CÜRM ü CİNÂYET RESMİ

Timar topraklarında yaşayanlardan işledikleri suça karşılık alınan bâd-ı hevâ* türünden bir vergi.

Osmanlı Devleti’nde timar sistemi ile birlikte ortaya çıkan bu vergi, serbest timarlarda ve serbest olmayan timarlarda farklı şekilde uygulanmıştır. Birtakım malî ve idarî imtiyazlara sahip olup serbest timar telakki edilen padişah hasları ve yüksek devlet memurlarına ait has ve zeâmetlerde cürm ü cinâyet resmi bütünüyle timar sahibine bırakılmış, serbest olmayan timarlarda kanuna göre sancak subaşısı ile timar sahibine verilmiştir. Bununla beraber subaşı bulunmayan sancaklarda bu vergi sancak beyi ile timar sahibi arasında pay edilmiştir. Şehirlerde ise cürm ü cinâyet resmini subaşı, asesbaşı veya muhtesibin aldığı görülmektedir.

Cürm ü cinâyet resmiyle ilgili kanun imparatorluğun her yerinde aynı şekilde uygulanmamıştır. Meselâ Aydın sancağında serbest olmayan timarların cürm ü cinâyetleri bütünüyle sancak beyi tarafından alınırken padişah hassı olan yerlerde bu verginin hassa adına alındığı görülmektedir. Aynı şekilde Aydın’da padişah hassından olan Karacakoyunlu Yörükleri’nin cürm ü cinâyetleri hassa-i hümâyun için alınmakta, vakıf topraklarda da iç hazine için tahsil edilmekteydi. Cürm ü cinâyet resminin alınmasında bunlardan farklı bir uygulama ise Semendire sancağında görülmektedir. Semendire kanununda belirtildiği üzere bu sancakta alınan cürm ü cinâyet resminin onda birinin knezlerine ait olduğu hükmü bulunmaktadır (Barkan, Kanunlar, s. 325).

Cürm ü cinâyet resmi ilk zamanlardan itibaren belli bir miktarda alınmıştır. Bu konuda “Fâtih Kanunnâmesi”nde zenginden 400, orta halliden 200, daha aşağısından 100 ve nihayet fakirlerden 50 akçe alınması hükmü bulunmaktadır (a.g.e., s. 388-389). Aynı hükümler daha sonraki tarihlerde de geçerli olmuştur.


Cürm ü cinâyet resminin devlet yöneticilerince tahsili merkezî otoritenin sarsıldığı dönemlerde istismara uğramıştır. Nitekim hiçbir olay olmadığı zamanlarda bile bu resmin tahsili cihetine gidilmesi şikâyetlere yol açmıştır. Gerek bu sebeple, gerekse Ebüssuûd Efendi’nin fetvalarıyla tasdik edilmiş olmasına rağmen Girit’in fethinden sonra Hanya, Kandiye ve Midilli’de saf şekliyle İslâmî geleneklere uygun bir toprak rejimi tesis etmek düşüncesiyle eski toprak rejimi ilga edilirken bu arada cürm ü cinâyet resmi de kaldırılmıştır. Bu verginin bütünüyle kaldırılması ise büyük bir ihtimalle Tanzimat dönemine rastlar.

BİBLİYOGRAFYA:

Barkan, Kanunlar, s. XV, XVI, 13, 14, 71, 143, 191, 286, 325, 333, 354, 388-389; a.mlf., “Timar”, İA, XII/I, s. 310; Abdurrahman Vefik, Tekâlif Kavâidi, İstanbul 1328-30, I, 43; N. Beldiceanu, Recherche sur la Ville Ottomane au XVe siècle, Paris 1973, s. 296; U. Heyd, Old Ottoman Criminal Law, Oxford 1973, tür.yer.; a.mlf., “Djurm”, EI² (İng.), II, 604; Mustafa Akdağ, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve İnkişafı Devrinde Türkiye’nin İktisadî Vaziyeti”, TTK Belleten, XIV/55 (1950), s. 353.

Yusuf Halaçoğlu