CEZMİ

جزمى

Nâmık Kemal’in tarihî romanı.

Türk edebiyatında tarihî roman türünde kaleme alınmış ilk örneklerden sayılan eser aslında iki cilt olarak planlanmışsa da sadece birinci cildi yazılabilmiştir. Nâmık Kemal’in ikinci romanı olan Cezmi konusunu, XVI. yüzyılda II. Selim devrinde başlayıp aralıklarla yarım yüzyıl kadar devam eden Osmanlı-İran savaşlarından alır. Nâmık Kemal’in 1877’de Midilli’ye gittikten sonra yazdığı romanın başında, XVI. yüzyılın genel siyasî durumuyla romana adını veren Cezmi’nin tasvirlerinin yapıldığı, asıl olayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir giriş bölümü yer alır.

Romanın diğer kahramanları gibi tarihten alınmış gerçek bir kişi olan Cezmi hem şair yaratılışlı hem de cesur bir delikanlıdır. Romanda bir sipahinin oğlu olan Cezmi’nin yetişmesi, özellikleri ve İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklar yanında bu savaşlarda tanışıp dost olduğu Âdil Giray’ı esaretten kurtarması sırasında İran’da başından geçen olaylar anlatılmıştır. Nâmık Kemal burada, idealize ettiği Cezmi’nin şahsında biraz da kendini, özellikle Kars’ta geçirdiği gençlik yıllarının hâtırasını ve orada öğrendiği ata binme, ok atma, cirit oyunu gibi konulardaki bilgisini ortaya koymak istemiştir.

Cezmi, Osmanlı-İran savaşlarında gösterdiği kahramanlıklarla Özdemiroğlu Osman Paşa’nın dikkatini çeker ve takdirini kazanır. Yine bu savaşlar sırasında Kırım ordusu kumandanı Kalgay Âdil Giray ve kardeşi Gazi Giray’la tanışarak dost olur. Romanda daha sonra, bu savaşlardan birinde İranlılar’a esir düşen ve Kazvin Sarayı’nda tutulan Âdil Giray ile kendisine âşık olan iki kadının, şahın karısı Şehriyâr ve kız kardeşi Perihan’ın macerası ele alınır.

Âdil Giray, hem Sünnî hem de güzelliği yanında gerektiğinde erkek gibi dövüşebilen yiğit bir kız olan Perihan’a âşıktır. Şehriyâr ise çeşitli entrikalarla Âdil Giray’ı elde etmeye çalışırken Perihan’la Âdil Giray İran tahtını Şiîler’in elinden kurtarmak için planlar yaparlar. Buna göre İran’da bir iktidar değişmesi sonucu Âdil Giray hükümdar olacak, böylece yönetim Sünnîler’in eline geçecek ve Osmanlı İmparatorluğu ile sürekli bir barış yapılacaktır. Cezmi bu planı gerçekleştirmek üzere İran’a çağrılır. Bu ülkeye gelen Cezmi büyük tehlikeler atlatarak Âdil Giray’la görüşür ve beraberce gereken tedbirleri alırlar. Ancak Vezir Mirza Süleyman ile Şehriyâr durumdan haberdar olunca Âdil Giray ve Perihan’ı öldürmek üzere karşı bir plan yaparlar. Fakat çatışma esnasında Şehriyâr öldürülür. Âdil Giray’la Perihan da üzerlerine gelen yüzlerce kişiyle kahramanca


çarpışır ve ölürler. Bu sırada yaralanan Cezmi, Âdil Giray’la Perihan’ı aynı mezara gömdükten sonra ülkesine döner.

Nâmık Kemal, ilk romanı İntibah’a göre Cezmi’de roman tekniğine biraz daha hâkim olmakla beraber burada da konuşmaların azlığı ve hareketsizlik dikkati çekmektedir. Ayrıca tasvirlerin genellikle sübjektif ve mübalağalı oluşu, psikolojik tahlillere yeterli derecede yer verilmeyişi ve romantizmin etkisiyle olayın trajik bir şekilde son bulması eserin tenkit edilen taraflarıdır. Buna rağmen Cezmi genç yazarlara, tarihe ve özellikle Osmanlı tarihine eğilmek ve konularını oradan seçmek suretiyle güzel eserler yazabilecekleri yolunda bir örnek olması bakımından devri için büyük önem taşımaktadır.

Osmanlı Devleti’nin özellikle 93 Harbi’ni takip eden günlerde batı sınırlarında görülen çözülme ve dağılma, Nâmık Kemal’i ittihâd-ı İslâm ideolojisi etrafında doğudaki İslâm ülkelerini bir araya getirme düşüncesine yöneltmiştir. Hayatının son yıllarına doğru Nâmık Kemal’de ağırlık kazanan bu fikir Celâleddin Harzemşah’tan sonra daha geniş bir şekilde Cezmi’de ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yazara göre bu birliğe tek engel İran’daki Şiî iktidardır; bu iktidarın Sünnî bir hükümdar ailesine geçmesi durumunda birlik kolayca gerçekleşebilecektir.

Tiyatro eserlerinde konuşma dilinden kesinlikle uzaklaşılmaması gerektiğini savunan Nâmık Kemal, üslûp oyunlarına son derece uygun olan roman türünde kendini sanatkârane üslûba iyice kaptırmış, hatta Cezmi’de bunun en aşırı örneklerini ortaya koymuştur. Eser tarihî bir roman olmasına karşılık mahallî unsurlardan, devrin yaşayış tarzını ve mekânla ilgili özelliklerini vermekten büyük ölçüde mahrumdur. Nâmık Kemal yine romantizmin etkisiyle diğer romanı İntibah’la piyeslerinde olduğu gibi burada da iyi ve kötü karakterleri karşı karşıya getirmiş, kendisi iyilerin yanında yer alırken kötüleri cezalandırmıştır.

Edebiyat tarihçileri arasında Cezmi’yi en isabetli şekilde değerlendiren Ahmet Hamdi Tanpınar, eserin tarihî kadro içinde bir ideoloji romanı olduğunu, Nâmık Kemal’in burada ittihâd-ı İslâm, vatan sevgisi ve insan haklarına dair fikirlerini ortaya koyduğunu belirtir. Tanpınar ayrıca, eserdeki yer yer mübalâğalı üslûpla konu ile doğrudan ilgisi bulunmayan olayların büyük ölçüde Victor Hugo’nun Sefiller’inden geldiğini, bazı konuşmalarda bu tesirin açıkça görüldüğüne dikkat çekerek Nâmık Kemal’in bu romanda tarihin verdiği hazır hikâyenin sınırları dışına pek çıkamadığını söyler. Nâmık Kemal, eseri kaleme alırken faydalandığı kaynaklar arasında Hammer’in Devlet-i Osmâniyye Târihi ile Târîh-i Peçevî ve Sahâifü’l-ahbâr’ı zikretmiştir.

Birinci baskısı cüzler halinde yayımlanan Cezmi’nin ilk iki cüzü 1880’de, üçüncü, dördüncü ve beşinci cüzleri 1882’de, altıncı ve son cüzü ise 1883 yılı sonlarında çıkmıştır. Bundan sonra 1887, 1888 (iki defa) ve 1919 yıllarında dört baskısı daha yapılan Cezmi’nin yeni harflerle yayımlanan sadeleştirilmiş metni de birkaç defa basılmıştır (haz. Fâzıl Yenisey, İstanbul 1963, 1969, 1975, 1978).

BİBLİYOGRAFYA:

Nâmık Kemal, Cezmi, İstanbul 1297-1299; İsmail Habib (Sevük), Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1340, s. 171-172; İbrahim Necmi Dilmen, “Nâmık Kemal’in Romancılığı ve Romanları”, Nâmık Kemal Hakkında, İstanbul 1942, s. 97-124; Tanpınar, Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1956), 6. bs., 1982, s. 406-411; a.mlf., “Namık Kemal’in Doğuşunun Yüzüncü Yılı Münasebetiyle Cezmi’ye Dair”, Edebiyat Üzerine Makaleler, İstanbul 1977, s. 215-217; Fevziye Abdullah Tansel, Nâmık Kemal’in Hususi Mektupları, Ankara 1969, II, 177-179, 201; III (1973), s. 83-84, 231, LIII-LVI; IV (1986), s. XLIX; Banarlı, RTET, II, 908-909; Özege, Katalog, I, 205-206; Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, Ankara 1971, I, 96-99; Nejdet Sançar, “Nâmık Kemal’in Eserleri ve Eserlerinin Çeşitli Basımları”, TKDB, IV/2 (1955), s. 67; Kenan Akyüz, “Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri”, Türkoloji Dergisi, II/1, Ankara 1965, s. 60-61; Ömer Faruk Akün, “Nâmık Kemal’in Kitap Halindeki Eserlerinin İlk Neşirleri”, TM, XVIII (1976), s. 55-56; a.mlf., “Nâmık Kemal”, İA, IX, 67-68.

Abdullah Uçman