CEALİYYÛN

الجعليّون

Sudan’da bir kabile grubu.

Esasını, yerleşik hayata geçmiş olan ve daha ziyade Dongola’dan güneydeki Sabalûka’ya kadar uzanan sahalarda yaşayan kabileler teşkil etmektedir.


Kordofan ve başka yerlerdeki aşiret ve kabileler kendilerini hep bu gruptan saymaktadırlar. Cealiyyûn aşiretleri arasındaki irtibat eskiden beri nesep bağıyla sağlanmıştır. Bu gruba adını veren şahıs, Abbâsîler’e mensup olduğu iddia edilen İbrâhim Ceal’dir. Cealiyyûn’un ortak vasıfları daha belirgin olarak Nübye’deki kolunda görülür. Denâkıle veya grubun kuzey kabileleri hâlâ bir Nübye dili konuşurlar.

Tarih boyunca Nil vadisinden sık sık göçler olmuştur. Bu ise Sudan’ın diğer kısımlarında yaşayanların Cealî soyuna mensup olduklarına dair iddiaların temelini teşkil etmektedir. Meselâ Sinnâr bölgesindeki Hamac ile Nil’in batı yakasında yaşayan kabileler bu iddiadadırlar. Diğer yerlerde ise başa geçmiş olan kabile, bir Cealî muhacirin mahallî bir kadınla evlenmesinden doğan bir sülâleden geldiğini iddia etmektedir. XVII ve XVIII. yüzyıllarda Şâikıyye Konfederasyonu’nun kuruluşuyla Dârfûr’un kültür ve ticaretine tesir eden Denâkıle-Cealiyyûn göçleri başladı. İnanışa göre İbrâhim Ceal Abbas’ın ahfadından kabul edildiği için Abbâsî kelimesi Sudan dilinde Cealî ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Dârfûr ve Veday hânedanlarının Abbâsîler’e mensup oldukları hakkındaki iddialar buradan kaynaklanmaktadır.

Atbara ile Nil’in birleştiği yerle Sabalûka çağlayanı arasında yaşayan grubun en güneyindeki kabile de Cealiyyûn adıyla anılmaktadır. Cealîler, Func Krallığı’nın hâkim olduğu dönemde güney komşuları olan Abdallâb’a bağlıydılar. Abdallâb’ın irsî reisi olan Ved Acîb, Sultan Sinnâr’ın riyâsetindeki Arap kabilelerine hâkim bir durumda bulunuyordu. Cealiyyûn’un kurduğu mahallî krallık, XVI. yüzyılın sonundan itibaren Sa‘dâb aşiretinin mek (çoğulu mükûk) denilen reisleri tarafından idare ediliyordu. Bunların merkezi Nil’in sağ yakasındaki Şendî idi.

Meczûbîler adıyla meşhur olan fakih ailesi, XVIII. yüzyılda Atbara kavşağının güneyindeki Cealîler arasında dinî esaslara dayalı bir kabile yönetimi kurdu. Bu idarenin kurucusu Hamad b. Muhammed el-Meczûb (ö. 1776) bir zâhid ve davetçi olarak Cealîler arasında büyük bir şöhrete kavuşmuş, Damer merkez olmak üzere bölgenin en güçlü hükümdarı olmuştu. 1814’te Damer’i ziyaret eden Burckhardt yörede Hamad’ın torunu Muhammed el-Meczûb’un (1796-1831) hüküm sürdüğünü söyler. Mısır ve Mekke’de öğrenim görmüş olan hocalar Cealîler’in okullarında din dersleri veriyorlardı. Cealî Krallığı, son reis (mek) Nimr Muhammed’in idaresinde oldukça zayıflamış olan Abdallâb’ınkinden çok daha önemliydi. Kızıldeniz ve Mısır’ın iç kısımlarından gelen yolun kavşak noktasında bulunan Şendî 1814’te Doğu Sudan’ın ticaret merkezi olmuştu. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Sudan’a müdahalesi sırasında Mek Nimr, Serasker İsmâil Kâmil Paşa’ya teslim oldu (28 Mart 1821). Ertesi yıl İsmâil Paşa Sinnâr’dan döndüğü zaman Şendî’de Mek Nimr tarafından karşılandı. Daha sonra köle ticareti yüzünden aralarında ihtilâf çıktı. Bu durum yeni fethedilen topraklarda büyük bir gerginliğe yol açtı. Bunu Cealîler’in ve bunların güneyindeki kabilelerin isyanı takip etti. Bu isyan serasker Defterdar Mehmed Hüsrev Bey tarafından Kordofan’da kanlı bir şekilde bastırıldı. Şendî kasabası tahrip edilince Nil’in sol yakasında yer alan Metemme kasabası kabilenin taşradaki başlıca merkezi oldu.

Ticaret kabiliyeti üstün ve zeki bir topluluk olan Cealiyyûn Osmanlı idaresi altında umumiyetle çok müreffeh yaşamışlardır. Cealiyyûn, Kordofan ile Dârfûr’da ve özellikle ülkenin küçük tüccarlar için daha uygun bir ticaret merkezi olan güney tarafında dağınık olarak bulunurlar. Cellâbe denilen bu tüccarların köle ticaretiyle meşgul olmaları, vali C. G. Gordon Paşa’nın 1879’da ciddi tedbirler almasına sebep oldu. Bundan dolayı Cealiyyûn’un Muhammed Ahmed el-Mehdî (ö. 1885) taraftarı olması şaşırtıcı değildir. Cealiyyûn ve nehir kenarında yaşayan diğer kabileler Mehdî’nin ilk yıllarında hâkim mevkideydiler. Mısır’daki İngiliz kuvvetlerinin kumandanı olan general H. Herbert Kitchener, Sudan’ı işgal etmek için Ümmüdürmân’a doğru ilerlediği zaman Metemme’deki Cealî reisi Abdullah Sa‘d, Muhammed Ahmed el-Mehdî’nin yerine geçen Halîfe’nin Mehdî’ye bağlı kuvvetlere üs yapmak istediği şehri tahliye etmeyi reddetti. Metemme daha sonra Mehdî’nin askerleri tarafından ele geçirildi ve Abdullah Sa‘d öldürüldü (1 Temmuz 1897). Daha sonraki yıllarda ticaret ve eğitim sahasında büyük imkânlar elde eden Cealîler bugün Sudan Cumhuriyeti’nin her tarafında yaşamaktadırlar.

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed b. Ömer et-Tûnisî, Teşhîrü’l-ezhân bi-sîreti bilâdi’l-ǾArab ve’s-Sûdân (nşr. H. M. Asâkir – M. M. Muscid), Kahire 1965, s. 85; J. S. Trimingham, Islam in the Sudan, London 1965, s. 17-19, 82, 84, 96, 110, 180, 182, 198, 224-226, 237, 245; Yusuf Fadl Hasan, The Arabs and the Sudan, Edinburgh 1967, s. 136, 145-154; Dırâr Sâlih Dırâr, Târîhu’s-Sûdân elhadîs, Beyrut 1968, s. 26, 28-30, 32-34, 3637, 45-46, 48-49, 86, 96-97, 195, 202, 214; Magali Morsy, North Africa 1800-1900, London 1984, s. 18, 123, 125, 127, 222, 249, 254, 262; P. M. Holt, el-Mehdiyye fi’s-Sûdân (trc. Cemîl Ubeyd), Kahire 1978, s. 16, 27, 55, 70; a.mf., “DjaǾaliyyūn”, EI² (İng.), II, 351-352; P. M. Holt – M. W. Daly, A History of the Sudan, London 1988, s. 3-5, 10, 34-35, 40-41, 50-51, 55-57, 59, 64, 88, 99, 111; S. Hillelson, “Sûdan”, İA, X, 777, 778, 780.

Hulûsi Yavuz