CEVHERÎ, İsmâil b. Hammâd

إسماعيل بن حماد الجوهري

Ebû Nasr İsmâîl b. Hammâd el-Cevherî (ö. 400/1009’dan önce)

Tâcü’l-luġa adlı sözlüğüyle tanınan Arap dili âlimi.

Aslen Türk olup Fârâb’da doğdu. İnci, yakut, elmas gibi değerli taş yapımı veya ticaretiyle uğraşan kimse mânasına gelen Cevherî nisbesiyle anılmasının sebebi bilinmemektedir. İlk tahsiline Fârâb’da Dîvânü’l-edeb adlı sözlüğün yazarı olan dayısı İshak b. İbrâhim el-Fârâbî’den (ö. 350 / 961) ders alarak başladı. Daha sonra değerli hocalardan faydalanmak üzere Bağdat’a gitti. Orada Ebû Saîd es-Sîrâfî ile Ebû Ali el-Fârisî’nin derslerine devam etti.

Muhtemelen bu sıralarda, kendisinden öncekilere göre değişik bir sözlük yazmayı düşündüğü için, hem dilin kullanım inceliklerine vâkıf olmak hem de planladığı esere malzeme toplamak maksadıyla Kuzey Irak, el-Cezîre ve Suriye’deki Rebîa kabileleriyle Hicaz ve Necid’deki Mudar kabileleri arasında uzun müddet kaldı. Cevherî aslen Türk olduğu için daha önce gramer yoluyla nazarî olarak öğrendiği Arapça’yı uzun süre gezip dolaştığı bu yerlerde uygulamalı olarak da öğrendi. Bu seyahatlerden sonra tekrar Bağdat’a döndü, fakat burada fazla kalmadan memleketine gitmek üzere yola çıktı. Uğradığı Damgan’da oranın eşrafından olan Ebû Ali Hüseyin b. Ali, kendisinden ilim tahsil etmek ve hat öğrenmek üzere Damgan’da kalmasını rica ettiği için bir süre orada kaldı. Daha sonra Horasan bölgesinin en büyük ilim merkezlerinden biri olan Nîşâbur’a gitti ve ömrünün sonuna kadar bu şehirde bir yandan eğitim ve öğretimle, bir yandan da eser telifi ve Kur’ân-ı Kerîm istinsahıyla meşgul oldu. Tâcü’l-luġa’yı Ebû Mansûr Abdürrahim b. Muhammed el-Bîşekî adına burada yazdı. Sözlükçülüğü yanında iyi bir hattat olan Cevherî’nin hattı, daha önceki hattatlardan İbn Mukle’nin (ö. 272 / 886) hattıyla mukayese edilecek kadar güzel olduğu için yazdığı Kur’an nüshaları yüksek fiyatla müşteri buluyordu.

Ebû Sehl Muhammed b. Ali b. Muhammed el-Herevî, İsmâil b. Muhammed b. Abdûs ed-Dehhân ve Ebû İshak İbrâhim b. Sâlih el-Verrâk, Cevherî tarafından yetiştirilen ve onun sözlüğünün istinsah edilip yayılmasına hizmet eden talebeleridir.

Kaynakların belirttiğine göre son zamanlarında vesveseye kapılıp aklî dengesini kaybeden Cevherî, uçmak için kanat takarak Nîşâbur’daki evinin veya caminin damına çıkmış, yazdığı sözlüğü kastederek toplanan halka, “Bu dünyada benden başka kimsenin yapmadığı bir şey yaptım. Âhiret için de kimsenin yapmadığı bir iş yapacağım” diyerek uçmaya kalkışmış, fakat düşerek ölmüştür.

Eserleri. 1. Tâcü’l-luġa*. Sıhâhu’l-luġa, es-Sıhâh fi’l-luga veya kısaca es-Sıhâh, diye de bilinen bu eser, Arap sözlükçülüğü tarihinde tertip itibariyle yeni bir çığır açtığı gibi sadece sahih kelimeleri (Bedevî Araplar’dan gelen fasih kelimeler) ihtiva etmesi açısından da ayrı bir özellik arzetmektedir. Yazıldığı günden bugüne kadar tekmile, zeyil, şerh, ihtisar, tenkit ve tercüme gibi birçok çalışmaya konu olan Tâcü’l-luga ilk defa 1270’te (1853) Tebriz’de basılmış, daha sonra 1282 (1865) ve 1292 (1875) yıllarında Bulak’ta yayımlanmıştır. Ayrıca Ahmed Abdülgafûr Attâr tarafından da neşredilmiştir (I-VI, Kahire 1376/1956). 2. Kitâbü ǾArûzi’l-varaka. Bu eserinde Cevherî, Halîl b. Ahmed’in (ö. 175 / 791) aruz sisteminde bazı değişiklikler yapmak suretiyle on beş bahri yedisi müfredât, beşi mürekkebât olmak üzere on iki bahre indirmiştir (bk. DİA, III, 428). Bir nüshası Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde (nr. 1991, vr. 1b-33b) bulunan eser Muhammed el-Alemî tarafından neşredilmiştir (Dârülbeyzâ 1984). 3. Kitâbü’l-Kavâfî. Eser Kitâbü Arûzi’l-varaka ile beraber günümüze kadar gelmiş olup Âtıf Efendi Kütüphanesi’ndeki nüsha içindedir (vr. 34b-60ª). Cevherî’nin el-Mukaddime fi’n-nahv adlı eserinin günümüze gelip gelmediği bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, IV, 468-469; İbnü’l-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâǿ (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Kahire 1386/1967, s. 344-346; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, VI, 151-165; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, I, 229-233; Ebü’l-Fidâ, Târîh, II, 145; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVII, 80-82; Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, İşâretü’t-taǾyîn fî terâcimi’n-nuhât ve’l-lugaviyyîn (nşr. Abdülmecîd Diyâb), Riyad 1406/1986, s. 55-56; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, VII, 29-32; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 400-402; Fîrûzâbâdî, el-Bulga fî terâcimi eǿimmeti’n-nahv ve’l-luga (nşr. Muhammed el-Mısrî), Küveyt 1407/1987, s. 66-68; Süyûtî, Bugyetü’l-vuǾât, I, 446-448; Diyarbekrî, Târîhu’l-hamîs, II, 356; İbnü’l-İmâd, Şezerât (nşr. Mahmûd el-Arnaût), Beyrut 1410/1989, IV, 497-498; Serkîs, MuǾcem, I, 723-724; Brockelmann, GAL, I, 133-134; Suppl., I, 196-197; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, II, 267-268; Sezgin, GAS, VIII, 215-224; Ahmet Subhi Furat, al-Fıruzabadı’nin as-Sıhah’ı Tenkidi (profesörlük takdim tezi, 1978), DİA Ktp., nr. 586, s. 17-38; Ömer Ferrûh, Târîhu’l-edeb, II, 615-617; C. Zeydan, Âdâb, I, 620-621; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), I, 313; Ahmed Abdülgafûr Attâr, Mukaddimetü’s-Sıhâh, Beyrut 1404/1984, s. 101-212; Moh. ben Cheneb, “Cevherî”, İA, III, 126; L. Kopf, “al-Djawharı”, EI² (İng.), II, 495-497; Nihad M. Çetin, “Arûz”, DİA, III, 427-430.

Hulûsi Kılıç