inşa edilmiş geniş bir külliyedir.

Damad İbrâhim Paşa’nın doğum yeri olan Niğde sancağı kazalarından Ürgüp’e bağlı Muşkara köyünün adı, bu külliyenin tamamlanmasından ve bânisinin orada yaptırdığı diğer imar faaliyetlerinden sonra Nevşehir olarak değiştirilmiştir. Külliyenin arsası için köyün dışında bulunan Çifte Han’ın civarındaki harman yerleri sahiplerinden satın alınmıştır. İnşaatta çalışacak ustalar, Hassa mimarbaşı Mehmed Ağa ve bina emini İsmet Ağazâde Seyyid Mustafa Ağa ile birlikte İstanbul’dan gönderilmiştir. İbrâhim Paşa mimarbaşıya, bina eminine ve Muşkara kadısına yazdığı bir hükümle, külliyenin inşaatı için Muşkara’ya giderken Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’ni inceledikten sonra yola devam etmelerini emretmiş ve onlardan inşaata İstanbul’daki külliye yapıları kadar özen göstermelerini istemiştir. Bina emini Seyyid Mustafa’nın inşaat başladıktan bir müddet sonra ölümü üzerine yerine tayin edilen Osman Ağa da ölünce bu göreve Mustafa Ağa getirilmiştir. İnşaat sürerken İbrâhim Paşa İstanbul’daki yalılarını yapan Serkis Kalfa’yı kontrol için Muşkara’ya göndermiştir.

İbrâhim Paşa inşaat faaliyetlerinin yanı sıra Muşkara’nın gelişmesi için çeşitli idarî değişiklikler de yapmış, Ürgüp’te kurulan pazarı buraya taşımış ve Nevşehir’i kaza merkezi haline getirmiştir. Ayrıca halkın bütün vergilerinin kendi vakfından ödenmesini sağlayıp Nevşehir’de yaşamayı cazip hale getirdiği gibi nüfusunu arttırmak için civarda yaşayan aşiretleri ve Kayseri’ye sonradan yerleşen zenginleri Nevşehir’e iskân etmiştir.

Külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, kervansaray, hamam ve iki çeşmeden oluşmaktadır. Eğimli bir araziye yerleştirilen külliyede cami, medrese, sıbyan mektebi ve imaret, batı ve doğu yönlerinde istinat duvarlarıyla sınırlandırılmış bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Ortasından Câmi-i Cedîd caddesi geçen bu alanın doğusunda cami, batısında sıbyan mektebi, medrese ve imaret, biri cami avlusunun güney duvarının dışında, diğeri sıbyan mektebi avlusunun köşesindeki istinat duvarının üzerinde olmak üzere iki çeşme bulunur. Hamam bu sahanın kuzeyindeki eğimli arazi üzerindedir. Cami avlusunun altında yer alan kervansarayın girişi ise Câmi-i Cedîd caddesi tarafında bir istinat duvarı ile çevrelenmiştir.

Külliye yapılarının hepsinde ve çeşmelerin birinde yapım tarihini veren en azından birer kitâbe vardır. Kitâbelerin oldukça uzun olan metinleri Nedîm ve Seyyid Vehbî gibi dönemin önemli şairleri tarafından yazılmış, kitâbe taşları da İstanbul’da hazırlanarak Nevşehir’e gönderilmiştir (metinleri için bk. Aktuğ, s. 83-108).

Cami. Kare planlı harem ve mihrap önü bir niş şeklinde güney duvarından çıkıntı yapan bir şemaya sahiptir. Yörede çıkarılan kalker taşlarından kesme taş örgülü beden duvarlarında, içte kubbeden gelen yüklerin alındığı kısımlarda sütun görünümü verilmiş altı adet geniş yivli, yarım daire kesitli gömme ayak bulunmaktadır. Dışta da doğu ve batı duvarlarında aynı noktalarda ve


haremin güneydoğu ve kuzeybatı köşelerinde iki yönde birer dikdörtgen kesitli ayak vardır.

Sekiz destekle taşınan kubbeye geçiş tromplar ve aralarındaki pandantiflerle sağlanmıştır. Tromp baş kemerleri ve yan duvarlar üzerindeki kemerler arasına yerleştirilen pandantiflerle kubbe eteğinin dairevî planı elde edilir. Yarım küre kesitli kubbenin içte tepe noktasında külliyenin diğer yapılarındaki kubbelerde olduğu gibi kubbe yüzeyinden girinti yapan sekizgen bir göbek bulunur. Haremin kuzey kısmında, giriş kapısının iki yanında dört adet sekizgen kesitli mermer sütun üzerinde birer mahfil yer almıştır. Caminin içi, beden duvarlarında iki, örtüye geçiş bölgesi ve kubbe eteğinde birer sıra pencere ile aydınlatılmaktadır. Harem kısmının doğu ve batı cephelerinde dörder, kuzey ve güney cephelerinde ikişer, mihrap duvarında iki, diğerlerinde birer adet olan pencere dizisi ahşap kapaklı, düz lentoludur ve üzerinde silmeli taş söveler vardır. Ahşap kanatlı, basık kemerli giriş kapısı hem içte hem cephede sivri kemerli birer niş içine yerleştirilmiştir. Haremin kuzeydoğu köşesinde yer alan minarenin kare planlı kaidesi yapının kütlesinden dışarıya taşar. Son cemaat yerinden basık kemerli bir kapı ile çıkılan tek şerefeli minare kesme taş örgülüdür. Onaltıgen planlı bir gövdeye sahip olan ve barok özellikler gösteren ampir üslûbunda tezyin edilmiş şerefesiyle minarenin XIX. yüzyılda tamir edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Halen ibadete açık ve bakımlı bir durumda olan caminin avludan üç basamakla çıkılan son cemaat yeri beş kubbelidir.

Şadırvan. Ön avluda, cami giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde yer alır. Şadırvanın konik külâhla üstü kapatılmış olan onikigen planlı mermer su haznesinde çeşmelerin bulunduğu yüzeyler köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılmıştır. Sekiz adet sekizgen kesitli baklavalı başlıklı mermer sütun kâgir kubbeyi ve 2 m. genişliğindeki ahşap saçağı taşımaktadır. Halen bakımlı bir durumda olan şadırvan maksadına uygun olarak kullanılmaktadır.

Medrese. Bugün Damad İbrâhim Paşa Halk Kütüphanesi adıyla kütüphane olarak kullanılan medrese camiyle aynı alan üzerinde, caminin batısında Câmiicedîd caddesinin karşı tarafında bulunmaktadır. Medresenin arkasında topografik sebeplerle oluşan üçgen kısım, içinde helâların bulunduğu ikinci derecede bir avlu olarak değerlendirilmiştir. Kareye yakın dikdörtgen planlı medrese, revaklı bir avlu etrafına dizilmiş bir baş oda, on yedi medrese odası ve doğu-batı doğrultusunda medreseye giriş ve avluya geçiş eyvanlarından oluşan bir plan şemasına sahiptir. Baş odası medresenin kuzeydoğu köşesine yerleştirilen yapı, klasik medrese plan şemasından farklılık gösterir. Giriş kapısı güneyde, giriş revağına açılan baş oda batı cephesinde üç, doğu cephesinde revağa açılan bir adet ahşap kapaklı pencere ve bunların üzerinde kuzey ve doğu duvarlarında duvar eksenine yerleştirilmiş petek vitraylı birer tepe penceresiyle aydınlatılmaktadır. Duvarlarında ve kubbesinde Lâle Devri kalem işlerinden güzel örnekler bulunan baş odada ocak yoktur. Duvarlarda beş kitap nişi, güney duvarında nişle kapı arasında mermerden üst üste yerleştirilmiş dört adet kedi gözü ve alt sıra pencerelerle tepe pencereleri arasında odayı çepeçevre kuşatan bir ahşap sergen bulunur. Baş oda ve diğer odaların kapıları basık kemerlidir. Baş oda kapısının üzerinde mermer kitâbe taşı vardır.

Medresenin giriş kapısı, dikdörtgen bir çerçeve içinde kemer taşları geçmeli olarak örülmüştür. Üzeri kurşun kaplanmış geniş bir saçakla korunan kapıda, dikdörtgen çerçeve ile kemer arasında medresenin kitâbesi yer alır. Revak örtüsü, mermerden kare kaideler üzerine oturan mermer başlıklı sütunlarla taşınır. Medresenin iç avlu ve arka avlu döşemesi taş kaplamadır.

İmaret. Caminin batısında medrese ile sıbyan mektebi arasında Câmiicedîd caddesine paralel bir konumda yer alan imaret, avlunun kuzeyine yerleştirilmiş bir mutfak ve iki oda ile, avlunun batısındaki tuvaletler ve avlunun güneyindeki sıbyan mektebinin altındaki kayaya oyulmuş depo mekânından meydana gelmiştir. Külliyenin diğer yapıları gibi imaret de kesme taş örgü tekniğinde örülmüştür. Günümüzde de aşevi olarak kullanılmaktadır.

Sıbyan Mektebi. Yapı grubunun güneyinde bulunan sıbyan mektebi ve avlusu cami, medrese ve imaretin bulunduğu alandan daha yüksek bir kotta inşa edilmiştir. Üçgen bir arsa üzerinde yaptırılan sıbyan mektebi, imaretin avlu duvarına birleştirilerek batısında ve güneyinde üçgen avlular oluşturulmuştur. Mektep, dörtgen planlı bir dershane ve güneyinde iki üniteli revaktan oluşan bir plan şemasına sahiptir. Revağın sokak cephesinde bir pencere bulunmaktadır. Biri revağa, ikisi sokağa ve ikisi imaret avlusuna açılan beş penceresi olan dershanenin içinde bir ocakla bir dolap nişi mevcuttur. Halen Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı tarafından erzak deposu olarak kullanılmaktadır.

Hamam. Külliyenin kuzeyinde, Câmiicedîd caddesiyle Belediye caddesini birleştiren yokuş üzerinde ve kervansarayın karşısında yer alır. Bugün de erkeklere hizmet veren hamamın soğukluk kısmı, iki yanında basık beşik tonozla örtülü birer oda bulunan giriş eyvanı ve bunların açıldığı kubbe örtülü kare bir mekândan oluşur. İçerisi, kubbenin tepesindeki sekizgen planlı aydınlatma feneriyle aydınlatılır. Ortasında sekizgen planlı fıskıyeli mermer bir havuz bulunan mekânı, güneybatı ve kuzeydoğu duvarları boyunca taştan yapılmış bir sedir çevreler. Ilıklık bölümü soğukluk kısmını “L” şeklinde kuzeybatı ve kuzeydoğu yönünden sarar. Dıştan sekizgen bir kasnakla desteklenmiş kubbe ile örtülü sıcaklık kısmında geçiş öğesi dilimli tromplar ve aralarındaki pandantiflerle sağlanmıştır. Külhan sıcaklığın kuzeydoğusuna yerleştirilmiştir.

Kervansaray. Girişi, külliyenin diğer yapılarının bulunduğu kottan ayrı bugünkü Belediye caddesi üzerinde olan kervansaray cami avlusunun altında tasarlanmıştır. İki kısımdan oluşan kervansarayın büyük bölümü cami avlusunun oturduğu kayanın içine oyulmuştur. Birinci bölüm dokuz ayakla taşınan beşik tonozlarla örülmüştür. Giriş cephesindeki dört aksın içi boş bırakılarak giriş sağlanmıştır. İlk bölümden daha alçak


olan ikinci bölüm ise ortasında kayadan oyulmuş iki adet kolonumsu destek bırakılarak tamamen kaya içine oyulmuş bir mekândır. Halen dört açıklığından üçünün önü kısmen örülmüş olup bir açıklıkla ikinci kısmın girişine demir parmaklıklı bir kapı takılarak belediye deposu halinde kullanılmaktadır. Bugün kervansarayın önünde bulunan boş alanın bir bölümünde, muhtemelen İbrâhim Paşa’nın inşaat sırasında yolladığı hükümlerden birinde yapılmasını istediği “İstanbul hanlarına benzer yirmi otuz odalı bir han” inşa edilmiş olmalıdır.

Külliyede tezyinata en çok camide ve medrese baş odasında rastlanmaktadır. Süsleme unsuru olarak kalem işi ve taş başta olmak üzere ahşap, vitray, alçı ve çok az sayıda çini kullanılmıştır. Motifler Lâle Devri’ne has natüralist üslûpta çiçek, kıvrık sap ve yaprak düzenlemelerinden oluşur. En yoğun bezeme türü olan kalem işine caminin harem ve son cemaat yeriyle şadırvan ve medrese baş odasında rastlanmaktadır. Caminin ve medrese baş odasının kapı ve pencere kapakları ile şadırvan örtüsü saçağında fazla dekoratif olmayan ahşap bezeme, caminin alt sıra pencereleri dışında bütün pencerelerinde ve baş odanın tepe pencerelerinde ise vitray kullanılmıştır.

Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa Külliyesi, genel hatlarıyla klasik Osmanlı mimarisinin bir devamı olarak görülmekle birlikte külliyenin camii barok mimari özellikleri hatırlatan bazı yenilikler sergilemektedir. Bu yeni yaklaşımlar, Osmanlı mimarisinde Batılılaşma yolundaki değişimlerin Lâle Devri’nde başladığını göstermektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Refik [Altınay], Hicrî Onikinci Asırda İstanbul Hayatı (1100-1200), İstanbul 1930, s. 64; a.mlf., “Damad İbrahim Paşa Zamanında Ürgüp ve Nevşehir”, TTEM, sy. 3 (80) (1924), s. 156-185; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV, 156; Danişmend, Kronoloji, IV, 12; Köksal Anadol, Nevşehir’de Damat İbrahim Paşa Külliyesi, İstanbul 1970; G. Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 371; İlknur Aktuğ, Nevşehir Damat İbrahim Paşa Külliyesi, Ankara 1992; M. Münir Aktepe, “Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’ya Ait İki Vakfiye”, TD, XI/15 (1960), s. 149-160; a.mlf., “Damad İbrahim Paşa Evkafına Dair Vesikalar”, a.e., XIII/17-18 (1963), s. 17-26; a.mlf., “Nevşehirli İbrahim Paşa”, İA, IX, 239; Abdullah Kuran, “Orta Anadolu’da Klasik Osmanlı Mimarisi Çağının Sonlarında Yapılan İki Külliye”, VD, IX (1971), s. 239-265.

İlknur Aktuğ Kolay